Konu: İletişim
Tek Mesajı Görüntüle
Old 04-25-2009, 12:52 PM   #2
GooD aNd EvıL
Aşmış Üye
 
GooD aNd EvıL Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98
Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57912
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi : GooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Dilbilimi

Dil konusundaki çalışmaların genel adı dilbilimidir (dinguistics). Dilbilimi içinde birçok farklı yaklaşım vardır. Filologlar (philologists) ya da karşılaştırmalı dilbilimcileri dilin geçmişini ve dillerin birbirleriyle ilişkilerini incelerler. Fonetikciler (phoneticians) bir dilin seslerini çalışırlar. Gramerciler (grammarians) dilin yapısındaki kurallarla ilgilenirler. Semantikciler (semanticists) dildeki kelime ve cümlelerin anlamını çözümlerler. Psikolinguist'ler (psycholinguists) dilin nasıl öğrenildiğini ve insan düşüncesindeki işlevlerini çalışan psikologlardır. Bölüm 6'da tartışıldığı gibi, insanlar dili düşüncenin bir aracı gibi kullanırlar; onun vasıtası ile yalnız birbirleri ile değil, kendi kendileriyle de iletişimde bulunurlar.

Hayvanlarda iletişim

Hayvanlardaki iletişime gelince, hemen tüm omurgalı hayvanlar (belkemiği olanlar) kendi türlerinin üyeleriyle ve zaman zaman da başka türlerin üyeleriyle iletişimde bulunurlar. Buradaki "iletişim" kelimesi, diğer hayvanlar için anlam ifade eden sinyaller verme anlamındadır. Bu sinyaller bir köpeğin havlaması veya bir kuşun ötmesi gibi sesler ya da bir tavuskuşunun kabarması veya bir maymunun tehdit gösterisi gibi görsel gösteriler (visual displays) olabilir (Şekil 7.2'ye bakınız).

İnsan standartlarına göre, hayvanların her türünün kullandığı sinyallerin miktarı oldukça azdır. En üst düzeydeki sosyal omurgalıların repertuarlarında bile 30 35 farklı gösteriden fazlası nadiren bulunur. Birçok omurgalılar arasında gösterilerin sayısı türden türe 3 4 sayılık fark göstermektedir. Bu sayılar en azı balıklarda görülen 10 ile, en çoğu toplumsal düzenlerindeki karmaşıklık yönünden insanlara en yakın primatlardan olan rhesus maymunlanndaki 37 arasında bir değişim gösterir. (Wilson, 1972, s. 56).

Hayvanların bu gösterileri çoğunlukla saptanık davranış örüntüleridir. Bu nedenle de türe özgü davranışlar olarak nitelendirilirler. Bununla beraber, bazı örneklerde öğrenme de bir ölçüde rol oynar. Örneğin bazı kuş türleri ötebilmek için başka kuşun ötüşünü duymak zorundadırlar (Peterson, 1963). Böylece, hayvanlardaki iletişim, hem doğuştan gelen eğilimlere (innate tendencies) hem de öğrenmeye bağlıdır.

Hayvanlarda konuşma

Hayvanlar her ne kadar iletişim kurabilirlerse de doğal bir dilleri yoktur. Burada işaretlerle semboller arasındaki fark önemlidir. Tanımı gereği bir dilde, anlam karşılığında semboller kullanılır. Hayvanların havlamaları, ötmeleri, yüz buruşturmaları veya tehdit edici gösterilen anlamlı işaretlerdir; ancak bunlar sembol olmadıklarından dil değildir.



Şekil 7.2 Bir rhesus maymununun saldırgan gösterileri. Sert bakışlar halindeki düşük şiddette gösteri, maymunun ayakları üzerine kalkması ile giderek artar, daha sonra (sağda) elleriyle yeri tokatlarken ağzı açık bir şekilde başını aşağı-yukarı sallar. Bu noktadan sonra hasmı geri çekilmezse maymun saldırabilir. (Scientific Amer/can, Wilson, 1972.)

Doğal bir dilleri olmasa da, hayvanlara insanların dili öğretilebilir mi? Papağan veya Mynah kuşu gibi bazı kuşlar insan konuşmasını oldukça iyi taklit edebilirler fakat bunları anlamlı semboller olarak kullanamazlar. Eğer kuşlara değişik anlamlar için değişik kelimeleri bir gramer düzeni içinde kullanmaları öğretilebilseydi, bu bir dil olurdu. Bunu öğretmek için bazı girişimlerde bulunulmuş, ancak yeterince başarıya ulaşılamamıştır (Ginsberg, 1963). Yeterli çaba gösterilmemiş ya da uygun teknik kullanılmamış olabilir. Öte yandan tüm kanıtlar, bazı kuşların konuşma seslerini çıkarmak için gerekli motor aygıtlara sahip olmalarına rağmen, beyinlerinin bu sesleri anlamlı olarak kullanabilecek kadar örgütlenmiş olmadığını göstermektedir.

Tüm hayvanlar içinde yapısı ve büyüklüğü bakımından insan beynine en çok benzeyen beyne sahip hayvanlar şempanzelerdir. Bu onların insan dilini öğrenebilecekleri anlamına gelir mi? Bunu onlara öğretmek için iki önemli çalışma yapılmıştır. 1930'lann ilk yıllarında yapılan ilk çalışmada bir karıkoca, Gua adındaki bebek şempanzeyi kendilerinin yeni doğmuş oğulları ile birlikte büyütmüşlerdir (Kellogg, Kellogg, 1933). Fakat Gua bir takım el hareketlerini ve kaşıkla yemek yemek gibi becerileri öğrenmişse de, dil öğrenmede hemen hiç bir gelişme göstermemiştir, ikinci deneyde Vicki adındaki şempanze, kendisine insan konuşmasını öğretmek için uzun zaman ayıran psikologların evinde tek başına yetiştirilmiştir (Hayes ve Hayes, 1951). Yoğun yetiştirme çalışmaları sonucunda Vicki'nin öğrenmiş gibi göründüğü ve anlamlı bir şekilde ku''andığı dil "anne", "baba" ve "fincan"ı andıran üç kelimeden ibarettir.

Gerçekte, şempanzelerin çıkardıkları seslerin fonetik analizi, ancak dört veya beş değişik sesi çıkarabildikleri izlenimini vermektedir (Liberman, 1973). Buna karşılık, bebekler konuşmaya başlamadan önce çok sayıda ses çıkarırlar. Şempanzelerin telaffuz ettiği tek sesli harf uh sesini andırmakta, sessiz harfler ise p, m ve k ile sınırlı görünmektedir. Göründüğü kadarıyla şempanzelerin beyni ya örgütlü değildir ya da konuşma dilini oluşturacak temel sesleri çıkarabilecek biçimde ses çıkarıcı kaslarla bağlantısı yoktur. Bugünkü bilimsel fikir birliğine göre konuşma dili Homosapiens türüne özgü bir yetenektir.
GooD aNd EvıL çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla