Tek Mesajı Görüntüle
Old 10-22-2007, 08:22 PM   #7
KoJiRo
Aşmış Üye
 
KoJiRo Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Dec 2006
Konum: KoCaELi
Yaş: 40
Mesajlar: 34,356
Teşekkür Etme: 21
Thanked 162 Times in 97 Posts
Üye No: 23848
İtibar Gücü: 8794
Rep Puanı : 54700
Rep Derecesi : KoJiRo has a reputation beyond reputeKoJiRo has a reputation beyond reputeKoJiRo has a reputation beyond reputeKoJiRo has a reputation beyond reputeKoJiRo has a reputation beyond reputeKoJiRo has a reputation beyond reputeKoJiRo has a reputation beyond reputeKoJiRo has a reputation beyond reputeKoJiRo has a reputation beyond reputeKoJiRo has a reputation beyond reputeKoJiRo has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

PARİS KOMÜNÜ’NDEKİ TÜRKLER

DOKUZ kişiydiler:

Reşad Bey, Nuri Bey, Agáh Efendi, Rıfat Bey, Mehmed Bey, Hüseyin Vasfi Paşa, Ziya Paşa, Ali Suavi ve Namık Kemal.

Avrupa’ya kaçmak zorunda kalmışlardı. 1867 Mayıs’ında İstanbul’dan ayrılmalarının nedeni, hürriyet aşkıydı. Meşrutiyetin ilan edilmesini istiyorlardı.

Avrupa’ya kaçtıklarında ilk yaptıkları gazete çıkarmak oldu. "Muhbir", "Hürriyet", "İttihat" vs.

Ancak yıllar geçtikçe dokuz ihtilalci arasında kişisel ve ideolojik ayrışmalar yaşandı. Grup dağıldı. Kimi Londra’ya, kimi Cenevre’ye, kimi de Brüksel’e gitti.

Genç Osmanlılar’ın ilk kurucuları; Reşad, Nuri ve Mehmed birbirlerinden kopmadılar, Paris’te kaldılar. Aslında bu üç isim, başından beri diğerlerinden farklıydı.

Öncelikle onlar, meseleyi sadece Saray’dan mevki kapmak olarak gören Mısırlı Prens Mustafa Fazıl’ın teklifiyle yurtdışına çıkmamışlardı.

Bu nedenle Namık Kemal, Ziya Paşa ve diğerleri gibi Mustafa Fazıl’dan para/maaş almamışlardı. Onlar ihtilalcilikle parayı birleştiremiyorlardı.

Meseleyi sistem sorunu olarak görüyorlardı. "Sadrazamların veya bürokratların değişmesiyle sorun çözülemez" diyorlardı.

1870 yılında Genç Osmanlılar kendi sorunlarıyla boğuşurken, Fransa’yı da hiç iyi günler beklemiyordu.

III. Napolyon’un başlattığı, Fransız-Prusya Savaşı, Fransızların yenilgisiyle sonuçlandı. Prusyalılar Paris’i kuşattı.

Parisliler Cumhuriyetçi General Louis Adolphe Thiers liderliğinde direnme kararı aldı.

Paris’teki üç Jöntürk; Reşad, Nuri ve Mehmed, bir akşam Saint-Michel’deki bir kahvede oturup ne yapacaklarını konuştular.

Üçü de aynı fikirdeydi. Parisliler gibi onlar da cumhuriyeti koruyacaklardı.

4 Eylül 1870’te General Thiers’e mektup yazdılar. Üç mektubun da metni aynıydı:

"General, Türk’üm ve vatanıma Fransa’nın yaptığı hizmetleri unutmadım. Minnet duygusunun ve büyük bir millete zaruri olan demokratik ruhun heyecanıyla yazıyorum.

General, sizden rica ederim; Fransız cumhuriyetinin düşmanlarıyla harp etmek için beni gönüllü olarak Fransız ordusuna alınız.

Vatanseverliğiniz hakkındaki hayranlığımı ve cumhuriyetçi Fransa için beslediğim bağlılık duygularımı lütfen kabul ediniz General."

Yanıt olumluydu.

Üç Jöntürk, Fransız Ordusu’na katıldı.

Prusya işgaline karşı direnen Parislilerin yanında üç de Türk vardı artık.

Karargáhtan kendilerine askeri giysiler verildi. Üniformaları giydiler.

Ama, bir tek başlarındaki kırmızı fesleri çıkarmadılar. Onlara, "kırmızı fesli Türk gönüllüleri" adı verildi.

İşgal, Paris’i gün geçtikçe zora soktu. Yemek ve su stokları tükenmişti.

Prusyalılar kenti sürekli topa tutuyordu.

General Thiers, Prusya ile anlaşma imzalamak zorunda kaldı.

Paris düştü.

Ancak Paris’in bu kadar rahat elden çıkarılmasını yoksul mahalleler kabul etmedi. Direnişe devam kararı aldılar. 1871 Mart’ında Paris Komünü yönetimi devraldı.

Yoksulların, işçilerin Paris’i ele geçirmesine karşı çıkan Fransız burjuvalar, Versay Ordusu’yla Paris’e saldırdılar.

Tüm bu kargaşalar sürerken Reşad, Nuri ve Mehmed, Brüksel’deki Jöntürk Agáh Efendi’nin yanına gittiler. Yol parasını Reşad’ın baba yadigárı saati satarak bulabilmişlerdi.

Sonraki aylarda yine Paris’e döndüler ama Paris eski Paris değildi artık. İstanbul’a dönüp dönmeme konusunda aralarında tartışma çıktı.

Mehmed, diğer ikiliden ayrıldı.

Reşad ve Nuri Bey, İstanbul’a dönmenin yollarını aramaya başladı.

Yurda döndüklerinde cezaevine girmek istemiyorlardı. Akrabaları ikisi için seferber oldu. Ama işler kolay yürümüyordu.

Bekleme günleri geçmek bilmedi. Reşad ve Nuri beş parasız kaldılar. Paris’in o soğuk günlerinde sobasız bir odada ısınmak için güreş tuttular!

Sonuçta affedilen Reşad ve Nuri, İstanbul’a döndüler. "İbret" Gazetesi’nde Paris komününü destekleyen makaleler kaleme aldılar.

Yine sürgüne gönderildiler.

Ama hayatlarının sonuna kadar Paris komününe, enternasyonale bağlı kaldılar.

Mehmed, Paris’te kalmayı sürdürdü.

Mehmed Bey’in amcası Mahmud Nedim Paşa sadrazam olunca, iyi bir görev vereceği teminatıyla yeğenini İstanbul’a çağırdı.

Mehmed Bey’in yanıtı bir ihtilalci yanıtı oldu: "Meşrutiyet olmadıkça İstanbul’a gelmem!"

Jöntürkler arasında en radikal oydu.

Paris’te gazetecilik yapmayı sürdürdü. Fransa’nın ünlü gazetesi Liberte’de makaleler yazan tek Türk oldu.

1874 yılında nedeni bilinmeyen bir sebeple İstanbul’a döndü. Aynı yıl vefat etti.

Bildik şiiri biraz değiştirerek yazımızı noktalayalım:

Bizim de devrimcilerimiz var Che Guevara

Kendi topraklarında tanınmasalar da...

Soner Yalçın - Hürriyet
__________________
KoJiRo çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla