Maziyi Anarken
Karşılıklı evlerimizin,
sarmaşıklarla sarılmış penceresinden
bakışan iki utangaç sevdaydık seninle.
daha çocuktuk o yıllar,
sen gülüşü afacan bakışlı,
ben içi yangın kanarya sırdaşlı.
serin bir ıslık gibi girerdin düşlerime.
geceyi donduran haylaz soguklarda,
buz tutmuş saçak altlarına sinen
ürkek kediler gibiydik seninle.
saçımın kakülünü kaldırıp,
dokunurdun alnımın terine.
yüreğim düğümlenir mavi masal olurdun içimde,
kar sana yağar ben donardım,
alnımızdan öpüp geçerdi deli rüzgar.
yalnızlıgın ıslak duvar diplerinde titrer,
üşüyen ellerimiz kilitlenir savrulurduk kavrulurduk.
annem bahçe kapımızın önüne çıkar,
hadi eve artık akşam oluyor derdi.
ben gözleri eda nazıyla sana bakıp,
sesim soluğum kısık biraz daha kalalım derdim.
ayaklarım ne zaman bahçelere yönelse,
incir ağaçlarının gölgesinde
uyuyan yüzünü saatlerce seyrederdim.
kalbim çarpar aklım durmadan iç çekerdi.
ah bu yüz öldürecek beni der,
kirpiklerim batardı gölgelerime.
günler ay olanda, aylar yıl.
karlı bir kış sabahı taşındınız mahalleden,
oysa ne çok şey vardı yaşanacak.
o gurbet rüzgarı esmeseydi,
koymasaydı seni uzun bir ayrılıga,
bir yıldız gibi kayıp gitmiştin ellerimden.
çok aglamıştım ardından.
o gizli hüznünü koparıp benden,
çekip gitmiştin çaresiz.
dönmedin yıllar yılı.
her sene mahallemize ugrar,
mazide yaşadıgımız incir agacına yaslanıp,
yapraklar gibi dökülürüm köklerine.
içim titrer ve bir film gibi anılar geçer gözlerimden.
hep asılı kaldı yüreğimde düş sevmelerim.
anılara dair ne varsa yansıtıyor hala aynalar.
çocuk ellerimizle hazırlamıştık ilk sevda ateşini,
gece yarılarına sıyrılan aşkımız şimdi nerde?
neden samanyolu bizden habersiz göklerde?
çaresizligim bırakmıyor bir türlü seni anmadan.
damla damla düştün yine geçmişten gözlerimin nemine.
sana bakabilme ihtimalini sargılayıp içime;
doya doya ağlayamadım!
aglayamadım.........
Emel Can
|