Administrator
Üyelik Tarihi: Aug 2005
Mesajlar: 8,106
Teşekkür Etme: 20
Thanked 155 Times in 28 Posts
Üye No: 1
İtibar Gücü: 70000
Rep Puanı : 434913
Cinsiyet :
Ünvan : Admin
|
ALİ KEMÂL
Millî Mücadeleye olan düşmanlığından dolayı Türk Tarihi'nde "Mütareke Basını" deyiminin sembolü olmuş bir kişidir.
"Biz bu müthiş yangından bir şey koparabilmek, hiç olmazsa millî birliğimizi temin eylemek için İngiltere'ye dayanmamız, İngiliz mandaterliğini talep eylememiz elzemdir. Zira bu müşkül dakikalarımızda, on yıldan beri geçirdiğimiz elim ve feci tecrübelerden sonra bu uzak görüşlülüğü gösteremez isek emin olmalıyız ki, bu savaştan koca bir devlet yerine serseri bir aşiret, bir hanlık halinde çıkabileceğimiz ve devletimizin, vatanımızın, milletimizin kesin olarak parçalanmasına şahit olacağız.
Türkiye'yi bugünkü korkunç durumundan en az bir zararla kurtarabilecek bir devlet varsa ancak İngiltere olabilir, fakat İngiltere'nin bu fedakârlığı seçmesi için Türkiye'nin o yanlış yollara bir daha düşmeyeceğine, o türedilerin bir daha atlarını oynatmak için bu topraklarda müsait bir zemin bulamayacaklarına inanmaları lâzımdır.
Bundan ötürü, bu kanaati onlara telkin etmek, Türklerin (bundan sonra) o serserilerin tahrikatına kapılarak felâket ve musibetlerimizi hazırlayan o bilinen maceralara atılmayacaklarına inandırmak için idari işlerimizin düzenlenme ve ıslahını İngilizlere vermeleri, başka deyişle kısa bir zaman için İngilizlerin siyasî değil, fakat idarî velayetlerini kabul eylemekle mümkündür.
Bu sayede İngilizler zabıtamızı, adliyemizi, maliyemizi, bayındırlığımızı düzenleyecekler ve Türkler de geleceğin kaygısından uzak kalarak yaratılıştan gelen ve kalıtımsal meziyetlerini, yeteneklerini geliştirmeye muvaffak olacaklardır." (7 Ağustos 1919, Sabah) (1)
"Kuyucu Murat Paşa, Celâlîlere nasıl muamele etmişse, Kuvayı Milliye'ye de öyle muamele edilmelidir. Maiyetindekilerin yakında, zorba yamağı Cafer Tayyar şaklabanını, elini kolunu bağlayıp Hükümete teslim etmesi beklenir. Saltanata bağlı halim selim Anadolu halkı da Mustafa Kemâl şakisine haddini bildirecek." (20 Nisan 1920, Peyamı Sabah) (2)
"Padişahımızdan adalet bekleriz. Bu canilerin cezası çabuk ve şiddetli verilmelidir." (29 Nisan 1920, Peyamı Sabah) (3)
"Hükümet önce, Anadolu'nun henüz istilaya uğramayan yerlerini Mustafa Kemâl'lerden, Ali Fuat'lardan, o ipsiz sapsız, akılsız, fikirsiz zorbalardan, canilerden temizlemelidir." (5 Ağustos 1920, Peyamı Sabah) (4)
"Büyük Millet Meclisi üyeleri figürandır, kukladır. Bunların bu millete, Anadolu Türküyle ne irfanca, ne nesilce, ne fikirce, ne yazıca ilgileri yoktur ki başka türlü bağları olsun. Bir ne idüğü belirsiz hizip, haricen ve dahilen dilediğini yapıyor." (1 Eylül 1920, Peyamı Sabah) (5)
"Ankara'nın, bu hoppaların derdiyle yine fırsatı kaçırdık. Bu idrakte, bu irfanda, bu kıratta adamlar böyle bir hükümeti değil, ufak bir aşireti bile yönetemezler." (13 Şubat 1921, Peyamı Sabah) (6)
"Hiddet ve şiddet, şarlatanlık ve şaklabanlık para etmez. Ankara'yı büyük devletlere kabul ettirebilmek için ordularımızı Viyana kapılarına kadar sevk etmek icap etmez mi? Savaş olmazsa Ankara kahramanları yaşayamazlar, küflenirler, sönerler. Savaştan vazgeçmek lâzımdır." (23 Kasım 1921, Peyamı Sabah) (7)
"Teşkilatı Esasiye Kanunu'na dair Ankara'da cereyan eden görüşmeleri hayretle, üzüntüyle, hatta dehşetle okuyoruz. Zavallı Anadolu ne ellere düştü. Yunan'a ve başka düşmana hacet yok. Bu kuru kafalar yeterli. Onlar, Yunan'ı Afyon'a kadar getirmekten başka biş iş yapmadı." (11 Aralık 1921, Peyamı Sabah) (8)
"Bu devletin çöküşünü durdurmak için yine Saltanat'a ve Hilâfet'e bel bağlamalıyız." (13 Aralık 1921, Peyamı Sabah) (9)
"Bu milletin mukadderatı, ihtiraslı ve fırsatçı başıbozukların elinden bir an önce alınmazsa devletin başına en büyük müsibet gelebilir." (16 Nisan 1922, Peyamı Sabah) (10)
"Bugün aynı halde, aynı mevkideyiz. İzmir felâketi zuhur ettiği zaman merkezî hükümetin akıllı ve uyanık siyasetini iptal ederek Anadolu'da Kuvayı Milliye'yi kuranların, bu devlet ve milleti alışıldığı gibi her bakış açısından ne felâkete sevk ettiklerini biz muhalifler ta başlangıçtan tereddütsüz, pervasız söyledik… Her gün lâhana yapraklarında buram buram gelişen bu çirkin isnadatı daha ziyade tarife hacet görmüyoruz. Baldıranları, ısırganları andıran o kaba çiçekleri basınımızda görmeyen kaldı mı ki?" (20 Temmuz 1922, Peyamı Sabah) (11)
"Ankara'nın direnme siyaseti, bizi götüre götüre bir berzaha düşürdü. Millet için bıçak kemiğe dayandı. Müttefiklerin yeni bir kararlarına karşı gelmek yerine yakınlık göstermek lazımdır." (1 Temmuz 1922, Peyamı Sabah) (12)
"Üç yıldan beri Ankara İtilaf Devletlerine karşı böbürlenme tavrı takındı. Halbuki millî haklarımızın kazanılması için en emin ve en kestirme yol bu devletlerin Doğu siyasetlerini, siyasetimize rehber yapmak, genel menfaatimizi onlarınkiyle uzlaştırmaktı." (3 Ağustos 1922, Peyamı Sabah) (13)
"Büyük Millet Meclisi, millî hakimiyeti temsil edemez. Millî hakimiyeti ancak Hilafet ve Saltanat temsil edebilir. Ankara'daki şımarık herifler, artık durunuz. Haddinizi biliniz. Şarlatanlık elverdi. Hokkabazlık yeter!" (18 Ağustos 1922, Peyamı Sabah) (14)
Ve Ali Kemâl'in son yazısı, Peyam-ı Sabah'ta 10 Eylül 1922'de yayınlanan "Gayelerimiz Birdi ve Birdir" başlığıyla çıkan yazı olur. Bu yazıda, hem zafere sevindiğini belirtir hem de hâlâ aynı görüşte olduğunu ifade eder. Fakat ertesi gün (11 Eylül 1922'de) gazeteden atılır. Gazetenin sahibi Mihran Efendi, gazetenin adından Peyam adını çıkartarak tekrar Sabah yapar. Ali Kemâl'i attıktan sonra 13 Eylül 1922 sayılı nüshasında Mustafa Kemâl'e "Başkumandanımız" der ve ağız değiştirerek Ankara yanında yayın yapar. 15 Eylül'den itibaren Sabah adıyla yayın yapmaya başlar. Mihran Efendi, başına bir iş gelmesinden korkar ve her şeyini satarak Avrupa'ya kaçar. Ali Kemâl ise Eylül 1922'de berberde yakalanır ve İzmit'e götürülür. Orada öldürülür.
|