Kaçıncıdır bu böyle kendimi salarak vuruyorum kıyıya
Kaç nev bahar tutuştu avuçlarımda katre katre nâr...
Tarih penceresi Pierre Loti’den yazıyorum bu şiiri sana ey gül
Güneşin yakıcı sıcaklığında Eyüp’te çıplak ayaklarla yürüyerek
Yokuş sonunda ki tepelerden Haliç’i seyrederken.../Martılar üşür
Farkında olmadığım bir asuman ezintisi; köpüklü dalgalar öpüşür
Kaçıncıdır bu böyle kendimi hesapsız salarak vuruyorum kıyıya
Kaçıncıdır bu böyle kendimle hesapsız hesaplaşmam.../gece irkilir
Kan tutar beni.!
Kalem tutarım mavi gökyüzünün kül rengi ıslaklığına.../isimsiz şiir
Kaçıncı mektuptur bu böyle ıslak deniz yosunu kokan.../yeşil iksir
Dallar hep böyle cellat vari vurmasın bağrıma kan kusuyorum.!
Gölgeler arasından sıyrılan karartıya astığım şiir...
Yüzüm gözüm güneş kuruyorum...
Tutsun ellerimden cemre yürekli deniz kızları çok korkuyorum,
Deniz tutar beni.! üşüyorum...
Mektubumu yarım bırakmam korkma en içlisi olsun...
Sabah uyku hasretliğimde kiraz karartısı sinsin genizime
Bir düş göreyim, badem ağaçları çiçekler açmış bembeyaz
Bir ölüye kefen biçilmiş olacak...
Sarın beni beyazlara salın mavi yosunların karartısında ki
Raks eden nev baharın koynuna...Dinleniyorum farz edin
Kim tutar beni.!
Yemyeşil bâd-ı sabah şilte derdinde ki günahkâr sabah...
Bu mektubu sana yazıyorum....
Tarih kokulu Pierre Loti kahvesinden;
Elim de cinayet silahım sevgisizliğedir ahım...
Eyüp her an bana ağlar, sen ağlarsın, deniz ağlar...
Bırakın beni yosun karartısı balıkları tutmam
Benim balıkların sevdasında kavrulan...Bir tutam hâr,ilk bahar
Kimse bilmesin doğuştan beri bahar beni nezle yapar...
Kırık bir su suskunluğu damarlarımdan akan
Sevgiye deniz olmadım, nâmımdır lâ_mekan...
Sana bu mektubu mor tepelerin kızıl şafağında yazıyorum
Ayaz sinmiş olacak soğuk biraz...
Mektubumu bana yazdıran Gül Nihal adınla yaşınla kal...
Bana müsâde hadi Gülüm hoşça kal...
Tarihin penceresi Pierre Loti’den yazıyorum bu şiiri sana ey gül
Güneşin yakıcı sıcaklığında Eyüp’te çıplak ayaklarla yürüyerek
Yokuş sonunda ki tepelerden Haliç’i seyrederken.../Martılar üşür
Farkında olmadığım bir asuman ezintisi; köpüklü dalgalar öpüşür
Kaçtır sayıyorum bir sarhoş balık, ters yüzüyor tersine doğru
İşin garipliği bu alık yaşsız daha yeni yetme sefilliğine doydu
Pazusunda timsah dövmeli bir kurt balıkçı oltası garibi yuttu
Atayım dedim bende kendimi gümüş serinliğine denizin
Kolumdan değil, bir ah duygularımın yelesinden tuttu...
Korktum olacaktır elbet akşama sofralık...
Bari unutmasalar kuru soğan, roka,limon şad ol Tekirdağ
Bağ bozumu yakındır, testiler dolusu mey horat
Çanaklara serilsin yeni çekilmiş sumak...
Pierre Loti bu akşam soframıza konuktur,
Lâyıkıyla ağırlansın,ahmaklığın lüzumu yoktur...
Bu mektubu yazdığım dakika yola koyulmuştur
Haydi gece sen önde ben arkada gökte ay
Haydi koştur...
Bu yolun sonunda ki ıssız vadi tepeden aşağı yokuştur...
Bu mevsimde misafir ağırlamak pek hoştur...
Mektupumu tez ulaştır sahibine postacı
Asırlar öncesine selamlarımı da pul diye yapıştır
Soranlara; mavi bir sevdaya vurgun yürekli yazdı
Azığını martılar, benliğini haramzadeler çaldı dersin...
e bre yavan taban ne beklersin
Tarih sahnesine inde bul ırmaklar kapan sayfayı...
Bu mektubun asıl yazıldığı haftayı...
Tarih iliştirmedim gündür,
Şu son nefeslik dinlencede sende beni güldür...
16/03/06 Perşembe
__________________
Buraya Kadarmış ..
|