Kavaklar Buza Kesmiş! ...(Düz Yazı)
Tül perdenin arkasından dışarıyı izliyorum. Hava oldukça aydınlık. Güneş bulutlara gizlenmiş de göz kırpıyor gibi. Beyaz tanecikler uçuşuyor etrafta…
Kar geldi, biliyorum. Hani şu dört gözle beklediğimiz, mevsimin ilk karı…
Söğüde baktım. Yemyeşil duruyor. Budamışlardı üstelik. O da benim gibi, kırpıldıkça güçleniyor sanki…
Seni düşündüm. Yüreğimde bir eziklik…
Ağır sıkılıyor canın, hissediyorum. Hayatla baş etmenin yorgunluğu vuruyor böyle zamanlarda…
Baharı düşündüm sonra. Kar tanelerinin kavaklardan yağan pamuklar olduğunu hayal ettim bir an. Balkonda oturmuşuz mesela. Sen kahveni yudumluyorsun; ben kuruyan sardunya yapraklarını ayıklıyorum. Bir yandan da anlatıyorum sana… O gün neler okudum, neler yazdım…neler düşündüm…
Ya da bir deniz kıyısındayız. Yanımda bir dolu kitap ve gazete var. Sen yine sabırla beni bekliyorsun. Arada bir konuşuyoruz. Yüzüne bakıyor ve hareli gözlerinde saklı sonsuz sevginin izlerini okuyorum…
Gözlerin çiçek açıyor bir tanem. Rengarenk, cıvıl cıvıl…
Ne de anlamlı ve derin bakıyorlar, bir bilsen ah!
Ama önümüzde kocaman, soğuk bir kış var. Rüya görmüyoruz…
Hayat hep kışlarla dolu, ne garip...
Gerçeğin aynasından acı gülümsüyor kavaklar. Üşüyorlar biz gibi…
Duyuyor musun, kavaklar buza kesmiş!
Uyandır onları...
(21 Kasım 2005) -
www.blogcu.com/nimo
Naime Erlaçin