Dağları Bilirler 
 
Selam verdiğim bir sabah vakti  
Henüz oyuna çıkmayan çocukların bağırtılarını duymadan daha  
Koşmaya hazır bir bacak taşımıyorum  
Tükenemeyen yollarını sonunu görür gibi  
Sorgulanmadan geçecek bir günün mutluluğunu bilmek istiyorum  
Güneşin kavruk çocuklarını tanıyorum ben  
Avuçlarındaki taşları saydım  
Meta Sute’nin kovalayamadıklarını bilirim ben  
Şakıro’nun türkülerini dinleyerek büyüdü onlar  
Her yeni güne eski ve yırtık kazakları ile başladılar  
En çok dağları bilirler  
En çok da vurulmayı esmer tenli Kürt kızlarına  
Bir de vuruşmayı düşman bildikleri ile  
Rüzgara tutulmuş bir puşinin serinliğine sarılırlar  
Sarmaş dolaş olmayı zaferden sonra hatırlarlar  
Biri aşkını söylemeye görsün  
İdam saati kurulur dağlara  
İnlemeyi bile onursuzluktan soyarlar  
Kurşuna gelen yerleri şerefleridir  
Bu bir dağ hikayesidir  
Halaya durmuş bir avuç yürektir  
Bir minik yürekte çarpar  
Bir koca isyandır aleme  
Elini ateşe sarmaktır  
Kimseye değil şehre isyandır  
Şaşı bakan gözlere acı manzaralar sunarlar  
Şehre bakmaz gözleri  
Şeytanın vazgeçtikleridir  
Günahın değil  
Güneşin kavruk çocuklarıdır onlar 
 
Memet Karabalık 
		
	
		
		
		
		
		
	
	 |