Sıfırıncı Saat (M.Ö. 10.481 – M.Ö. 10.468):
Tanrılar dünyayı tekedecekleri gün Prens Ina’yı çağırdılar ve ona “kendi yurtlarına” geri döneceklerini ama bir gün yine geleceklerini söylediler. Tanrılar görevlerini yapmışlar ve günleri dolmuştu. Ina’ya gelecekteki felaketlerden korunması için “seçilmiş kavmi” yeraltındaki şehirlere götürmesi söylendi. Ina’yla vedalaşan tanrılar, ateşler ve şimşekler altında, gemileriyle göklere yükselerek Akakor dağlarının ardında kayboldular. Tanrılar gitmişlerdi ama bilgileri ve bilgeliklerini burada bırakmışlardı.
Beyaz barbarların takvimine göre “Sıfırıncı Saat”te –yani M.Ö. 10.481’de- tanrılar altın gibi parlayan gemileriyle dünyayı terk etmişlerdi.
Efendilerin dünyadan gitmesinden 13 yıl sona, (M.Ö. 10.468’de) büyük bir doğal felaketler yaşandı. Bu felaket kroniklerde şu şekilde anlatılıyordu;
“Seçkin hizmetkarlar, güneşi, ayı ve yıldızları göremiyorlardı. Koyu bir karanlık her yeri kaplamış, insanlar nafile yere yiyecek arıyorlardı. Tanrıların vasiyetini unutan insanlar birbirlerini öldürüyorlardı. Kanlı zamanlar başlamıştı.”
Tanrıların aniden dünyayı terk etmesinden sonra ne olmuştu? Halkı 6000 yıl geriye götüren bu felaketten kim sorumluydu? Rahipler bu olayı şöyle yorumladılar:
“Sıfırıncı saatten önce, ilk efendilere düşman olan başka bir tanrılar grubu vardı. Akakor’daki güneş tapınağında bulunan tasvirlerden bunların insanlara yabancı yaratıklar olduğunu anlaşılıyordu. Bu yaratıklar çok tüylü ve Kızıl tenli idiler. İnsanlar gibi beş parmaklı olmalarına rağmen, omuzlarının üstünde yılan, kaplan, şahin gibi hayvan kafaları taşımaktaydılar.” (Marduk’lular mı?)
Rahipler bu tanrıların da güçlü bir imparatorluk kurduklarından bahseder. Onlar da insanlardan üstün bilgilere sahiptiler. Akakor’daki güneş tapınağındaki tasvirlerden her iki tanrılar grubu arasında bir savaş olduğu anlaşılmaktaydı. Tanrılar, güneş sıcaklığındaki silahlarıyla dünyayı ateşe verdiler ve karşılıklı olarak birbirlerini yok etmeye çalıştılar. Yalnız dünyada değil, gezegenler arasında da süren korkunç bir savaş başlamıştı. Bunun üzerine Ina yeraltındaki şehirlere gidilmesi emrini vermişti.
İlk büyük felaketten sonra, dünya yüzeyinde büyük değişiklikler meydana gelmişti: Irmakların akışı, dağların yüksekliği değişmiş, birçok kıta sular altında kalmıştı.
Tanrıların öğretisine göre, her 6000 yılda bir devir kapanıp, yenisi başlıyordu. İlk efendilerin öğrettiği yasa bu idi.
|