İkimiz aynı mezara sığmayız!
Ne diyeceğimi bilemedim.
ne söylesem veya
nasıl anlatsaydım.
Biraz mola istedim,
bahanem de balkonda
bir sigara içmekti.
Kendimce zaman kazandığımı düşünüyor
ve uygun kelimelerle cevap
vermek gerektiğini hesaplıyordum.
Sigaram bitti ve
tekrar onun yanına geldim.
İlk önce sorduğu soruyu
içimden geçirerek
yeniden tahlilini yaptım.
'Sen ölürsen beni de senin yanına
yatırırlar mı baba? '
Bir yetişkin edasından daha çok
onun yaşında düşünerek yaklaşmalıydım.
Taşıdığı manevi değeri anlıyordum.
Bana olan sevgisini başka nasıl
analatabilirdi ki yavrucak?
Kendi anlatımıyla paylaşıyordu içindekileri.
Paylaşmak istediği acıdan daha çok,
güvendiği dalın kırılması mıydı?
Beraber oynadığımız
bilgisayar oyunlarını da
alıp gitmemden mi korkuyordu?
Oynayacağı başka bir
oyun arkadaşının bulunmaması mıydı?
Yoksa örnek almaya çalıştığı
beyaz cam acıları mıydı?
Oradaki yaşamı mı merak ediyordu?
Yalınız kalacağım korkusu muydu?
Sabah harçlıklarını alamayacağı endişesi miydi?
Hayat acılarına erken başlayıp
olgun sorumluluğuna çabuk adapte
olmuştu benim oğlum.
Bir çocuktan beklenemeyecek kadar
asil ve bilinçli davranışları da
sergileyebiliyor olması büsbütün bir ders
niteliği taşıyordu gözümde.
Her akşam yaşadığımız
standart ödev saatlerindeki
sorulardan daha sert bir soruyla karşılaşmıştım.
Kafasında yoğunlaşan bu türden sualleri
sormasında ki gayeyi anlamalıydım.
Zamana yaymaya karar vererek
işi şakaya vurmaya başladım.
Ve onu omuzuma alarak birkaç kez salladım.
Kıkırdamaya başlamıştı ki; tam zamanıydı!
'İkimiz aynı mezara sığmayız oğlum'dedim.
Sonra da birbirimize bakarak gülüşmeye devam ettik..
16.12.2006 17.00
Kamil Çağlar
__________________
Buraya Kadarmış ..
|