Semerkant’ta Dolaşırken Cihan İle Hayyam’a*…
tökezlerdi söz
kan saatleri arardık Buhara Kapısında
taş suskunluğuna akardı su
erguvanın gizini kovalar aksakallı melekleri yazının
korkusuzluğu hatırlatırdı Nişabur’lu
sorardık:
“nasıl kaynaşır akreple yılan ve tecrit
denizin komşusu olur mu? ..”
sonrası:
cinnet!
bileyi taşına dönüşürdü öz
arik’e süzülen spermde döllenmiş masum birer ölümdü her şafak
karargaha sığınır nokta olurduk biz
tombul yanaklı bebesini bırakırdı kaos memelerimize
sonrası cihannüma bir ihtilal!
ki süt kokusu sevmeleri özletir
geceyi aralar Cihan
emzirilmeyi beklerdi Hayyam
sevdayı örterdik üstümüze
(*) Amin Maalouf’ın 'Semerkant' adlı eserinden esinlenilmiştir…
(4 Aralık 2004)
Naime Erlaçin
__________________
Buraya Kadarmış ..
|