...İç Göç...
kuş göçü
kış göçü…derken
iğdeler geldi
ve gittiler…
zamanın tik-tak sesinde sarkaç oluyorum
aykırı bir kimya özüyorum Yuda’nın son nefesinde
dinlenirken iç göçümle erguvanın gizinde
kutsalı yeşile / yeşili maviye
ruhun kalkanına sessizliği emanet ediyorum
iğdenin mahşerlik gölgesinde
“yaz bitti” diyor şair
başladı mı yaz
ben neredeydim o halde!
“yaslan” diye sesleniyor çınar
acı gülümsüyor salkım söğüt
zait ufuklar umuyor hayattan
onuruna yakışır boyluca
borçsuz ve alacaklı
yere selamında bile
gitti iğdeler!
siyahi bir an’ın gözünde nöbetteyim
oysa hüznün gölgesinde ey şiirim!
mavisin yine
yeşilsin
erguvan kadar anlaşılmaz o yerde
iç göçe çıkmış kuştur kalbim
taze bir gün umuyor hayattan
sade bir yolculuk başlıyor Atlantis’e
magmada döllenen krater ve
yıkıntıyı taç eden münzevi tüm kentlere
ak sütü gibi anamın
zamandan bağışlanmış bir ondalık
bir yankıdır yaşam bazen!
hüznü vuruyor saatler
eprimiş bir sayfasına belleğin
an’ı mıhlarken ben
iğdeleri düşlüyorum iç göçümün tik-tak sesinde
“iğdeler gelir”
diyor ses
“iğdeler gider yine…”
(19 Temmuz 2004)
Naime Erlaçin
__________________
Buraya Kadarmış ..
|