Bildiğin Gibiyim
Bildiğim gibisin hala...
Bildiğin gibiyim ben de...
Yaşamla ölümün ince çizgisinde
Yarım kafiyelerin çocuğuyum,
Ben,
Serbest nazımın kendisiyim,
Hiçbir şeyle ifade edilemeyen,
Bildiğin gibiyim.
Bildiğin gibiyim uzaklarda,
Aynı akşamlarda, sabahlarda,
Talihsiz dört duvar arasında,
Unutulmuş, yalnız sokaklarda.
Bildiğin gibiyim...
Devlerin tabanında çiğnenirken
Kara sineklerin çanlarını çaldığı başımda
Gecelediğim günleri hatırlıyorum;
Bir bankın ıslağında uyanırken hastalandığım sabahlarda
Üstüme ölüm kokusu siner her dirilişimde,
Vedalardan kalma düş çiçeklerini toplarım
Beni bıraktığın bankta!
Zavallı saç tellerim!
Tek tek intihar ediyorlar.
Herbiri bir yılını götürür nefesimin.
Yaşamla ölümün ince çizgisinde;
Ama yine de bildiğin gibiyim gökyüzünde,
ama yine de en parlak yıldızı tanıyabiliyorum,
Her selam salışımda
Beni duyduğunu hissediyorum.
Saatimi kırmak için ağzıma götürdüm!
Zaman durmadı,
Dişlerim söküldü otuz iki yerinden,
Ama yine de bildiğin gibiyim:
Sırtımda kambur/söğütten bastonumla/
Bir ayağım çukurda/
Seni bekliyorum, hiç ölmeyecekmişim gibi.
(Çarşamba,17.11.1999/00:40)
Rıfat İlkaya
|