Tek Mesajı Görüntüle
Old 04-28-2009, 03:47 PM   #244
GooD aNd EvıL
Aşmış Üye
 
GooD aNd EvıL Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98
Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57933
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi : GooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Dokuz Eylül

dedem
yaşlımı yaşlı

gülünce görünen
eksik dişleri ile

endamlımı endamlı

dünya tatlısıydı

bağdan bağa

tarladan tarlaya
yaşardı

adını Mehmet
koymuşlardı

bilmezdi anlamını

çocuklarının ismini
korken de

fazla düşünmemişti

yüreğini dinlemişti

dedem dünya tatlısı
eskilerden
eski olmayan biriydi

masallar anlatırdı

bazen yaşanmış
bazen destansı

babası
Yemenden kurtulmuş
Afyonda vurulmuştu

Kurtuluş savaşı gururuydu

ker***ten yapılma
çoraktan sıvama

ahırıyla beraber
bir dam altında yaşardı

baltası avluda
kütüğe saplı

yüreğinde kim bilir
ne acılar vardı


anlatırdı babasını
dizinde sanki
ayrı huzur vardı

gözü sanki buğulu

sargısında
yaranın kanı
İzmir’e girişini
anlatırdı

coşku dolu
babasının oğlu
yaşayan sanki o

otuz Ağustos
dokuz Eylül
dokuz gün

görmesem de
biliyorum

İzmir de
dokuz Eylülü

ilk kurşun
anıtının önünde
son kurşununda
atıldığını

yer konmayan
güvercinleri
martı seslerini

gece havai fişek sesleri
kent sessiz dingin
sanki sıradan bir gün

yaşanmışın içerisinden
kıpırtılar gelecek gibi

üzgünüm

üzgünüm diyebildiğim için

üzgünlüğüm
kadar büyük sessizlik

dedemin
gözlerindeki buğuyu
buğuyu çaldım bu gün

hiç
toprağım
olsun istemedim

toprak
üzerinde doğdum

toprak
üzerinde öleceğim

can
vererek
yaşayanı

ter
akıtarak
yaşayanı

kardeşim gibi sevdim

istedim ki

umutsuz

birlikte

işleyelim

çemberler çevirelim

salalım uçurtmaların ipini

çizgiler çizelim

sek sek için

topal kalmasın
diye sevgilerim

çocuksu duygularla
adam gibi yaşaya bilmek için

bacalar tütsün
evlerin bacaları için

sevdalar konuşsun
seslerin yalanlarından uzak

kimse balık olmasın
süslü bir tüy parçasına
bir parça umuda
muhtaç

dokuz gün
dokuz günde
Afyondan İzmir’e

at sırtında
yaylıların ardında

yalı ayak
yarı çıplak

yeşerterek umutları

bir otobüs penceresinden
altı saatlik yolu

anlamsız bırakmadan

geçirtebilmek

dedemden çalma
buğu gözlerimde

yüreğimde
tırnak izleri

ojelerden uzak

sevda benimki

kanıyor bir şeyler
kan olmaktan uzak

ılık bir şeyler
akıyor

ellerim ıslanıyor
yüreğime bakarak

İzmir’de
Havai fişekler
ilk kurşun anıtı

güvercinler
martılar
dokuz gün

ve

arkada kalanlar
izleri siliyorlar

vurun kahpeye diyor
bir ses

anılardan kalma
bir roman oluyor
acılara karışarak

acılar
acılara beleniyor

unutuluyor
bir şeyler

birer birer
izleri
siliyor

izler
kanla yazılmış

sessizlik
kaplamış
boz kırları

gece basmış
kenti

ve

söylenecek
çok şeyler var

dedem yıllar önce öldü
dedem yıllar önce doğdu

dede olacağım bir gün

dedeme benzemeden

ama dedem gibi

gözlerindeki buğuyu
devam edeceğim çalmaya

hüznü paylaşacağım

hüzün ekeceğim beklide

hasatı sevgi olacak
hasatı onur olacak

ağla yurdum
ağla

ağlamak zamanıdır
bereketli topraklarda
GooD aNd EvıL çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla