Etek ve Pantolon48
Emel hurma ağaçlarını özlüyordu. Hatta hiç tadılmamış meyvelerin tadına bakmak istiyordu. Ve gururlu insanların aynaya bakmaktan imtina ettiği zamanlardaki gibi yüreği hurma ağaçlarının bal tadıyla neşeleniyordu. Emel ilk defa beşinci mevsimi yaşıyordu. Yeni tanıdığı gençlerin arasında ünü bir kelebek güzelliğiyle dolaşıyordu. Gençlerle tanışmasını teyzesine anlatmıştı.Teyzesinin teklifi üzerine de gençler Çankaya'daki eve uğramaya başlamışlardı. Burda toplanılıyor; kitap okunuyor, istişare yapılıyordu. Gece geç saatlere kadar okunan bir romanın analizi yapılıyor; ardından şiirler okunuyordu. Erkan'ın görevi bilimsel yazıları okumak; Emre'nin görevi ideolojiler tarihini anlatmak; Gürkan'ın görevi dinler tarihini öğretmek; Betül'ün görevi ise sosyoloji ve felsefe dersleri vermekti. Emel felsefeye çok önem verdiği için bu konudaki makaleleri ve tezleri açıklama görevini kendisi üstlenmişti. Melahat teyze bütün bu işlerin organizatörüydü. Bazen toplantılar sabaha kadar uzar evde beyin fırtınası eserdi. Ankara'da böyle bir etkinliği duymayan kalmamıştı. Her yaştan ve kariyerden insan da gelmeye başlamıştı artık. Sade öğrenciler değil; aydınlanmak isteyen ve beynini beslemek isteyen kişiler Melahat teyzenin evine gidiyordu. Sonra bu evi derneğe dönüştürdüler ve adını da direncin sesi koydular. Herkes mutluydu çünkü yıkıcı değil yapıcı bir iş yapılıyordu. İç açıcı bir aydınlık yaşanıyordu Çankaya sırtlarında. Elinde kitap olan Emel'in yanına gidiyordu.Bu dernekte hiç kimsenin amacı bir başkasını düşüncelerinden dolayı kınamak değildi. Herkes aklına geleni söylerdi. Burda amaç zaten düşünmekti.Kimse kimseyi hizaya sokmaya çalışmıyordu. Çünkü Melahat teyzenin evi bir kışla değildi.İnsanları normalleştirme merkezi de değildi. Kişi burda sıradanlıktan kurtulur, kendine ait özel yeteneklerini keşfeder ve duvar yazılarına benzer cümleler değil; alışık olunmayan cümleler kurmayı öğrenirdi. Gidip gelenlerin sayısı artmaya başlamıştı.Emel herkese özel önem veriyordu. İnsanlara ruhsal zekasıyla yaklaşıyor ve ortama yaratıcılığını katıyordu. Biliyordu ki mantıksal zeka ve duygusal zeka hayvanlarda da vardı. İnsana özel tek zeka ise yaratıcı zekaydı. Emel derneğe gelen insanların yaratıcılığını arttırmak için şiir, resim, kompozisyon yarışmaları düzenliyordu. Değerlendirmeyi eserleri yayımladıkları gazetenin okurları yapıyordu. Emel gittikçe genişleyen bir organizasyonun lokomotifliğini yapıyordu.
Osman Demircan
|