Aşmış Üye
Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98
Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57917
Rep Puanı : 34658
Cinsiyet : Erkek
|
Sulh Duyusu
Televizyonda eski Türk filmleri,
Siyah-beyaz.
Renkler solgun ve sararmış yapraklar
Koşa koşa gelen baharı müjdeliyor dışarıda
Uça uça, döne döne pervaneler,
Yağıncaya kadar kadar
Rüzgârla savrulur saçlarım,
Sonra film biter.
Küçük çocuk oynuyor başımda,
Şiirlerime ve yaşantıma sinmiş virüsler,
Aklımda karamsar tablolar ve başımda yangınlar;
Yeni soğumuş ceset içimi ürpertti,
Ne zaman doğmuş, ne yaşamış, kim öldürmüş?
Kim atmış sokağa bu soğuk bedeni?
Üstünde gazete yaprakları! ...
Polisler, ambulanslar...
Sonra film biter.
Saçlarını ikiye bölmüş, taramış,
Ettiği sözler ve bir duman içimde,
Renkler soluk, yüzler soluk,
Küs bütün düşler birbirine;
Suskun ve mat bir sima,
Çizgiler saç teli değil yanaktan inen;
Film devam eder, kavgayla, ekranda:
Kırılan masalar, küsüşen dostlar...
Aynanın karşısındaki zorla gülmeyi bekleyen bir adam,
Gülerse aynadaki adam, karşındaki kör olur,
Ölürse, kırılır ayna, o darbeyle...
Sonra film biter.
Yaşlı adam ölmeyi bekler elde avuçta,
Dargın kendini eskiten yıllara, dargın kendine
Ve aniden uykusunda bağıran bir çocuk:
Çocuk gülüdür, beyaz gülüdür annesine,
Karanlıklar içinde dirençli bir uçuş...
Rüya biter, anne uyanır
Üzgün ve bitkin ve manasız,
Çocuk uyanır, yıllar geçmiş aradan,
Ölümünü bekler;
Sonra film biter.
Küstüm çiçekleri de sararmış,
Nazlı yaprakları esir, sonbahara.
Rüzgârla savrulur saçlarım,
Cebimde iki sitem şiiri: Biri beyaz güle
Diğeri sarı saçlı arkadaşıma.
Karşıda üç can, üçü de canan:
Biri uzaklaşır umudunun ardın sıra,
Biri kırgın düşlerine,
Biri yeni barışık hayatla.
Elleri dünyaları avuçlamış, bilmeden;
Biri çiçek yağmuru yapar dünyasını,
Biri zehir, düşlerini yıkana,
Biri uzaktan buraya bakar.
Gözlerim göremez uzaktakini, ulaşsa, onun dünyasını kapar;
Yaşlı adam bir iç çeker köşe başında,
Rüzgârla savrulur saçlarım,
Sonra film biter.
Gece yarısı kuşlar çırpar kanatlarını kovuklarında,
Hastalanmış bir gül,
Bir gül daha umudunu kucakladığında...
Yine solgun çiçekler, yine ölüme davetler,
Rüyaların gerçeğe çıktığı kapıda suskun bekleyişler;
Sevda çiçekleri, sonbahar rüzgârı ve dökülen yapraklar,
Ağlayan anne, ağlayan çocuk, yaşlı adam ve küskünler;
Siyah ve beyaz.
Renkler değişir sonra bardaklar taşar,
Kırılır her şey, kırılır umutlar,
İçkiler, sigaralar, şarkılar ve isyanlar;
Gözlerini dikmiş bir düşman, beni kollar,
Sonra film biter.
Sevgilinin hayali gece yarısında,
Mezarlığın kapısında, beni çağırır...
Beklerim öbür ucuna varıp da tekrar görmeyi;
Ben yürürüm, içim bekler,
Ağaç çıtırtısı, saat tıkırtısı birbirine karışır;
İkiye kadar uykusuz kara sevdalı ve umutsuz arkadaşım,
Gözleri bir, sözleri bir, kalbi bir.
Sabaha kadar uyuyamam hasta beden ordayken,
Rüyamı düşünürüm,
Sarı saçlı, kara saçlı arkadaşlarımı düşünürüm;
Tövbemi, isyanımı ve Hakk'ı düşünürüm,
Taş, diye çiğnesen de, seni düşünürüm!
Sonra film biter.
Sabah olur, başlar esmeye gene rüzgâr,
Umutlarım, umutsuzluklarım kabuğuna çekilir,
Gözlerim bir arkadaşımı
Bir de kırdığımı arar.
Toplanmışlar bir araya hepsi önümde:
Yaşlı adam, ağlayan anne, ağlayan çocuk,
Sarı saçlı arkadaşım, siyah saçlı arkadaşım, hasta arkadaşım,
Soğuk ceset,
Sarı, solgun yapraklar,
Karşıdaki üç can...
Avuçlarındaki dumanlar, sisler; sonbahar, ilkbahar...
Televizyondaki kavga eden adamlar,
Siyah beyazlar, değişen renkler; sevgilinin hayali.
Sonra anbean değişiveren hisler!
Silinmiş, bembeyaz olmuş sayfalar,
Barış ilanları ve beyaz bayraklar,
Sönen mumlar, yanan ışıklar,
Gece yarısında mışıl mışıl uyuyan bir çocuk,
Sepeserin yürekler, gülen gözler ve temiz aynalar,
Dirilen adamlar, iyileşen adamlar, gülen adamlar
Ve açılan beyaz, bembeyaz güller.
Sonra film biter.
(Pazar,25.10.1998/00:34)
Rıfat İlkaya
|