Etek ve Pantolon8
Emel ve Derya bugün iş aramaya karar verdiler.Emel bir aydır işsizdi.Derya onunla kalmaktan mutluydu ama kadın sevgili ve anne olmadan önce birey olmalıydı ona göre. Günlerden pazartesiydi. Derya bürosundan mimar arkadaşlarını aradı fakat bir randuman alamadı.Sonra aklına Tuncay geldi.Tuncay Sürmene'den arkadaşıydı. Basın Yayın Bölümünden mezun olmuş sonra yerel bir televizyon kanalı kurmuştu.Emel spikerlik için uygundu diksiyonu düzgündü.Emel'i onunla tanıştırabilirdi. Hemen telefonuna sarıldı.
-Alo Tuncay nasılsın?
-Sağol iyiyim, sen nasılsın?
-İyi...
-Eşin nasıl hala evlimisin yoksa?
-Evet
-Telefonda sorulmaz ama çok merak ediyorum.
-Neyi?
Derya Tuncay'ın evliliğini merak ederdi.Çünkü karısının yüzü hep gülerdi.
-Eşinle konuştuğumda ona kadınlığını yaşattığını söyledi.Umarım sen de erkekliğini yaşıyorsundur.
-Evet Derya, biz sadece seks konusunda anlaşmıyoruz.Cinsel birlikteliğimiz olmadığı zamanlarda da anlaşıyoruz; çünkü tenlerimiz uyuşuyor.Yani yatakta sarılmamız bile bazen yetiyor.Aynı şeyi düşünüyor aynı şeye duygulanıyoruz.Aynı yataktan akan bir nehir gibiyiz.Biz çok mutluyuz.
-Biliyorum Tuncay. Bu yüzden çocuklarınız da mutlu.Tatmin olmuş anne ve babayla yaşıyorlar.
-Bir sıkıntın mı var Derya?
-Evet, bir arkadaşım var sana yayıncılık konusunda yardım edebilir.
-Hımm aslında ihtiyacım yok ama gelsin bir görüşelim
-Çok sevindim Tuncay, yardımcı olman beni çok mutlu etti.
-Yarın ofisimde olacağım.
-Tamam söylerim gelir, kendine iyi bak hoşcakal Tuncay
-Hoşcakal Derya
Bunu öğrenen Emel çok heyecanlanmıştı; yarın için hazırlığa başlamıştı bile...
Derya ise Emel için bir şeyler yapabilmenin mutluluğu içinde gözlerini kapamıştı günün yorgunluğunu çıkarmak için uyuyakalmıştı.
Sabah sabırsızca hazırlanan Emel ofisin yolunu tutmuştu; Derya ise henüz uyanmıştı. Ne var ki Tuncay işe geç gelecekti; eşi ufak bir rahatsızlık geçirmiş onun yanında olması gerekmişti. Heyecanla bekleyen Emel bunu öğrenince umutsuzluğa kapılmıştı. Aksiliklerin hep kendisini bulduğunu düşünüp umudunu kırmıştı.Beklemeliydi farkındaydı bunun.
Kulağına yan odadan ilahi sesleri gelince şaşırdı.Merak edip kapıyı çaldı.Buyrun sesiyle irkildi.Sanki bu ses tanıdık bir sesti.İçeri girince içine limoni koku doldu.Duvarlar sarıya boyatılmış koltuklar ve halı portakal çiçekleri desenliydi.Masada iri siyah gözlü, düz siyah saçlı, altın hızmalı gömlekli Ömer oturuyordu.Emel'i görünce gülümsedi. Dişlerinin arasından ışık hüzmeleri yayıldı.Dudaklarından aşk fışkırıyordu.O an dudaklarına dokunmak istedi Emel.
-Hoşgeldin yardımcı olabilir miyim?
-Olamazsın; çünkü erkeklerin ayrılmak için bahaneye ihtiyacı yoktur.
-Anlayamadım.
Emel o an hep bu odada olmak istedi.O kadar istedi ki...
Saatler sonrası gelen Tuncay onu odasına davet etti. Önce havadan sudan konuşulmuş sonra iş konusu açılmıştı.Ses tonunu, mimiklerini beğenen Tuncay kararını vermiş Emel'i işe almıştı. Emel çok mutluydu bunu Derya'ya borçluydu; ilk işi onu aramak olmuştu zaten. Dostlukları sağlam temellere dayanıyordu bu iki arkadaşın.
Eve gelir gelmez Derya'ya sarıldı.Ona Ömer'le ilgili duygularını anlattı.Mümkün müydü bu yalancı dünyada gerçek aşkı bulmak?
Şairlerden iyi arkadaş iyi dost olurdu.Duyarlı zeki insanlardı şairler.Peki onlar iyi bir sevgili ve eş olabilir miydi? Ömer şairdi ve Emel de şiir gibi bir kadındı. Kaynaşabilirler miydi?
Osman Demircan
|