Konu: Ali Yeşil
Tek Mesajı Görüntüle
Old 08-11-2008, 10:58 AM   #10
GooD aNd EvıL
Aşmış Üye
 
GooD aNd EvıL Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98
Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57917
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi : GooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Korkuyorum İşte...

Uyansam...
Açsam gözlerimi uykudan.
Sıcak bedenimi hür bıraksam kış gecesine.
Açsam mı bilmem pencerimi ruhunun hecesine.
Duyuyorum;
Dışarda rüzgarın arsız çığlığını.
Görüyorum sisler ardındaki
Yağmur damlalarının en son dansını.
Annesini kaybetmiş serçenin hiç bitmeyen ağlamaklığını.
Geceyi...
Karanlıklığını...
Ay ışığının encâmını.
Bir ağacın kuytusuna sığınmış,
Düşmüş bir yaprağın titreyişli hışırtısını.
Kulaklarım sağır olacak,
Gözlerimi açsam da penceremden dışarı.

İstemeyi bilmeyen kör dilenci olacağım.
Sonra...
Sonra;
Korkacağım...
Yorganı üstümden atmaya korkacağım.
Kalkmaya yeltenmeye korkacağım yatağımdan.
Ellerimi pencereye yaklaştırmaktan....
Ya dolarsa odama sessiz gecenin gürültüsü.
Ya gözlerimi kamaştırırsa karanlığın bembeyaz gelinlik örtüsü.
Üstüme düşerse bütün savaşların bütün al kanları.
Boğulursam eğer o kızıllıkta,
Benim de kanım onların ki gibi başkasını boğmaz mı?
Bilmiyorum...
Ben,
Biliyor musun ne kadardır dileniyorum?

Sana gel de penceremi bir taşla yerlere diz çöktür diyorum.
Rüzgâr isterse benden çok sahiplensin odama,
Hem yorganı çekmem de üstüme bundan sonra.
Fısıltısını dinlerim ağacı annesi sanan yaprağın.
Korkma derim,
Korkma.
Derim ki,
Elbet kurtulursun ölüm uğrar da.
Sonra yağmur damlalarına da bir şey söyleyeyim derim...
Ararım aklımın en ücra köşelerinde bir kaç sesi.
Onlara da derim ki;
Herşey bitti.

Aklıma gelir serçe,
Gözlerim dolar.
Görürsün sen penceremin dışından beni,
Aklına gelmez ağlayabildiğim,
Odamın içinde kağıttan sandal bile yüzdüremediğim.
Gözlerimden akan gözyaşı olmasa,
Ve senin inatçı aklın odama yağmur yağıyar sansa,
O kağıt geminin en kuru yerine,
Tutunupta gidebilir miyim uzağa,
Çok uzağa...

Gidebilir miyim ben senden sene?
Gidemem...

Gidemem bir adım gölgenin ötesine.
Gelemem de bir adım gölgenin berisine.
Anca yorganımı bırakırım üstümden
Ve üşürüm,
Üşümeyi hiç bilme sen.
Aklına getirme yağmur damlalarının son dansını.
Minik serçelerin karanlıkta kimsesizliğe ağladığını,
Rüzgarın arsız çığlığını.
Aklına getirme sen kağıttan sandalımın,
Gölgene yetişemden alabora olup battığını.
Ve sen sandığım bir hırsızın kürekleri çaldığını.
Suçlama kendini;
Benim odama hiç yağmur yağmadı ki.
Kağıttan sandal da yapmadım,
Küreklerim yoktu ki kürekleri sen çalasın.
Biliyorum,
Serçeyi de sen ağlatmadın.
Zaten rüzgarların arsız çığlığını hiç mi hiç duymadın.
Ağacın gölgesine sığınmış yaprağı sen çaresiz hiç bırakmadın.
Bunun suçu,
Son dansların edildiği sonbaharın.
Pencerelerin açılmayışının.

Ali Yeşil
GooD aNd EvıL çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla