Ah Bilenmesi
Yüzünde güzlük anılarıyla
Ve
Leşsever bir unutkanlıkla
Karakışı dolabına kaldırır
Geçmişine buzdan sünger çeken nineler
Yazı bitirip
Sarartınca çimenleri eylül
Aynalara muhtaç gezinmesi başlayınca
Rüyanın
Dar algılı geniş avlularda
Sıkılınca dünya güneşin cilvesinden
Nineler
Dolaplarına koşar
Uygun adım ve hep bir ayak
Selamı alınmamış bir yaprak
Uçup düşüp kara toprağın karnına
Kenarsız işlemeleri yarım kalınca
Dik rüyalarla sertleşen kızların
Nineler
Emir almış gibi tanrıdan
Azadlık verirler
Lavanta kokulu kışlarına
Eskiyen cumartesileri
Yeni şubatlara iliştirir
Takvimin uzaklara savuran şiddeti
Bumerang kaderi mi demeli
Öğleden sonraların kekik kokulu ayniliğine
Yola düşenlerin kulağına fısıldanan her şarkıya
Levazımat cümlesinden bir ihtiyatla
Yaklaşırken nineler
Nereden çıkar nasıl bulunur
Geceye lanete cinlere dehşet salan
Bu kahır
Elverişsiz bir bina kuytuluğundan
Yarım akıl üç peri sızar
Ninelerin buruşmuş memelerinden
Emzirir ergenlerin
Serin olmayan ıslak rüyalarını
Güze güneş sunakları adamasaymış keşke
Dolabın küflenen karanlığına merdiven dayayıp
İnseymiş toprağın en sıcak yerlerine
Belki böylece
Lağımlara içimsiz sular salan yerleri anlayabilirdi
Desensiz bir çizimden
Lokmalarla öğütülecek kadar
Tapılası sertliği
Ah kışı başının altına bir destek tahtası yapan ikilem
Erozyonsuz beklemek yok
Köküne tutunmadan zamanın
Ormanı kurtaramayacak asla
Kelebek mezarlığı kasvetli toprak
Düne güne yarına
Düşer aşkın hârına
Olumsuzda ölüm var
Geliyorsa kârına
|