Menekşe Gülay
Hikaye-6 - Her Gün Bir Altın (2)
Çocukluğu çok güzel bahçeli şehire yakın bir köyde geçmişti.Evlerinin karşısı ormandı.Hertaraf yemyeşil ve yeşile boyanmıştı sanki.Yaz geldiğinde komşularıyla ağaçların altında piknik yaparlardı.Arkadaşlarıyla salıncakta sallanır.top oynarlardı.Evlerinin önünden yol geçiyordu. Eşşekler, develer,
inekler, kümes hayvanları.. sanki hayvan cennetiydi.Onları seyretmek ne güzeldi.En çokta sevdiği kümesin başını bekleyip, tavuklar yumurtladığında onları annesine götürmekti. Yolun sonunda Remzi dede diye bir yatır vardi.
Gören gözler, her sabah ezanında köyün çeşmesine, bastonuyla geldiğini,
abdest aldığını görürdü.Rüya o zaman onbir yaşındaydı.Son zamanlarda uykusu kaçmaya başlamıştı.Yatağı pencereyle karşı karşıyaydı. Gece onikiyi
geçtiğinde köpeklerin havlaması onu ürkütüyordu.Birden baston sesiyle birinin ayak sesini duydu.Ayak sesi yavaş yavaş bahçenin önüne gelmeye başlamıştı.O kişinin pencerenin önüne geldiğini hissetti.Aksilik perdeyi örtmeyi de unutmuştu.Alaca karanlıkta beyaz sakallı, zayıf yüzlü dedeyle
gözgöze geldi.Avazı çıktığı kadar bağırdı.baston sesiyle ayak sesi uzaklaşıyordu.Annesi yanına gelmişti.
---Neoldu kızım rüya mı gördün? neden bağırıyorsun? diye sordu.
Rüya titriyordu. Olanları çabuk çabuk anlattı. Annesi köyde böyle durumların olduğunu duymuştu. Ara sıra dedeyi ziyarete gider, temizlik yapar başında
yasin okuyup evine gelirdi. Kızına birşey diyemedi.
---Korkma kızım sana öyle gelmiştir dedi annesi.
|