Kelaynak’
-benim kelaynak kötüdür
senin kelaynak iyi-
ne güzel öğretirler adama
ne güzel….sürünce kör dövüş
benim kelaynak sele karşı
sel ki yıkıp geçerken geçtiği yeri
ardına bırakırdı o kirli izi,
benimki taştan yapıyor duvarı
korusun diye tarlayı, bağı-bahçeyi …
senin kelaynak okuyor ezberden
vatan – millet derken
Sakarya’ya dayanır,
bir bir gençleri sürünce ateşe
kendisi uzak, tadını çıkarır yaşamın
benim kelaynak el açarken yağmura
bir nedeni de yıkansın diyedir toprağı
bulaşan o kiri söküp katsın diye sele…
senin kelaynak kinli, kibirli,
kiri kirle – kanı kanla
temizlemeye atıyor kendini
benim kelaynak aç, sefil
öte iklimleri tanımaz, bilmez yalanı
dili küçük anlatamaz derdini,
seninki sırta binmenin modasında
baba, dede mesleğini sürdürür
oturacağız seninle, oturacağız da
biz kadar kelaynaklarımız da farklı
yıldızların altında sırıtınca farklı yanımız
bir masada görünsek ilahi, sormazlar
kan alır götürür gövdeyi
benim dağım karlı
senin dağın tuzludur
kelaynak bilmez bu hattı
uyan, geldi gidiyor zaman
bağlasan durmaz saniye
sen – ben ölünce, onlar da ölür
kelaynaklar ölünce, al aynaklar çıkar
yan aynaklar çıkar...,
çıkar da çıkar kelaynak
bitmez bu kör dövüş,
bitmez kelaynak…
bitmez…
dinmedikçe gözyaşı
Ercan Cengiz
|