Toprak Doyursun!
Düşündüm, çok düşündüm...
Her soruda yeniden üzüldüm!
Hiçbir çözüm üretmeden, sonra
Yığılmış kalmışım kanepede,
Dün gece...
Güneşin ışıkları zorlaya, zorlaya
Açtım gözümü isteksizce!
Anlamsızca baktım çevreme,
Her şey manasız geldi o anda.
Çaresiz, bezgin ve zavallı hissettim
Ne çirkin görürdüm belki de kendimi
Olsaydı yanımda ayna, başım secdede...
Sessizliğin ve çaresizliğin devamı,
Bozkırlara sürükledi hevamı,
Var ya çimenlere basa, basa yürümek!
Doğanın görüntüsü, hissi, havası ve sevdamı
Yaşatan en güçlü dosttur o an,
İstedim onunla yüreklenmek...
İstedim yıkanmak ve özüme dönmek!
Olur, muydu acaba?
Yaşanan ve kirlenen her şey,
Yıkanıp da atılabilir miydi bir anda?
Yaşanabilir miydi kolayca söylenen hece…
Açlık hissi kamçıladı ayağa kalkmaya,
Savaşan ruhum bedenine itaatkâr
Yürüdü mutfağa!
Ve kavuştu eski alışkanlıklarına...
Ne doğayı düşünen nede geçmiş kalmıştı,
Düşüncelerim silinmişti bir anda!
Yedikçe yedim...
Vicdanım boşverle yeniden öldü!
Esarete götüren keyfim
Balıketimle yeniden doğdu...
Boşalırken tencere!
Yıkanmak mı, o an umurumda değildi
Ne zaman oldu ki...
Seviyordum bir kere yaşamayı kirli!
Yaşasın sevdam, alışkanlıklarım,
Sağlam bağlayın köle zincirimi…
İnadımı toprak doyursun!
Ahirete nasip olur tezkere…
Safet Kuramaz
__________________
Buraya Kadarmış ..
|