Aşmış Üye
Üyelik Tarihi: Dec 2006
Konum: KoCaELi
Yaş: 40
Mesajlar: 34,356
Teşekkür Etme: 21
Thanked 162 Times in 97 Posts
Üye No: 23848
İtibar Gücü: 8785
Rep Puanı : 54700
Cinsiyet : Erkek
|
12. Allah’ın; Sevdiği ve Sevmediği Amellerin Bilinmemesi
Trafik levhaları olmayan bir güzergahta yapılan yolculuk, hem kazaya, hem yanlış adreslere gidilmesine, hem de vakit kaybına sebep olur...
Bu örnek misali Allah’a yaklaştıran ya da uzaklaştıran amellerin bilinmemesi kurulacak olan dostluğa büyük zarar verir... Çünkü; Allah’ın sevmediği bir amelin yanlış tanınması (seviyor, zannedilmesi) hatanın katmerlenmesine yol açacağından traji-komedi bir durum ortaya çıkar...
Allah’a dost olmaya çalışanlar;
‘Peygamberde güzel örnekler vardır’
‘Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah’ta sizi sevsin’ (Ali İmran/31)
ilahi tavsiyesini dikkate alarak Allah’ın rızasını kazandıracak tüm sahih amelleri Peygamberin hayatından öğrenirler:
İbn Mesud der ki; Peygambere:
Allah’ın en çok sevdiği amel hangisidir?’ diye sordum. Dedi ki:
‘Vaktinde kılınan namazdır.’
Sonra hangisi diye sordum:
‘Anne ve baba iyi davranmaktır.’ dedi.
Sonra hangisi? dedim:
‘Allah yolunda cihad’dır’ dedi.[77]
Huzeyfe (r.a.)’den:
‘İnsanlar iyilikleri soruyorlardı. Ben ise kötü amellerden sordum. Çünkü bana dokunacağından korkuyordum.’[78]
Ve Onu adım adım izleyerek en sevilenin sevgisini kazanırlar... İçecekleri suyu bile üç yudumda içerek Allah’ın rızasını kazanmak isterler...
Yapılacak her hangi bir eylemde Allah’ın rızasını ararlar... Eğer Allah’ın rızası yoksa, dünyanın da rızası olsa talip olmazlar o amele...
Çünkü bilirler ki; Allah’ın rızası olmayan bir amelde şeytanın rızası muhakkaktır...
Allah ile dostluğunu kuramayanlar böyle bir ikilemde kaldığında hangisi dünyalık menfaatlerine hitap ediyorsa o ameli işlerler... [79]
13. ‘Allah İle Kul Arasında Peygamberin Yeri’nin Bilinmemesi
Peygamberleri; sadece Allah’tan aldığı vahyi insanlara ulaştıran bir elçi olarak görenler, Peygamberin dolu dolu geçen koskoca 63 yıllık yaşantısından, sadece kılık kıyafetlerini ve sevdiği ve sevmediği yemek menüsünü örnek alanlar, Peygamberin sözlerini sahih kaynaktan almayanlarla Allah ile dostluğunu kurma telaşında olmayanlar Peygamberi örnek almış olamazlar...
Bir insan düşünün, Allah’ın rızasını kazanmak için malı ve canıyla cihad edecek ve mübarek dişi kırılacak, sen de onun kılık kıyafetini örnek alacaksın!
Bir insan düşünün Cenneti garanti olmasına rağmen uykunun en tatlı saatlerini Allah’ın rızasını kazanmak için feda edecek, sen de kalkıp O’nun sadece yemek menüsünü örnek alacaksın!
Yine bir insan düşünün, Ayetleri sindire sindire yaşayıp koskoca cahiliyyenin karşısına çıkıp putlarını kıracak ve sen de onun, sadece çektiği tesbihleri örnek alacaksın![80]
Her kim, Allah’ın rızasını kazanıp cennete girmek isterse Peygamberi örnek almaktan başka çaresi yoktur... Unutulmasın ki Peygamberi yanlış örnek almakla[81] hiç örnek almamak arasında hiç fark yoktur.
İşte bu yüzden Peygamberin tüm yaşantısını, zorluklara karşı nasıl sabrettiğini, varlıkta ve yokluktaki şükrünü, cahiliyyeye karşı, ailesine, komşu ve akrabalarına karşı tutumunu ve 24 saatini sahih kaynaklardan öğrenmeli...
Allah’a dost olmak isteyenler ibadet kapısına kadar geldikleri ve kendi iradeleriyle kendisine (Allah’a) şükranlarını beyan etmek için;
– Allah’ım! Nasıl bir insan olmamızı istersin?
Ya da;
– Varsa bir model, söyle de O modele uymaya çalışalım, derler...
Kendisine dost olmak isteyenler iyi bir modele ihtiyacı olduklarını bilen Allah-u Teala, adresi gösterir;
‘... Peygamberde sizler için iyi örnekler vardır.’
Bir insan düşünün, insanlar içinde Allah’ı en iyi tanıyan, Allah’ı en çok seven, Allah’tan en çok korkan...
Bir insan düşünün; Allah’ın en çok sevdiği...
Allah’a dost olmak onu sevmekten ve örnek olmaktan geçmez mi? [82]
14. Kur’an’ın İndiriliş Gayesinin Bilinememesi
– Bir kitap düşünün: ‘Allah’ın kullarıyla olan konuşma metni’ olarak ifade ediliyor...
– Bir kitap düşünün; Renk, ırk, dil ve coğrafya ayrımı yapmadan inananların imanlarının artmasına vesile oluyor.
– Yine bir kitap düşünün; insanlığın karanlıktan aydınlığa çıkacağını vaad ediyor...
– Yine bir kitap düşünün ki ilgi görmediğinde dünyada ve ahirette muhatabının başına bela oluyor...
Bir insan düşünün; Hayat rehberi (dostluğa götüren bir kılavuz) Kur’an-ı ölüler kitabı olarak tanıyıp ölülere okuyor...
Bir insan düşünün; Karanlıktan aydınlığa çıkaracak olan bir feneri (Kur’an-ı) duvara hapsediyor...
Yine bir insan düşünün; Herkesin anlayacağı bir kitabı ‘ben anlayamam’ deyip Kur’an’la arasına bazı canlıları koyuyor...
Yine bir insan düşünün ki; Çağın, hep bir adım önünde olan Kur’an-ın çağ gerisine hitap ettiğini sanıyor...
Frekansına girildiğinde dostluğun zirvelere çıkacağı bir kitabı yanlış tanımanın ya da şöyle bir lutfedip incelemenin nelere mal olacağını şöyle bir görelim;
(–) (+)
Taha: 20/100 Fussilet: 41/44
İsra: 17/41 Maide: 5/16
Hakka: 69/50 Enfal: 8/2
Fussilet: 41/44
Ama maalesef Kur’an yanlış tanıtıldı...
Kur’an’ın frekansına nasıl girebiliriz? sorusunun cevabını ileriki sayfalarda vereceğim inşallah. [83]
15. Bazı Amelleri Küçümseyip Önemsememek
Nefse hoş gelsin ya da gelmesin, her hangi bir ameli küçümseyip yapmamak Allah ile dostluğa giden kanallardan birini tıkamak demektir. Haliyle böyle bir anlayış dostluğa zarar verir.
Unutmayalım ki küçükmüş gibi gözüken bir amel Allah katında çok kıymetli olabilir... Bunu biz bilemeyiz. Bizlere düşen şey; küçük-müçük ayırd etmeksizin salih ameller işleyerek Rabbimizin rızasını kazanmak...
Susuz kalmış bir köpeğe su içiren bir kadının bağışlanıp Cennete alındığını biliyor muyduk? Oysa ki yaptığı bir amel, sadece köpeğe su içirmek!
Küçükmüş gibi gözüküp de büyük ecirler olan salih amellere şöyle bir göz atalım;
1. Ebu Hureyre’den (r.a.), Rasulullah şöyle buyurdu:
“İki kelime vardır ki, lisana hafif gelirler, mizanda ağır basarlar, Rahmana sevgilidirler: ‘Subhanallah ve subhanallahi ve bihamdihi”[84]
2. Abdullah b. Kays (r.a.)’dan, Rasulullah buyurdu:
“Ey Kays’ın oğlu Abdullah! Sana cennet hazinelerinden bir hazine göstereyim mi?”
Dedim ki:
“Göster ey Allah’ın Rasulu!”
Buyurdular:
“De ki, Allah’tan başka güç ve kuvvet yoktur. (La havle vela kuvvete illa billahi)”[85]
Görüldüğü gibi hem söylemesi insanı yormuyor hem de vakit almıyor... Ama ecri/karşılığı müthiş!
3. “Sizden birinizin, kardeşine olan tebessümü sadakadır.”
Allah ile dostluğunu kurmaya çalışanlar ecir avcısı olup gözden kaçan, ya da unutulan amellere talip olarak dostluğunu perçinlerler...
Onlar şunu çok iyi bilirler;
– ‘Küçümsenipte yapılmayan bir amelde büyük ecirler vardır.’
Allah ile kurulacak dostluğun getirisini bilmeyenler, sadece farz amellerle günü kurtarmak isteyeceklerinden diğer ameller pek de sevimli gelmeyecektir.
Farz olmadıktan sonra;
– Neden gece namaz için kalksınlar ki?
– Neden Ramazan ayı dışında oruç tutsunlar ki?
– Neden kırkta bir dışında ceplerini boşaltsınlar ki? [86]
16. Dost Seçiminde Yapılan Yanlışlıklar
Bu başlığımızı kitabımızın giriş kısmında yeterince açıklamıştık. [87]
17. Günahların Küçümsenmesi
Fıtraten zayıf yaratılan insan küçük büyük ayırt etmeksizin günah işler... Pişmanlık duyulmayan, ya da tevbe edilmeyen her günah, gün gelir sıradanlaşarak adı günah olmaktan çıkar...
Sevimli gelen ve muhatabını vicdanen rahatsız etmeyen her küçük bir günah, büyük günahlara davetiye çıkarır... Ve gün gelir şu ayetin muhatabı olunur;
‘De ki: Rabbim ancak açık ve gizli kötülükleri, günahı ve haksız yere sınırı açmayı, hakkında hiçbir delil indirmediği bir şeyi Allah’a ortak koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır.’ (Araf: 7/33)
Küçük günahları önemsememek tövbe kapısını kapatacağı için dostluk büyük zarar görür. Oysa ki
Allah’a dost olmaya çalışanlar Allah’ın sevmediği bir amelin küçük ya da büyüklüğüne bakmazlar... Tüm günahları Uhud dağı kadar gördükleri için hayatlarının her karesinde takvaya rastlanır.
Bir günahın küçümsenmesi Allah’a karşı yapılan bir saygısızlık olarak da algılanabileceğinden dostluk büyük yaralar alır...
Bu hastalığı büyük önder şöyle dile getiriyor:
Resulullah (s.a.v.);
‘Küçük görülen günahlardan sakının. Çünkü küçük görülen günahların örneği bir vadinin ortasına konan bir topluluk gibidirler. Her biri bir odun getirdi, taki ekmeklerini pişirdiler. Muhakkak ki küçük görülen günahlar da çoğalırsa sahibini helaka götürür.’[88]
‘Hani, sevgi ispat ister’di? [89]
Allah Dışındakilerini Sevmede Aşırılık
Allah-u Teala yarattığı her insanın fıtratına ‘sevgi melekesini de programlamıştır. Ve bu meleke sayesinde insanlar, hem Allah’a karşı hem de çevresindeki insanlara karşı teşekkürlerini, beğenilerini ve hoşnutluklarını ifade edebilme olanağına kavuşurlar.
Ölçülü kullanıldığında kişiye rahmet olan bu sevgi melekesi, aşırıya kaçırıldığında azaba dönüşebiliyor. Allah ile dostluğunu kuramayan insanlar her konuda olduğu gibi sevgi noktasında da aşırıya giderek kişiye ya da bir eşyaya hak ettikleri değerden fazla değer vererek Allah’ın şu uyarısına muhatab olurlar;
‘İnsanlardan bazıları Allah’tan başkasını Allah’a denk tanrılar edinir de onları Allah’ı sever gibi severler. İman edenlerin Allah’a olan sevgileri ise (onlarınkinden) çok daha fazladır. Keşke zalimler azabı gördükleri zaman (anlayacakları gibi) bütün kuvvetin Allah’a ait olduğunu ve Allah’ın azabının çok şiddetli olduğunu önceden anlayabilselerdi.’ (Bakara: 2/165)
İnsanın Fıtratına Programlanan Sevgiler:
1) Allah sevgisi
2) Eş, çocuk, akraba sevgisi
3) Hidayetine vesile olanların sevgisi
(Peygamber ya da bir davetçi)
4) İhtiyaçlarını karşılayanlara olan sevgi
5) Dünya, mevki, makam sevgisi.
Tüm sevgilerin barındığı kalptekilerden hangisine vakit ayrıldığında, ister istemez bir sevgi oluşacaktır. Gün gelir her hangi bir varlığa beslenen sevgi dizginlenemez ve kalpte geniş bir yer işgal ederek diğer varlıklara karşı sevgide gözle görülür bir azalma olur;
Allah eş,cocuk Dünya
eş, çocuk, Allah eş, çocuk,
akraba akraba akraba
Dünya Dünya Allah
(mevki, (mevki, (mevki,
makam) makam) makam)
Hangisini çok seversen diğerlerinde azalmalar olur
İnsanları hastalık, bela, musibet, fakirlik gibi sorularla sınayan Allah-u Teala, işte tam bu sırada ‘sevgi’ sorusunu devreye koyarak;
‘Hangimizi daha çok seviyorsun?’ sorusu ile insanları imtihan eder.
Kalbindeki dünya sevgisini yaşayan bir insan zekat, infak ve malla cihad soruları karşısında zor duruma düşer... Ve bu soruları çözme süresi Allah sevgisiyle doğru orantılı olduğu için Allah’ı sevdiği ölçüde malından infak eder... Genelde yeşertilen bir sevginin sözü ağır basacağından bu soru pek de çözülemez!..
Yine, kalbine eş, evlat ve yakın akraba sevgisini ekipte sevgide aşırıya giden insanlar;
‘Allah’ı mı çok seviyorsun yoksa kendi nefsin ve aileni mi?’ sorusu karşısında dil ile Allah’ı derler...
‘Madem öyle, yeri geldiğinde, Allah için ailenden uzaklaşıp canını verebilir misin?’ sorusu karşısında ciddi bir tereddüt geçirirler... Çözemezler bu soruyu... Aşırı olan her sevgi, ayağa bağlanan bir düğümdür...
Eş, çocuk, dünya ve kendi nefsinin sevgisinin bağlandığı ayak hareket edemez ve şu ayetin muhatabı olurlar;
‘De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, eşleriniz, hısım akrabanız, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah’tan, Rasulunden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez.’ (Tevbe: 9/24)
Allah ile dostluğunu kuvvetlendirmek isteyenler kendi canları da dahil olmak şartıyla hiçbir varlığın sevgisini Allah sevgisine eş tutmazlar...
Onlar tetikdedirler... Allah dışındaki hiçbir canlı ya da cansızlara olan sevgisi ayak bağı olamazlar... Yeri geldiğinde dünya ve içindekilerini ellerinin tersiyle şöyle bir iterler...
‘Allah’a ve ahiret gününe iman eden hiçbir kavmin babaları, oğulları, kardeşler veya akrabaları da olsa, Allah’a ve Peygamberlerine düşman olanlara sevgi beslediğini göremezsin. İşte Allah bunların kalplerine imanı yerleştirmiş ve onları katından bir ruh ile desteklemiştir...’ (Mücadele: 58/22)
Sevgide aşırıya giden insanlar, maalesef Allah ile dostluğunu kuramazlar...Oysa bir bilselerki kazandığı mallar, eşler ve çocuklar ne de dünyadaki dostları ahirette pek de fayda veremeyeceklerdir kendilerine;
‘Birbirlerine gösterirler (fakat herkes kendi derdindedir). Günahkar kimse ister ki, o günün azabından (kurtuluş için), oğullarını, karısını, kardeşini, kendisini koruyup barındıran tüm ailesini ve yeryüzünde kim varsa hepsini fidye alarak versin de, tek kendini kurtarsın.’ (Mearic: 70/11-14)
Şöyle bir soru akla gelebilir;
‘Allah’ın bunca ikramlarına karşılık nasıl olur da insanlar diğer varlıkları Allah’tan çok severler?’
Bu sorunun cevabını şöyle sıralayabiliriz:
1. Allah’ı gereği gibi tanımadıkları için
2. İnsanların maddi ve manevi özelliklerini bilmedikleri için
3. Dünya ve içindekilere bakış açısının ne olması gerektiğini bilmedikleri için.
4. Allah sevgisine giden yolları araştırmadıkları için
5. Dünya ve Cennet nimetlerinin kıyasını yapmadıkları için. v.s.
Akla şöyle de bir soru gelebilir;
‘Allah’ı daha çok sevdiğimizi ispat etmek için, ille de canımızı mı vermek gerekiyor?’
Derim ki;
‘Yeri gelince: Evet!’
Unutmamalıdır ki eş, evlat, iş, dünya ve içindekileri ne zaman ki Allah yolunda işlenecek herhangi bir amelin işlenmesine problem teşkil ettiler; işte o zaman engel olan şey Allah sevgisinin önüne geçmiş demektir. [90]
18. Bazı Amellerin Ertelenmesi
Aceleci ve sabırsız yaratılan insanoğlu bu iki vasfını maalesef Allah’a yaklaştırcak salih amellerin işlenmesinde kullanmaz... ve hep ertelerler...
Olmazsa olmaz amellerden namaz için;
– İlerde inşallah!
– Emekli olduktan sonra!
– Evlenince inşallah!
– Zaman bulabilirsem!
– Çevremi değiştirirsem, söz!
Müslüman bir bacının kimliği olan başörtüsü için;
– Evlenince,
– Emekli olunca,
– Okul bitince...
İnfak ayetlerine mahatap olunca;
– Hele bir zengin olalım!
– Geleceğimi garanti altına aldıktan sonra!
– Allah versin!
Allah’a en sevimli gelen cihad soruları gelince;
– İmanımız artınca!
– Şu an zamanı değil!
– Onun için çocuklarımızı yetiştiriyoruz!
– Bekar olsaydım!
Farz dışındaki ameller için;
– Allah bize sadece farz amelleri sormayacak mı?
– Farzları tam yapamıyoruz?!
– Gündüzün yoğun çalışınca!.. Mecburen geceyi dinlenerek geçirmek zorundayız! (Oysaki gece vakti Allah’a olan aşkı ispat saatleridir)
Allah ile dost olma ihtiyacı hissetmeyenlerin amellerinde ‘sünnet’e pek rastlanmaz... Kuru bir iman dışındaki tüm ibadetleri ertelemişlerdir... Hem de her an ölebileceklerini unuturcasına!
Erteleme hastalığının ne denli zararlı olduğunu bazı alimlerimiz şöyle anlatır:
‘Sizi ‘Savfe’ (yani; daha sonra)’dan ikaz ederiz. Çünkü O, şeytanın en büyük aletlerindendir.[91]
Kızılderili atasözüyle bu başlığımıza son verelim;
‘bir defa al şunu’ demek,
‘İki defa ben vereceğim’ demekten daha iyidir... ‘Şimdi’nin gücü anlaşıldıysa Allah ile kurulabilecek dostluğun önündeki bir başka engelin ne olduğuna bir göz atalım: [92]
19. Bazı Kavramların Yanlış Anlaşılması
Bir kavramın yanlış anlaşılması ya da içinin boşaltılıp başka manalarla doldurulması o kavramın mesajının alınmamasına yol açar.
Bazı kavramlar vardır yanlış anlaşılmaya pek gelmez... Hayati önem taşırlar... doğru anlaşıldığında mutlu sona ulaşılmasına vesile olan bir kavram, aksi bir durumda kişinin geleceğini karartır...
Farklı anlamlar yüklendirilmiş birçok kavramlar arasından sadece konumuzla alakalı birkaç kavram üzerinde duracağız.
|