Utangaçlık
Hepimiz bir şeylerden bir zaman utanmışızdır. Bu nedenle utangaçlık duygusunu tanırız. Eğer bu duygumuz çok sınırlı sayıda sosyal ortamda yaşanmışsa ve uzun süreli bir problem oluşturmadıysa, ne güzel. Ancak bazı kişiler için başka insanlarla bir arada olmak sürekli bir problemdir. Bu kişiler sosyal ortamlarda kendilerinden hiçbir zaman emin olamazlar. Birileriyle beraber olmadan önce, onlarla birlikteyken ve ayrıldıktan sonra, hep, doğru dürüst konuşmak ve davranmak konusunda endişe yaşarlar. Bazen de utangaçlık öyle boyutlarda yaşanır ki, kişi kendini tamamen başkalarından izole eder ve kendini yalnızlığa mahkum eder. Örneğin; utangaç bir bebek annesinin eteğine yapışır, onun arkasına saklanır yada başını babasının omzuna gömerse, “aman ne kadar tatlı” deriz. Aynı çocuk büyüdükçe, arkadaş edinmede güçlük çeker, benlik saygısı zayıflar ve sosyal etkileşimleri sınırlı kalırsa utangaç davranışları artık “tatlı” olmaktan çıkmıştır.
Özlem; lisedeyken sadece bir – iki arkadaşı vardı. Üniversitede ikende hiç arkadaş edinememişti. Kemal; okul kafeteryasında her gün tek başına yemek yemekten çok rahatsız oluyor ve kendini çok yalnız hissediyordu. Uğur ; okulda her gün gülüp eğlenen bir grubun üyesi olmayı istemişti hep. Sibel; iş toplantılarında hiçbir zaman yüksek sesle konuşamazdı, hemen yüzünün kızaracağını bilir ve bu durumda daha da çok utanırdı.
Özlem, Kemal, Uğur, Sibel ve sayısı milyonları bulan diğerleri arasındaki ortak özellik bu insanların hepsinin de utangaç insanlar olmalarıdır. Utangaçlık o kadar yaygındır ki, utangaçlıktan söz edilirken “ psikolojinin soğuk algınlığı” terimi sık olarak kullanılır.
|