Tek Mesajı Görüntüle
Old 08-20-2007, 03:20 PM   #2
jockeя
Administrator
 
jockeя Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2005
Mesajlar: 8,106
Teşekkür Etme: 20
Thanked 155 Times in 28 Posts
Üye No: 1
İtibar Gücü: 70000
Rep Puanı : 434913
Rep Derecesi : jockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Ünvan : Admin
Varsayılan

Pseudodemensiyanın iki tipi belirlenmiştir.
1. Depressif Tip
2. Ajiteli Tip

Depressif tipte hastalar ezgin, hareketleri azalmış, ajiteli tipte ise huzursuz, şaşkın ve hareketli görünürler. Hapishane şartlarında, tutsaklar arasında rastlanan pseudodemensiya onu ilk kez tanımlayan Alman bilim adamı Z. Ganser'in adı ile (Ganser Sendromu, 1898) isimlendirilir.

Pseudodemensiya, genellikle, devamlı olmamakta, onu oluşturan ruhsal travma kalktıktan sonra süratle geçip gitmektedir. Ruhsal travma devam ederse aylarca uzayabilmektedir.

Püerilizm:
Psikojen histerik psikozların diğer bir tipide püerilizmdir. Bu sendromun başlıca özelliği hastaların kendilerini çocuk gibi görmeleridir. (latince pueriles, çocuğa benzer demektir) Böyle bir durum geçiren şahıs çocuk gibi hareketler eder; ata binme-inme, el çırpma, çocuk sesi ile büyüklerin onunla oynamasını çukolata, oyuncak almalarını ister v.s. Kendinden hayli küçük çocuklara emmi, dayı, teyze, hala diye konuşur. İsteğini yerine getirmediğimizde gözlerini ovuşturur, dudaklarını büzer, çocukça bakışlarla etrafı süzerek ağlamaya başlar.

Bazı bilim adamlarının düşüncesine göre puerilizm ayrı bir hastalık tipi değil pseudodemensiyanın bir subgrubudur.

Bilincin Histerik Alakaranlık Hali:
Bu hastalığın oluşma dinamiğine ve klinik belirtilerine göre, affektif şok reaksiyonlarından çok az farklılık arzeder. Bilincin daralması neticesinde hastanın kendine ve çevreye karşı oryantasyonunun bozulması, muhtelif illüzyonlar ve hallüsinasyonları ortaya çıkması söz konusudur. Kavrama bozukluklarının içeriği ruhsal travmanın içeriği ile ilgilidir. Hasta kendini rahatsız, bazen ise ızdırap içinde hisseder. Bazen ağlar, bazen güler bazen de odanın bir köşesinde saatlerce sanki donmuş vaziyette durup kalır. Hastalık, genellikle, 5-10 günden fazla sürmemektedir. Düzelme tedricen ortaya çıkar. Hasta düzeldikten sonra kısmî veya tam bir amnezi halinde bulunabilir.

3. Reaktif Depresyon:
Psişik orjinli hastalıkların en yaygın tipi olup başlıca belirtisi depressif sendromdur. Diğer hastalıklarda karşılaşılan depresyonlardan farkı hastanın şikayetlerinde, davranışlarında psişik etkenin "vurgulanmasıdır." Ruh halinin düşmesi kişinin karakterine bağlıdır. Öyle ki, siklotimik karaktere sahip olan insanlarda hastalık oldukça ağır geçer. Depresyon hali bazı vejetatif ve oldukça ağır geçer. Depresyon hali bazı vejetatif ve somatik belirtilerle (periferin soğuması, kalp-damar sisteminin bozulması, kabızlık, genel yorgunluk v.s.) ağırlaşabilir. Bazen hastalarda obsessif-kompulsif fikirlerin (kendini suçlama, intihar), hipokondrik şikayetler, uykusuzluk gibi belirtiler ön plana çıkar. Daha ağır geçen reaktif depresyonlarda psişik travmanın içeriğine uygun hallüsinasyonlarda meydana çıkabilir. Hasta ölmüş çocuğunun sesini işitir, önünde silüeti canlanır.

Reaktif depresyon uzun sürse de (2-3 ay veya daha çok), genellikle, şifa ile sonuçlanır. Ancak bazı durumlarda daha da ağırlaşarak endojen tipli depresyonlara dönüşebilir.

4. Reaktif Sanrılar:
Psişik kaynaklı sanrıların klinik deneyimde daha çok karşılaşılan iki tipini belirtmek mümkündür, reaktif paranoid ve indüklenmiş sanrılar. Literatürde bu konu ile ilgili diğer sanrılar, meselâ, cezaevi paranoidi, demiryol paranoidi, savaş paranoidi v.s. bilgi verilmektedir.

Reaktif paranoya, aynı şahsa yönelmiş tehlike, sorumsuz hareket, aile tartışmaları ve diğer sebeplerle ilgili olarak oluşan sanrılara denmektedir. Hastanın yanlış düşünceleri, yüksek değere haiz idealar veya sanrısal idealar olarak ortaya çıkar. Birinci örnekte şahsın yanlış algılamaları kolaylıkla izah edilir ve hasta tarafından objektif değerlendirilebilir. İkinci örnekte ise şahıs yanlış fikirlerinin etkisinden kurtulamamaktadır. Bu tip hastalar herkesi inandırmağa çalışırlar ki, onları birileri takip etmekte, daima izlemekte, mektuplarını, telefon görüşmelerini kontrol altında bulundurmaktadırlar. Hastalık durumu daha da şiddetlenirse hallüsinasyonlar ve illüzyonlar meydana çıkar. Hastalığın karakteristik yönlerinden biri psikopatolojik belirtilerin içeriğinin psişik travma ile ilgili olması ve affektif reaksiyonlarla seyretmesidir.

Hastalık, genellikle, bir kaç aydan fazla sürmemekte ve psişik etken ortadan kalktıktan sonra kısa bir süre içinde kaybolmaktadır.

İndüklenmiş sanrılar ise psişik hasta ile yakın ilişkide olan (genellikle, aile bireyleri) adamlar arasında gözlenir. Hastanın sanrısal fikirleri hakikata yakın, inandırıcı olursa diğer şahsın bu fikirlerin etkisi altına düşme ihtimali bir o kadar artar. Tecrübeler göstermiştir ki, "etki altına düşme", genellikle, sinir sistemi zayıf olanlar arasında meydana gelmektedir.

İndüklenmiş sanrıları, aynı şahsı hastalığı oluşturan ortamdan ayırmakla, amaca yönelik psikoterapi ile kısa sürede tedavi etmek mümkündür.

5. İatrogenik Sanrılar:
Latince iatrus-hekim, genes-oluşturulan, meydana çıkan demektir. Hekimlerin deontolojik prensipleri gözönüne almadan söylediği sözler, hastanın katılımı ile yapılan diagnostik tartışmalar, onun sorularına belirsiz, müphem, karmaşık cevaplar iatrogenik ruhsal hastalıklara neden olabilir.

Röntgen uzmanı, bir kişiyi profilaktik muayeneden geçirirken sorar. "Sizin yakın akrabalarınız arasında kanser hastalığına tutulan var mı?" Kişi "Yoktur" diye cevap verir. Doktor hiçbir bilgi vermeden ona giyinip gitmesini söyler. Kişi elbisesini giyip odadan çıkana kadar doktor iki kişiyi daha muyaneden geçirir, ancak onlara hiç bir sual sormadığını farkeder. bundan sonra bu şahısta çeşitli belirtiler; iştahın bozulması, mide bölgesinde ağrılar, zayıflama gibi belirtiler ortaya çıkar. Üç ay içinde 16 kg. kaybeder, kendinin günden güne kötüleşmiş hisseder. Haftalarca işe gitmez. Çeşitli tıbbî kitaplar okuyarak öyle bir kanaate gelir ki; onda artık kanser hastalığı vardır. Aslında tam sağlam olan bu şahsı tedavi etmek için doktorlar oldukça gayret göstermek zorunda kalmışlardır.
jockeя çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla