Bir Zamanlar İstanbul
Sönmüş hayatın bulanık bakışlarını emerek
Eski eserlerin şahitliğinde
Bir zamanlar İstanbul
İlimlerin bağında, medeniyetlerin bağrında çınar
İnsanlığın zihninde ve fikrinde kökler meydana getirerek
Gayelerin yegane köprüsüne ulaştırarak
Kutlu vazifesinin fatihinde,
Çağ kapatıp, yeni çağlar açan
Kutsi seslerin fethinde övülmüş... İstanbul
Zamanın kuyusunda nesilleri yüksek ruha kavuşturan
Kültürel derinliğin sorumluluğuna sokan,
Bir zamanlar İstanbul...
Yosun tutmuş geçmişin karanlığı
Esiyor duyguların penceresine
Ruhumun hapsinde, zihnime kenetlenmiş
Bir zamanlar İstanbul’un baharına yansımış.
Fikrimin odasında İstanbul' un acı gözleri
Hayallerimin gölgesinde kayıveren ıslak bakışları
Bir zamanlar İstanbul’un kelepçesine takılmış
Kırık aynalı düş gibi, hayalimin kıskacına yansımış
Gözlerim ahşap evlerin mazisinde, fikrimde çevrili
Küçük bir ateşe yenik düşerek feryat ve yok oluş
Kim bilir kaç aileye konak oldu, kendinde taşıdı
Kimi gurbetten kopup geldi, kimine dededen yadigar
Zamanın noktasında ev bağlı, el değiştirip durdu
İstanbul’un mavi yüzlü inci boğazı
Sahillerin kenarına konan göz yalılar
Her biri eski İstanbul’un gözü, mazinin kapakları
Hayatlarının bulanık istirahatlerin de
Kendisinde artık yaşamadığı
Anıların tozlu tablosunda donan
Bir zamanlar İstanbul
İstanbul güzelliklerle örülün, genişlikle süzülen
Tarih üstünde tarih,
|