Kâbuslar Serpiyorsun
kavgamızla başımı vuruyorum apansız
yastığa
saatler tıklıyor uykusuzluğun zehriyle
dalıp gidiyorum yavaş yavaşça
kâbuslar serpiyorsun rüyalarıma
her biri azap dolu kâbusların köşesinde
etimi kıymık kıymık kopartan
sırtını dönmüşlüğünün kasvetiyle
şimşekler tepeme çakıyor
seğirtişimin paratoneri oluyorum
başım uzakları çekiyor
uyanmak istiyorum zorlanarak
elektrikli sandalye yapmışsın
gövdemi kilitleyen yatağı
kabuslar serpiyorsun rüyalarıma
değiştikçe mekan yürek değişiyor
kah dibimde kah yoklardasın
aniden bir gururun dağı oluyorsun
koşuyorum ardından kaybolup gidiyorsun
bir taşa oturayım derken
itiyorsun dipsiz bir boşluğa
uyanayım diyorum düşüyorum çırpınıyorum
çırpıyorsun bir bulutun karasına hülyalarımı
kabuslar serpiyorsun rüyalarıma
saatlerim telefonum kapım
davullaşıyorlar hırçınca
göz kapaklarıma kurşun sıkıp
kalkıyorum alelacele
koynumda yellerin esiyor
telefonda son sesin
kapıda ayrılığın icrası
kabuslar serpiyorsun rüyalarıma
(Pazar,10.10.1999/02:55)
Rıfat İlkaya
|