Etek ve Pantolon33
Yeraltı sularının yeryünde kaynaması gibi Emel'in kanı kaynıyordu.Uzun zamandır Yalçın'la ve kocasıyla görüşmemişti.Üstelik geniş bir günde gülmenin ve konuşmanın bol olduğu bir günde; oğlunu ve kocasını görecekti.
Kurtuluş'taki evlerine geldiğinde onu kocası kapıda karşıladı.İçeri girdiğinde önce bir bardak su içti ve ardından üzerini değiştirdi.Salonda kocası onu bekledi.
_Tekrar hoşgeldin Emel
_Hoşbulduk Nihat
_İyi görünüyorsun.
_Sen de öyle.İçkiyi bıraktın mı
_Allah'a inansam bırakacağım.Tanrısızlığımın bir sonucudur alkol.Bu dünyada sığınacağım tek yer içki şişesidir.
_Yani sence Tanrı yok mu?
_Yok tabi Emel.Olsaydı dünya böyle olur muydu? Açlık ve sefalet olur muydu? Bu kadar kötülüğe izin verir miydi?
_Yani kainatın bir zekası yok mu demek istiyorsun.Öyleyse sen, ben ve kainat bir zeka ürünü değil mi? Bunca kötülük, bunca açlık, savaş ve yıkım bir aptallığın ürünü mü? Öyleyse niçin bunlarda mantık arıyorsun? Eğer bir mantık ürünü olarak oluşuyorsa her şey, bütün bunları anlamaya kapasiten yeter mi? Ya da bütün rasyonal süreçleri görebiliyor musun? Kare kare her olayı izleyebiliyor musun?
_Emel dök bakalım eteğindeki taşları.Seninle baş edemem.
_Konuyu değiştirelim.Yalçın nerde?
_Müstakbel gelinimiz İnci ile alışverişe gittiler.Birazdan dönerler.
_Onlar gelene kadar çay demleyeyim.Gerçi sosyete çayı sevmez.Olsun İnci kızımız sonradan görme değilse, hoş görecektir.Bizimle oturup çay içecektir.
_Emel sen rahat ol.Ben spor haberlerine bakayım.
_Tamam Nihat
Emel mutfağa yöneldi.Nihat gazetesini eline aldı.Bir aile manzarası bütün evin duvarlarına yansıdı.
Osman Demircan
|