|
Aşmış Üye
Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98
Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57932
Rep Puanı : 34658
Cinsiyet : Erkek
|
Kızamadım Sana Çocuk
(Bayrağımı yırtan gafil çoçuğa)
Ne yaptın be çocuk,
Ne istedin benden,
Bayrak diye yırttığın senin,
Kanayan mahzun yüreğimdi benim,
Ne yaptım sana ben ki,
Vurdun beni taa can evimden,
Yaktığın bayrak mıydı sanki,
Şehidimin kandan kefeniydi,
Milletimin can simidi.
Ecdadımın kutsal emanetidiydi...
Kim suçlu?
Çetin soru doğrusu,
Bizler mi yoksa, sen misin suçlu?
Aynadaki yüz senin mi?
Yoksa yarısı benim mi?
Al Bayrağa hesabı kim verecek şimdi?
Ecdada kara haberi kim diyecek?
Kimin yüzü kızaracak?
Kimler kahr olacak şimdi?
Sen mi? Yoksa ben mi?
Çok zorladım kendimi,
Ama kızamadım sana çoçuk,
Acıdım, utandım, ağladım yalnızca,
Bu yaşta sen hain olamazdın,
Hain yetiştirmez ki benim Anadolum,
Hain doğurmaz müslüman analarım.
BAK BANA,
Cahilden doğma,
Gafilden olma,
Zavallı şaşkın maşa;
Bihabersin belli ki,
Seni tutan ruhsuz kuklalardan,
Bihaber gibisin be evlad,
Cansız kuklaları oynatan,
Dost kılıklı bildik düşmanlardan.
Sahi kimsin sen çocuk?
Kimin kimsen var mı?
Hangi ana emzirdi seni?
Helal miydi emdiğin süt?
Yoksa nefret dolu kan mı?
Helal haramı bildin mi hiç?
Neresidir senin memleketin,
Gerçekten Mersin mi?
Kimdi mektepteki öğretmenin?
İlim mi zerk etti, kin mi?
Merhametli, sevecen miydi?
Yoksa o da küskün-sürgünlerden biri mi?
İlk ne okudun alfabeden?
Yat dendiğinde yattın mı yoksa?
Uyu dendiğinde uyudun mu?
Ondan mı yavrum hiç düşünmeden,
Yırt dendiğinde yırttın,
Yak dediklerinde yaktın bayrağımı hemen!
Nerden bileceksin ki,
Hiç kullanmadığın aklınla,
Nerden göreceksin ki bu yaşta,
Şimdi arkandan kıs kıs gülenleri,
Cahil akıl varsa başta,
Hiç şüphe eder mi ki bu yaşta,
Neden? Niçin? diye sorsun da,
Maşayı tutan kuklalardan,
Kukla oynatan ellerden haberdar olsun...
Kimse söylemedi mi sana?
Yaktığın, yırttığın ay-yıldızın,
Mihrabı tutan miheng taşı olduğunu,
Mihrabsız mabedin virane olduğunu,
Görmedin mi hiç tarihten;
Mabedsiz, bayraksız milletin ne olduğunu,
Sahi; bayrağını anlatan olmadı mı sana?
Hiç duymadın mı sen Fatih’i, Mustafa Kemal’i?
Yoksa Truva’yı mı öğrendin Çanakkaleden önce?
Truva’yı da tam öğrenseydin bari,
Hiç olmazsa kalp gözünle görebilseydin;
Tahtadan yapma atın kendi dar ağacın olduğunu,
İçindeki hain ***in, senin ipini çekecek efendin olduğunu.
Ne okudun önce?
”Tom Mix” mi, ayyaş “Konyakçı” mı?
Yoksa yenilmez Rambolar, Maykıllar mı?
Emsal aldığın, sevdiğin kahramanlar?
Dedem Korkut’u hiç duymadın mı sahi?
”Miki Maus” mu seyrettin hep evde,
Hacivat Karagözden de önce?
Ecdadını sordun mu hiç?
Ergenekon’da kondun mu hiç?
Yoksa tarih diye sen de,
”Emanuel” Oktay’ın kitabını mı okudun sadece?
Antik Yunanı mı ezberledin Osmanlı`dan önce?
Hiç görmedin mi Sakarya’yı, Dumlupınarı?
Kökünü anlatan olmadı mı sana çocuk?
Eskilerin harabelerini,
Yıkık-dökük viranelerini,
Taştan yontma heykellerini gördün de sen,
Efendileri uygar, kendini barbar mı sandın?
Bu vatanı sahipsiz, yetim mi sandın be çocuk?
Haçla-Hilalin hikayesini duymadın mı hiç?
Hilale nedendir o halde dinmeyen kinin,
Kinle mi kesildi senin göbeğin be çocuk,
Ağzı dualı analar değilde,
Sırtlanlar mı emzirdi seni be?
Bilmem ne “voleler” izlerken mi delirdin yoksa?
Yoksul halinle izlediğin dansözlere mi kızdın?
Beyaz camdan mı seyrettin hep alemi?
Hayattan onun için mi bezdin?
Onun için mi kin kestin de çocuk?
Yaktın benim şanlı hilalimi?
Yırttın kanayan mahzun yüreğimi...
Dedeni anlattı mı sana baban,
Hani dedemle yan yana saf tutan,
Birlikte secde ederlerdi ya!
Hiç gitmedik mi seninle biz ayni mabede?
Secde etmedik mi ayni mabuda,
Dedemiz babamız gibi?
Secdeye vardın da çocuk,
Yoksa irticacı mı dediler sana da?
Vatanım, bayrağım dedin de?
Şucu, bucu mu dediler yoksa adına?
Cevabı bilmez gibi bakarsın bana,
Özünden, kökünden habersiz gibisin!
Kin kusan nefeslerden mi aldın huyunu!
Çirkef akan kanallardan mı aldın be can suyunu!
Hala farketmedin mi oynanan sinsi oyunu?
Hala anlamadın mı evlat,
Kestiğin dalın, bastığın dal olduğunu.
Belli ki farkında değilsin,
Elinde çevirdiğin o yağlı ilmeğin,
Kendi boynuna tam oturduğunu...
Yakar mıydın acaba kutsal bayrağını?
Görseydin yazılan idam fermanını,
Tanısaydın maşa tutan kuklalarını,
Görseydin oynanan oyunları,
Eminim yırtardın benden önce sen,
Bayrağını yırt diyen o şom ağızları.
Kızamadım işte sana çocuk,
Kanattın yüreğimi gafil halinle,
Cahilden doğma, gafilden olma,
Eyy şaşkın maşa;
Unuturum affederim belki seni bir an,
Ancak, seni tutan o kuklaları,
Kuklaları oynatan kirli elleri,
Ellere hükmeden o bildik efendileri,
Sana bir bir göstermeden,
Köklerine kibrit suyu dökmeden,
Dinmeyecek şu kanayan yüreğim,
Sen taa ki uyanıncaya dek,
Acım bitmeyecek çoçuk bil...
Hilalim artık gülmeyecek...
Çocuk elbet öğreneceğiz,
Göreceğiz seninle bir gün;
Atiyi mazinin de emzirdiğini,
Anlayacağız bir gün;
Köksüz ağacın çiçek açmadığını,
Bileceğiz elbet bir gün;
Vatansız, bayraksız milletlerin ne olduğunu.
Kulağına küpe olsun;
Yetim Hakkı’nın acı sözleri;
Ey zillet yolunun kör yolcusu,
Bil ki bu yolun başlangıcı cehalet,
Kapısı dalalettir,
Eşiği gaflet, yolun sonu vatana hıyanettir.
Hıyanetin bedeli zillet,
Kefareti zulmettir,
Mirası hüsrandır, esarettir.
Farket gayri oynanan sinsi oyunu,
Dokunma benim kutsalıma,
Dokunma imanımın mihenk taşına,
Efendilerin bakmaz sonra senin göz yaşına,
Kuklalar melhem olmaz yarana,
Sönerse tüten kutsal ocaklar,
Önce kuklalar yakılır,
Sonra çöpe atılır işi biten maşalar.
Ahh be çocuk;
Ne yaptın sen!
Vurdun beni can evimden,
Kim bilir daha kaç kez vurulacağım senin elinden?
Daha kaç kez vurulacağım, “Aşil” gibi kendi topuğumdan,
Uyanmazsa bu millet, asırlık gaflet uykusundan.
|