Etek ve Pantolon44
Emel gecenin en karanlık anında kalemi gözlerine saplayıp kör olmaktan vazgeçtiği zamanda romanın müsvettesine şu cümleler döküldü:
'Kendimi çok kötü hissediyorum.İkiye bölünmüş gözlerimden bütün bakışlar ayrılığa açılıyor.Yüzümde bir çocuğun babasından kopmuş dramı.Ne zaman bir yazı yazmak için kağıda baksam bir çocuğun feryadı dökülüyor satırlara.Bir ağaç büyüyor cümle sessizliğinde. Kuşlar konmuyor dallarına, içini kemiriyor kurtcuklar.Dizlerine kadar batıyor güneş, gölge oluyor bütün analar; çocuklar ışık olsa dahi analarının kara bahtını aydınlatamıyor. Babalar pantolonlarını masanın altına saklıyor. Bütün masaların altında çöp toplayan kızlar uçkur çözüyor.Sonra kirli çamaşırları yıkayan bu kadınlar derenin kenarında eteklerini yukarı çekiyor.Baldır bacakların beyazlığında yüzüyor dereden kaçan balıklar.
Suda sepet içinde bir çocuk, çamaşır yıkayan kadının kasıklarından düşüyor. Ona sadece aynı dereden su içen tarla kuşları sahip çıkıyor. Kuşlar o beyinleriyle çocuğu anlıyor; ona gökyüzünü veriyor. O çocuk gökyüzünde mavi bakışlı kız görüyor. Çocuk aniden büyüyor, kızla evleniyor. İki kız çocukları oluyor. Yağmur ve damla önce tarla kuşlarının tüylerine sonra toprağa yağıyor.Ve bütün tarlalarda çocuklar buğdayları biçiyor; ekmek arası insanlık yiyor. Bir paylaşım günahtan sevaba doğru yükseliyor ve insanlık kendi ektiğini kendi biçiyor böylece. ' Bunları yazdıktan sonra masanın üzerinde uyuyakaldı. Teyzesi onu kahvaltıya çağırdığında hala gözlerinde tarla kuşlarının bakışları vardı. Emel ekmeği alıp ikiye böldü; teyzesiyle beraber karnını doyurdu.
Osman Demircan
|