[GooD aNd EvıL]

Türk Musevi Cemaati'nden yapılan açıklamada, “son dönemde bazı yayın organlarında dinlerini aşağılayan, hakaret eden ve kendilerini hedef gösteren söylemlere maruz kalmaktan derin üzüntü duyulduğu” belirtildi.

“Türk Musevi Cemaati” açıklamasında, son haftalarda Orta Doğu'da meydana gelen çatışmalar süresince “bir kısım ulusal basında ve meydanlarda yapılan gösterilerdeki İsrail aleyhtarı söylemlerin, kısa sürede Yahudi karşıtlığına dönüştüğü” iddia edildi.

Açıklamada, bölgedeki hiçbir devletin politikasına yön verme gücünde olmayan Türkiye Yahudilerinin sürmekte olan çatışmalardan, bazı gazetelerde yer alan yorumların aksine, tabii olarak derin üzüntü duyduğu kaydedildi.

Geçen Cumartesi günü Türkiye'deki tüm sinagoglarda Orta Doğu'da barışın sağlanması, ayrıca tüm ölenlere rahmet ve yaralılara acil şifalar dileyen özel dua okunduğu ifade edilen açıklamada, “Sürmekte olan çatışmaların sona ermesi, liderlerin sağduyuyla hareket etmeleri ve başta Türk devlet adamlarımız olmak üzere tüm liderlerin devreye girmeleriyle adil ve kalıcı barışın bir an önce tesis edilmesi dileklerimizi ısrarla yineliyoruz. Bu itibarla Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Başbakanımızın bölgede barışın sağlanması için aktif bir rol üstlenmelerini desteklemekteyiz” denildi.

Asırlardan beri yaşadıkları topraklarda tüm vatandaşlık hükümlerini her Türk gibi yerine getiren, Türkçe konuşan ve düşünen, Türk kültürüyle yoğurulan Türkiye Musevilerinin kendilerini bu toprakların asli bir unsuru olarak gördükleri belirtilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
“Türkiye Cumhuriyeti'nin ayrılmaz bir parçası olan biz Türk Yahudileri son dönemde bazı yayın organlarının dinimizi aşağılayan, hakaret eden ve bizleri hedef gösteren söylemlerine maruz kalmış olmaktan derin üzüntü duymaktayız.
Ülkemiz yöneticilerinin, aydınlarının ve sağduyulu halkımızın, ülkemiz ve cemaatimiz hakkındaki endişelerimize ve seslenişine kulak verdiklerini biliyoruz. Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın Salı günü antisemitizme karşı yapmış olduğu konuşma bunun açık bir örneğidir. Bu duyarlılığın tüm toplumumuzca paylaşılması ve bu konuda kalıcı adımlar atılması en önemli dileklerimizdir.”