Duy ki bu son çığlığımdır yankılanır kulaklarında
Son feryadımın resmidir durur şehrin sokaklarında
Seni bırakıp gittiğim İstanbul’da; duruyor mu yağmurlar
Duruyor mu hâlâ; saksında bıraktığım boynu bükük gül
Boynu bükük mü kaldı sonunda?
Güller sen kokuyor mu?
Sen İstanbul kokuyor musun hâlâ
Hüzünler demirlenince gözlerine!
Pusuyor musun karanlığına yalnızlığının
Yalnızlığını yanımdan alıp gittiğinden bu yana…
Hâlâ saçlarını toplayıp ta mı çıkıyorsun balkona
Rüzgâr korkusu duruyor mu saçlarının buğusunda
Söylesene;
Saçların ellerim olmadan nasıl karşı kor rüzgâra
Dağılır ak’lanır toplayamazsın sonra
Hayallerini yakıyor musun hâlâ sigara dumanıyla/
Mum alevi sıcaklığında
Yürek burkuyor mu, burkuluyor mu yüreğin
Kahveni her yudumladığında
Gözyaşların karışıyor mu içtiğin şaraba
Ben yoksam yanında, yoksam İstanbul’da?
Alışmış bu şehir bensiz durmaya, sende alıştın mı?
Alıştın mı ellerim olmadan karanlığa koşmaya
Koşmaya sevda dolaşan İstanbul sokaklarında/
Mektepli kız rüyasıyla…
Ne kadar sevda yaşamıştı bu İstanbul oysa
Belki de;
Ağır geldi sevdam, sana ve bu İstanbul’a
bu İstanbul denilen yalancı bahar suskunluğuna
Çığlıklarım yankılanıyor mu hâlâ yeni kapı limanında
Yeni kapı özlemiş midir dersin, özlemiş midir?
Göz göze oturduğumuz anlardaki imkânsızlığımızı
Biliyor mudur?
Biliyor mudur ki sen hüzün sarrafı ben sokak çıkmazı
İkimizden bir aşk asla çıkmazdı
Çıkmazdı biz varken bu İstanbul’da takvimsiz aşklar…
Çok değişmiş dediler seni gören dostlar
Adalardaki martılar, salacaktaki çocuklar
En son uğradığımız acı yüklü çapa
O hüzne müptela yenibosna
Hadım köyde ki;
Yaban kokan o dağlık yapı
O ardında aşk duran tahta sürgülü, kilidi kırık kapı
Ayrılık bu kadar mı yakışır bir insana
Ayrılık tepeden tırnağa yaramış sana
Yaramış yalnızlık bu koca gövdeli İstanbul’a ve sana
Gelsem tanır mısın, tanır mı İstanbul beni şimdi
Yoksa İstanbul’da sen gibi unuttu mu her şeyi
Unuttun mu kız beni, unuttun mu ey İstanbul
Unuttun mu İntizardan dinlediğimiz/ aşk kokan
Sen ve ben çağrışımlı ezgileri
Ah gülüm ne kadar da ayrılmış iki yabancı olsak da
Aşk duruyordur haylaz çocuklar gibi kalp dağarcığımızda
Tutsana ellerimden, az yaklaşsana, dokunsana yalnızlığıma
Dokunsana gittiğinden bu yana/
Soğuk iklimler dolanıyor bakışlarımda.
Baksana sen varsın hâlâ damarlarımda/ uzak durma
Yüreklerimizdir bu kabarıp duran bulutlar
Gitme az daha dur başlar şimdi hüzünlü yağmurlar
Islanırsın, ıslanır ela gözlerin yaralanır, kanarsın/
kanarsın sevdama!
Nazenin yağmurlarıyla ıslandı/ uçtu gönlü kırık sevdalar
Vakittir tomurcuklanan aşklar, evhamlı yara gibi kanar/
Kanar anı maşasıyla dağlanmış yarınlar…
Ah be gül yüreklim ne kadar acı veriyor bir bilsen ne kadar/
Senli çağrışımlar, İstanbul kokulu yıllar…
Giderken;
Katledilmiş bir yarın bırakıyorum kapına
Üşümüş bir çocuk hülyası duruyor kanayan şakaklarımda
Şimdi bir Anka kuşu gözlerimde ki maziyi utandıracak
Kirpik uçlarımda ki aksi rüzgâra kanat çırparak
Sahi sen hâlâ gidecek olan o karlı yol otobüsünde misin?
ve başın emanetinde mi ellerinin
Uzaklara uzanan o aklı firar yollarda mısın?
Sen gitmeye kararlı, ben aklı yarım sevdalı
Söylesene gidecek misin?
Gidecek misin, gidecek ve bir anı sarhoşluğunda
Yitecek misin?
Ey gül kokulu yar, sen bugün de benli düşüncelerin/
İntizar kokan saatlerinde
Kederden uzak o gül şehri İstanbul’da mısın?
Duruyor mu o mavi elbisen, giyince salındığın
Duruyor mu hâlâ ayaklarına taktığın
Bakır ve gümüş karışımı hal hâlların
Duruyor mu yolculuk azığın
Azık diye içinde taşıdığın erişilmez aşkın
İstanbul her ne kadar kurnaların kurumuş olsa da
Bakıp gözyaşlarıma utansın, utansın bir düşe aldanmış
Ayrılık dokuyan sahte sevdalar
Sen de utan yar sende
Aklına her düştüğüm anda…
Benli çağrışımlar elini kolunu bağladığında
Sende utan yar sende
Gidince; sevdiğinin aklı gitti diye konuşulduğunda
Gittiğinden bu yana;
Sensizliğin uğultusu çınlıyor kulaklarımda
Sensizlik duruyor hâlâ, sokak kapısının çığlığında
Adımlarını sayıyorum iki ileri bir geri
Gelgitlerde eteğinin rüzgârı teğet geçen sesi
Kim bilir
Aklın bendemi kaldı yoksa unuttuğun geceliğinde mi?
Ayağındaki hal hâllar bile bu gidişi sevmedi
Benim sevmediğim gibi…
Bir düş gibiydi seninle yeni bir güne uyanmak
Bir düş şimdi seni sensiz yaşamak…
Oysaki hesapsız sevmiştim seni; kitapsız!
Dinle; işte yine o şarkı, evli ve barklı
Sarı odaları hüzün kapladı…
Perdeleri giderken sen mi çekmiştin
Yoksa karartma *******i yeniden mi başladı
Işığın girmez oldu odama
İçimin son aydınlık kalan yanı…
Beni sorma; çok yoruldum
Yağmurlardan bıkar oldum
|