| 
				  
 Zamanın bulanık geçitlerinde
 piyanosunun başında sırtından bıçak yemiş  bir piyanist:
 
 güzel zamanların en seçkin melodileri dolacaktı  kulaklarımıza
 teskere muhteviyatı böyle olsun diyecektik sonraki zamanlara
 derken rüzgar gibi bir takvim kuşu uçup geçti yanımızdan
 notasız  melodilerin sessizliğini dalgalandırarak kanatlarından
 
 şimdi soğuk  kesiği yalnızlıklarımızın duman altı zirvelerinde
 içinden notaları çalınmış  melodileri dinliyoruz
 yetimhane pencerelerinde
 
 ………..
 
 yazdığı  kitapların tüten dumanında elleri üşüyen bir yazar:
 
 gökkuşağına yazılı  satır aralarında gezecektik sonsuz öykülerin
 çocuklarımız isimlerini  ezberleyecekti tek tek, kır çiçeklerinin
 derken şimşek alevi bir karanlık,  çakıp gözlerini uçtu havalara
 içi is kokulu sayfaların anlamsızlığını  saplayarak bakışlarımıza
 
 şimdi birbirini düğümlemiş yollarımızın açılmaz  geçitlerinde
 silinmiş yazıları silinmez gölgelerinden okuyoruz
 yoksulluğun ateşlerinde
 
 ………….
 
 ilk adımlarını attıkları sakin  şafakların adını bilmeyen çocuklar:
 
 dinlediğimiz ninnileri unuttuk,  okuduğumuz kitapların adını da
 notalar savruldu bir yana, kahramanlarımız  düştü sokaklara
 derken gizli eller giydirdi cümlemizi, öncesi biçilmiş  kumaşlar
 sonrasına kalan zaman kuytusunda kilitli, insanlık sesli çığlıklar
 
 şimdi hiç korkmadan tırmandığımız yelkenlerimizin direklerinde
 rüzgarı doğuran güneşin gözlerinin içine bakıyoruz
 tüm öğretilenlerin  aksine
 
 ……………
 
 boş gözlerle bakmayı sürdürdükçe gündoğumuna
 tam kendisini yaşarız günbatımının, yaşadığımızca
 
 Cevat Çeştepe
 |