Ahım Kalmaz
Gönüller serapla kanmaz,
Faniler bir bir bırakır gider,
Kimseler yar olmaz gönlüme,
Taşta insaf olur da halime,
Vefasız yardan derman olmaz derdime...
Son nefesimi versem bir gün,
Zalimin umrunda olmaz halim,
Bin yıl kulu, kölesi olsam zalime,
Allah aşkına bir kez olsun dönüpte,
Bu mecnun kimdir diye sormaz gönlüne...
Sen de öğrenirsin ergeç bir gün,
Bu dünya kimseye kalmaz gülüm,
Beni deli divane eden kara kaşın, ela gözün,
Toz toprak olduğunda elbet bir gün,
Benden başka seni yine soran olmaz gülüm...
Eyy insafsız, eyy vefasız yar;
Senin için akan göz yaşlarım,
Heder olan güzelim gençlik yıllarım,
Kışa çevirdiğin o ilk ve tek baharım,
Ruz-i Mahşerde cezasız kalmaz o gün...
Ettiğin bu cefa, bu zulüm,
Sanma ki Hak katından duyulmaz,
Bilmez misin ki, Duymaz mısın ki;
Mazlumun ahı hiç yerde kalmaz iki gözüm,
Çıkar senden aheste aheste bana ettiğin zulüm...
Yine de sana kıyamam işte,
İstemem incinmesin saçından bir telin bile,
Lakin şu bitgin bezgin gönlüm,
Sabahlara dek bil ki gülüm,
Hakk’a niyaz eder oldu her gün,
Ne kadar sus desem de,
Unut gitsin o vefasızı desem de,
Gayri sustan, durdan anlamaz oldu,
Umutları bir bir soldu bu gönlün,
Teselliye kuru söz gayri yetmez oldu,
Korkarım güzelim, olanlar oldu,
Artık bu deli gönlüm ferman dinlemez oldu...
|