Kaçış
Haykırdı! ..
Bu kalkan son saatin
Son gemisi;
Güneş’le beraber battı,
Kayboldu o uçsuz ve kızaran ufukta,
Cümleler “elveda” yla çoktan selamlaştı
Istırabını estiren rüzgâr şimdi saçlarında dalgalanıyor,
Kim bilebilir? ..
Belki de bunu bekledi;
Kaçışına ortak ettiği
Gökyüzüne misafir,
Ona kanatlarını açan kuşlar şahididir,
Kim bilebilir? ..
Belki de vasiyetini onlara bıraktı.
Gözlerine vuran o gün batımı,
Eteğini bir uçtan bir uca kımıldatarak sürükleyen
“Gitme” diyen yalvarışları,
Gözyaşlarını denizin dalgalarına armağan etti.
Kim bilebilir? ..
Kime ağladığını,
Bir mektuba sığmış onca hayat,
Gidişine emanet,
Kaybediş ve terk ediliş denen o iki kavrama sitemdir.
Sitem ona değil,
Belki de
Bir sevgiliye olan isyanın bizzat kendisidir.
Dudaklarından o hiç dökülemeyen
Titrek sözlerini,
Dalgalar kendi kendine artık birer birer tamamlıyor;
En hızlı,
En yıkıcılığıyla
Kim bilebilir? ..
Lâl olduğunu sana.
İsminin her harfinde odur diye bulduğu sevgili
Kim bilebilir? ..
Bunun aslında sen olduğunu,
Kim anlayabilir,
Kim görebilir ki bu mutsuzluğu? ..
Sekteye uğramış,
Gidebildiği o tek limanda ayaklanmış olan asi bir kaçkından! ..
..
Her adımında bile ismi olan,
“Sen”lerle varsın orasında kalsın
Arasında yaprakların ve....
.....O
Gül -
Bin zamanlarında açsın dursun o bilinmeyen bir limanın.
Ali Arslan
|