Uzak Leylalar Semahı
1/:
Gözlerinde ocaklar yanan çalıcı kuşlar,
Sular başında kan ve kinle açılmış kanatlarından,
Ve burun deliklerinden üfürüyorlarsa zamanı ve öfkeyi,
Kabzası gümüşlü aşk hançeriyle vurulmak düşer özümüze.
***
Evet, bu karanlık *******de biz,
Döneriz kevkebler gibi mavi elipsler üzerinde,
Önden vuruluruz, tam kalp hizamızdan usulca.
Döneriz bir kez daha seyyareler misali yörüngemizde,
Arkadan vuruluruz, bu kez iki kürek arası.
Akar kanımız kinimizi temizleyerek,
İşte o zaman duruluruz...
***
İnadına utançsız ve zalim bir devedir,
Zamanları aşarak vahalarda oturan o dev.
Ve de inatçı bir saltanat zebunu...
Laylalar ol sebepten döne döne çöle vurur başlarını,
Ve upuzak düşerler tahtında kurulan mecnunlarına,
Saklaya saklaya göz yaşlarını...
2/:
Oyar zamanı ve duvarı bir kabil ustalığıyla,
Her can dönerek pergelinde cem vilayetinin.
Mühürdarlar son sayfayı aşk ile damgalarlar,
İpince bir galeri uzar her yürekten bela'ya,
Her beyinde bir yol çizilir uzaktaki leyla'ya.
***
Son konuğu göçmüş olsa da arı duru görmenin,
Kendini,
Üç konak ötesini,
Ve kırk menzil karanlığı...
Yıllar öncesini yüklenmiş kervanlar gelir bu güne,
Zincirleri paslanmış develerin gözleri som altından ya,
Kilitler kırık olsa da ne ki babil bahçelerinin?
Sığındığımız kalelerin,
Hatta bin fit çeken burçların,
Birer birer kağşasa köşe taşları...
Kendileri yedi mekan uzak da olsa,
Suretleri alnacımızda ışılar leylaların.
Ahmet Yozgat
|