Etek ve Pantolon51
Bugünkü konuyu Betül bulmuştu. Emel, dizlerinin üzerine çökmüş yeni yazıyı okuyup yorumlayacaktı. Herkes saf saf dizilmiş bekliyordu. İkinci safın sağında Yaşar yine yerini almıştı. Betül bu sefer Yaşar'ın tam karşısındaydı. Emel elindeki hikayeyi okumaya başladı: ' Orta yaşlı kadın,saatine baktı: 'Uçağın kalkmasına daha vakit var' diye söylendi,sıkıntılı sıkıntılı. Havaalanında beklemekten sıkılmıştı.Atıştıracak birşeyler alıp açlığıyla birlikte sinirlerini de yatıştırma ihtiyacı içinde büfeye yöneldi.Bir kutu taze kurabiye aldı.Kutuyu alışkanlıkla çantasına koydu.Sonra yürüdü,gözden uzak sıralardan birine oturdu.Hem koltuğunun altında taşıdığı polisiye romanını okuyacak hem de kurabiyesini atıştıracaktı. Kitabını açtı.Kaldığı yerden okumaya başladı.Biraz sonra dalmıştı.Yanına birinin oturduğunu hayal meyal fark etti.Umursamadı.Kimse huzurunu bozamayacaktı. Bir taraftan ilginç polisiye romanını okurken,diğer taraftan yanına oturan adamla arasındaki kutudan kurabiye atıştırıyordu. Bir de ne görsün,yanında oturan adam da aynı şeyi yapmıyor mu: Aynı kutudan kurabiye alıp yiyor. 'Olur şey değil! 'diye söylendi,orta yaşlı kadın,'Amma da cüretkar,izin isteme gereği bile duymadı.' Kızgındı,ama işin sonunu çok merak ediyordu:Bakalım adam bu cüretkarlığını nereye kadar sürdürecekti? Kurabiye kutusuna elini her uzatışında,yanındaki adam da uzatıyor,o da bir kurabiye alıyordu.Bu durum pakette tek kurabiye kalıncaya kadar sürdü. 'Bakalım şimdi ne yapacak? ' diye düşündü orta yaşlı kadın,'Herhalde son kurabiyeyi malın gerçek sahibine, yani bana bırakacak kadar mantıklı biridir.' Göz ucuyla adamı izlemeye başladı.Adam yüzünde hafif asabi bir gülümseme ile pakete uzandı.Son kurabiyeyi aldı,özenle ikiye böldü.Yarısını ağzına atarken öteki yarısını orta yaşlı kadına uzattı. 'Aman Allah'ım! Ne kadar da yüzsüz biri,kurabiyelerimi nasıl da sahiplendi; üstelik teşekkür bile etmiyor! 'diye düşündü kadın.Zor zaptettiği öfke fırtınası altında kurabiyeyi alıp ağzına attı.Bu kadar sinirlendiğini hiç hatırlamıyordu.Adama çatmaya karar verdi.Ama tam o sırada uçağın hazır olduğu anons edildi.Hızla toparlandı.Kitabı çantasına koydu.'Kurabiye hırsızı'adını taktığı adama öldürücü bir bakış fırlattıktan sonra çıkış kapısına yöneldi. Az sonra uçağa binmişti.Başına gelenleri hatırladıkça hem gülüyor hem de kızıyordu.Koltuğuna yerleşti.Bitmek üzere olan kitabını almak için elini çantasına daldırdı.Kitaptan önce eline bir kutu geldi. 'Allah Allah...! Bu kutunun çantamda işi ne? 'diye şaştı. Bakması ile birlikte gözleri büyüdü.Büfeden aldığı kurabiye kutusu hiç açılmamış haliyle çantasıda duruyordu.'Ben ne yaptım? 'diye haykırdı. Yolcular dönüp dönüp kendisine bakarken,utançla başını yere indirdi:'Bunlar benim kurabiyelerim olduğuna göre,adamla ortaklaşa yediğimiz kutudakiler onundu.Hiçbir tepki göstermeden kurabiyelerini benimle paylaşma nezaketini gösterdi.Oysa ben o adam hakkında neler düşündüm.Kaba ve cüretkar olan aslında benmişim! ' Çaresizlik içinde inledi: 'meğer kurabiye hırsızı benmişim.' cümleleriyle hikayeyi okumayı bitirdi. Sonra ' Çoğunlukla kendi doğrularımızın doğruluğundan o kadar emin oluruz ki,yanlışlarımızın farkına bile varmayız. ' sözleriyle de hikayeyi tek cümleyle yorumladı. Salondakiler hayranlık içinde Emel'i dinlemenin zevkini yaşadı. Daha sonra koyu bir sohbet başladı. Yaşar çay faslını beklemeden izin isteyip gitti. Herkes mutluydu; bir tek Betül hariç. Aşık olanı en duygusal aşk şiiri yatıştırabilir miydi? Yüreği iyileştiren bilgi değilse neydi?
Osman Demircan
|