Sinema izleyicilerinin yapay zeka kavramı ile tanışmaları 1900'lü yıllara kadar uzanır. 1907 yılı yapımı "The Mechanical Statue and Ingenious Servant", 1909 yılı yapımı "The Rubber Man" ve 1910 yılı yapımı "Dr. Smith's Automation" filmleri ilk örneklerdir. Bu filmlerin ana temaları aşağı yukarı aynıydı: Kendilerini yaratanlara hizmet eden makinalar aniden kontrolden çıkıp tehlike saçmaya başlıyorlardı. Zamanla filmler yapay zekanın yokedicilik tarafının yanısıra daha büyük bir tehlikeyi konu etmeye başladılar: Yapaylarıyla birlikte yaşayan doğal zekalar, insani özelliklerini kaybedip robotlardan daha "yapay" hale gelmişlerdi. Bunun en çarpıcı örneği Stanley Kubrick'in filmi "2001: A Space Odyssey" de rastlanır. Filmdeki HAL-9000 isimli akıllı bilgisayar, artık robotlaşmış insanlardan daha insancıldır ve bilgisayar sistem dışı bırakıldığında korktuğunu ve acı çektiğini söyler.
1984 yılında Steve Barron tarafından yönetilen "Electric Dreams" filmi Edgar isimli zeki, düşünme yeteneğine sahip, bir masa üstü bilgisayarını konu eder. Edgar kullanıcısı ile sohbet edebilmekte, kullanıcısının günlük, angarya işlerini halletmekte, yan komşudan gelen viyolensel seslerine eşlik edip besteler yapabilmektedir. Ancak makina aynen bir insan gibi hissedebilme yeteneklerini geliştirdikçe kullanıcısının kız arkadaşına aşık olur ve artık hayatı kolaylaştıran bir bilgisayar olmaktan öte düşmanlık duyguları ile hareket eden tehlikeli bir makina haline gelir. Barron'un 80'lı yıllarda komedi tarzında işlediği bir konu bugün üzerine ciddi rakamlarda yatırımlar yapılan bir proje haline geldi.
|