![]() |
![]() |
#1 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57909
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Ateş Çiçeği-09
Aziziye sokaklarında Bir kıran yeli gibi eserken zaman Bir bedenin kolları / bir ağacın dalları gibi Kardeşçe yaşardı ellik gavuruyla müslüman Halince koydun muydu insanoğlunu dünya bahçesinde çiçekleşirdi Minarelerde ezan / Kiliselerde çan Anton Dayı rakıcıydı Gevork süpürge satardı Kutnu- kumaşçıydı Arşıncı Artin Kalaycı Diren -Duvarcı Yanko Haşhaş simsarı Karabit Dimitri -Sarımsak Avran –Aliko Nalbantı- kalaycısı Cümle meslek erbabı ellik gavurundandı Duaları ve türküleri Türkçe’nin hesapsız renginden Tabandan oynarlardı düğünlerde aynı çalgının ahenginden Yokluydu Türkmen oğlu Varlıydı Ellik Gavuru Uzak cephelerden Sarı sarı kağıtlarda künyeler Sokaklarda bozulayan yaşlılar Bir uçta bir uca ağıt edenler Her sabah kulaklar kirişte Uğursuz haberler heyiklenirdi Derler ki gizli boğaya gelen eşkare kuzular Petiri ilk önce haydıncı bilinirdi Katırlara yük vurunup dolaşır civar köylerde Bir görünür- bir yiterdi Arasan bulamazsın Bekleyince gelmezdi Olmadık yerde biterdi Tuz- kil-arılık satardı ilkin Bağırırdı kadınlara Eyisi kiliiin / Eyisi kilin Kızarlar- bağırırlar Gene de sevilirdi Dediler ki Aziziye Sokaklarında Ulan bu Petiri gavuru adamıymış Kar' Üseyin'in Hem erzak taşırmış Dişkaya'ya Hem de laf Bazıları dudak büktü Memlekette adam mı yok hırsız- hayın ve gammaz Hadiyin oradan ulan Ellik gavurundan eşkıya olmaz Laf enikleyip çoğaldı Kulaktan kulağa aktı Ellik Gavuru Petiri buz gibi şaki çıktı Varıp haraç aldı ağadan beyden Üseyin Ağa'sından selam iletip Apaçık taşıdı erzağını Kimseler açamadı ağzını Akşamın alacakaranlığında Petiri katıra binmiş Aptil Ağa at sırtında yamaçlaştılar Selam verip geçecek oldu Durdurdu Aptil Ağa Bana bak Petiri dedi Köpek takke giymeyi bilmez tingildedi mi düşürür Ellik gavurundan eşkıya olmaz Vaz geç bu işlerden gayri Üç günlük seyissin beş günlük at boku eşeleme Ben erzak satarım emmi Hem de kim alırsa ona Sinirlendi Aptil Ağa Hele bir bakın şuna On paralık köpek taşağı enersin Bir mecitlik arılıkla elin yunarsın Vebalı- ziyanı boynuna Biz biliriz ne eylersin Sürdü atını ileri Ardından baktı Petiri Seyredenler duydular Ben Kar' Üseyin'den yanayım Kellem bile gitse dedi.... Söylenir ki/ buralarda bir zaman sular tevatür akardı Ağustos orağı kızartırdı tarlada Zemheri can yağmalardı Kör kalan ocakların dumanı tütmez Çıkmadık candan umut kesilmez İnsan çığlık çığlığa aç Muhanetin kapısı aman bilmezdi Cümle savaşlarda oğul bırakmış Eşkıya talanında gitmiş ekmeği Ağalar insafa gelmezdi Kervanlar geçerdi Bilinmez bir yerlerden tuz kil ve kutnu- kumaş buğday ve haber götürürdü bilinmez başka yerlere Bazan sıçankıran kördumanlardan Bazan kervankıran ayazdan Sıyrılıp gelirdi Türkmen savranlar Giderek kötü haberler getirdiler Giderek yol kesti haramiler Gelemediler Önce bebeler öldü babası cephede olan Sonra yaşlılar kara zemherilerden çıkamadılar Söylenir Kal ü bela'dan beri Sözü ker*** ker*** ören ağıtçılar Ölenin kendini bile ağlatırdılar Gün oldu sustular Diyecek söz bulamadılar Yabanıl bir korkuda yalnızca beklediler Attan- itten ucuz insan Gene de Allah devlete zeval vermesin dediler... Yüce yaylalardan ben geçemiyom Doldurma sevdiğim ben içemiyom Sevi dedikleri bir yeşil ipek Dolaşmış sevdiğim ben açamıyom Bir Suvermez Köyü türküsünden Akşam inmiş gül pembesi yeşil çimen üstüne Böcek cikilemeleri kaplamış dağı Bülbül aman eder keder üstüne Gökyüzü yıldız sağnağı Küskün yürür tozlu yolda dor' atı İçlenir Kar' Üseyin demir yüreği hamur Bir kanadı kırık gibi boynu burulmuş Süngüsü düşük düşük bakar gözleri Vursalar ses çıkarmaz Kesseler aman demez öyle bir duygu Topakevin kapısında Hatçe'si Çimenler içinde ayrıksı bir gül Yıldızların arasında ay gibi Nice hapis damlarını yardım da kaçtım Dizlilere diz çöktürdüm Başlılara baş büktürdüm Nam eyledim yiğitlikte hükümdar oldum dağlara Sana gönül düşürdüm şu ölümlü dünyada... Sustu Set çekilmiş su gibi Soluğu körükleşti İçin için birikti Kar' Üseyin kara dağ Sıtara çiçeği Hatçe'nin önü sıra diz geldi Yıkıldı büvetleri Gözlerinden seller gitti Ve Sıtara çiçeği Tüm ihtişamıyla geceyi gördü Yıldız tarlalarının cikileyen ormanların coşkusu gözlerinden yüreğine doluştu Yel yaladı yanağını Kekik kokularını duydu... Delidir devranın kaba yelleri Ömrümüzün çeçi savrulur gider Dişin- tırnak topladığın ne varsa Zamanın önünde devrilir gider Hani nerede nam yürütmüş insanlar Baki mi kalacak bizden kalanlar Harcı kan saraylar- görkemli hanlar Gün gelir tersine çevrilir gider Hazanda gör yeşil biten otları Bir deli yel eser eritir karı Örnek alsan dağdan inen suları İner düz ovaya kıvrılır gider Ne kalır geriye geçip gidenden Can çeker acıyı çökerir beden Bir insan var/ birbirine zulm eden Ömür farir - yürek kavrulur gider. Aylı ******* devrildi yalnızlığın yarlarından Aydınlık günler çevrildi Bir deli inilti kaldı geride yanık yellerde savrulan Ağlaya ağlaya açan gül gibi Sabıkası saydı güzelliğini Bu hangi Hatçe kaçıncı eşkıya ganimeti kanar en yeşil dalından Bu kaçıncı hatçe onuru yağmalanmış insanlığı dalanmış kaçıncı kurban Seçimi olmayan kara yazgıyı kurban gibi yaşayan Zemheriler esti dağlarda / kurtlar uludu Atlılar-yayalar geldi karlı yollardan Gözlerinde taşıyarak kahredilmiş bir umudu Ateşten sözlerle konuştular parçalanan bir vatandan ve yenilmiş ordulardan... Bakışları bakışlara Tarlaya tohum saçarcasına ekti hüzünü Hiçbir ölüm haberi yaşadıklarından daha çok üzemezdi Hatçe'yi Hiçbir sevinç güldürmezdi yüzünü Saya giydi ipekliden / dizim dizim altın taktı Yumuş tuttu- heyket etti Yeniden karışmak için yaşama Kızdı- yerindi- öğündü Güldü herkesle birlikte Ağladı cepheden gelen haberlere Hepisi de boşa gitti Yaptığı yaşıyor gibi yapmaktı Acemi oyuncu gibi yaşadı Kim bilir kaçıncı Hatçe'ydi Aylar aylara devrildi / yıla çevrildi.... Bazan geriye dönerdi bol yıldızlı *******de ağaç gölgesinde / duvar dibinde Geçmişine saplanırdı gözleri Çiğillipınar'ın orada Ana kız suya giderken Çobanlar kaval çalar hey gidi günler Yakışıklı erkeklerin kimisi ayna tutar kimisi türkü söylerdi Ana- kız suya giderken Hatçe kız ana dedi Şu Aziziye toprağında Bizden yoylu Bizden güzel var mı Güldü de anası Filik Bir türkü söyleyiverdi Caminin önünden görünür mezar Bilmiyom ısıtma bilmiyom nazar Anası kızından ilvanlı gezer İlvanlı kadının kızına yandım Zalim zemheriler tükendi ince baharların kucağında Kurt ulumaları dinledi sarı ayazların çığlıklarında Kuzuların bebeksi meleyişleri kanattı içindeki masum şeyleri Kanadı yüreğinde kaval sesleri Davar çanlarını sevdi Dualar mırıldandı sabah ezanlarında Gün geldi / vaz geçti Eskiler söylerdi ki Bir yiğit de bir güzeli sevince Bazan su yolunda - bazan tarlada İlkin ayna tutar - işmar ederdi Yüreği sevdadan kavrulasıya Dağlara- taşlara savrulasıya kız yüzüne gülmez imiş Ne babasının çatal topakevleri Davarı- devesi- parası- pulu Ne de fidan boyu kâr etmez imiş Gün olup dolup taşacak El alem içinde türkü yakacak *******ce söyleyecek Cümle oba dinleyecek Kızdan gönül almak için türküler yakmak gerek Sevi bilmez sayılırmış türkü yakamayan yürek Ki sonra havas olunur ayna- mendil salınır / dünür varılır Babası vermezse kaçılır imiş Obalar türkü bahçesi olmuş bu sebep Sevi bilmez imiş türküsüz yürek Gün gelip başlık parası aç köpekler gibi saldırmış sevilere İcat olununca böylesine yoksulluk Varsıllar basıvermiş parayı babalar kesmiş sözü kızları satmış Sevenlerin boynu buruk kanadı kırık Yürekler dalından kopmuş O gün bu gün Türkü yakabilen yanık yürekler Yavuklusu yad koynuna girenler “Gelin.. gelin..” diye hasret söylerler Yanar türküsüz ömrüne bu güzellikle Kim bilir kaçıncı Hatçe
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|