![]() |
![]() |
#1 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2006
Konum: KoCaELi
Yaş: 40
Mesajlar: 34,356
Teşekkür Etme: 21 Thanked 162 Times in 97 Posts
Üye No: 23848
İtibar Gücü: 8780
Rep Puanı : 54700
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() ODAM
Odam; nasibini bekleyen, elleri geceden kınalı taşranın alıngan kızlarına benziyor. Pencerenin kenarına gözleriyle oturup çingene bandosuna burun kıvıran, ama bıyığı henüz terlemiş köy delikanlısının adımlarını savuran yeniyetmeler gibi hafif dağınık. Yaşadığı onca mevsim arasında yarenlik ettiği komşu kızının kılavuzluğunda bile hiçbir oğlanın elini tutamamış kadar da bakir, alıngan ve bihaber… Konuşurken söyleyeceği her sözüne ahkam yamayan mahalle kadınlarına bile çay tutarken süzülen gülünesi kızlar gibi. Onca insan, onca sürü, onca ses arasında kendine kaldığı vakit ne insandan, ne sürüden, ne de sesten bir emare bırakmayan odam. Yığın konuğun ziyaret ettiği, her gelene tebessüm tüccarlığı yapan şu birkaç adımlık yer sanki çeyiz bohçası… Açsan içinden dul bir kadın fışkıracak! Uzak bir kentten mesafeleri aşarak ve arkamda dönmemi bekleyen bir, bilemediniz iki çift göz bırakarak vardım bu odaya. Yolda tükettiğim onca saat sonrasında yola ve yolculuğa dair tek bir anı bırakmadan adımımı attım bu köhne mahale. Örümcek ağlarını rahatsız etmekten gayrı bir fenalığım olmadı sanırım kapıyı araladığımda. Kapıyı araladığımda aslında beni nelerin beklediğini bilmiyor da değildim. Zengin dul kedilerin gene kendisi kadar yalnız sahiplerine rastlamayacak, şarap testisine bulanmış kahır kadar efkara bulanacaktım. Sebebi keşfedilmemiş sıkıntıların ve o sıkıntıların bana uğradığında bağbozumu yaşanmış suretimin arasında bir kaçak muamelesi görecektim. Yerkürenin tüm haytalığını buraya sığdıracak, Prag sonbaharında çiseleyen yağmurun altında burada yürüyecek, Prag’a heveslerinin ardı sıra gelmiş Roman güzele methiyeler methiyeler dizecektim gizli gizli burada. İşte o vakit omuzlarım çökecek, yüzüm allak bullak olacak, fersizleşen gözlerimden kireç kokulu tavana bakışlarımı boşaltacaktım. Dokunduğum hiçbir cisimden, arşınladığım onca kalabalık caddeden, oturduğum onca kıyıdan tat almadan geldim bu odaya. İhtimaldir ki, bu oda da ızdırap vermek için üstüme üstüme gelecek, karabasan gibi üzerime çökecek. Saklı bir yerlerde pusu kuran eşkıyaya özenircesine bulduğunda beni idam sehpasına davet edecek tüm nezaketiyle: Buyurun, sizde idam sırası! Titrek bir mumdan başka hiçbir kıpırtıya söz vermeyen şu daracık odamın biliyorum ki ihtilallere ihtiyacı var. Az sonra yerimden kalkmalıyım, az sonra kılıçlarımı kuşanmalıyım. Postallarımı ellerime geçirmeliyim, eldiven bulmalıyım kendime beyaz eldivenler… Ve ayaklarıma geçirmeliyim tek tek parmaklıklarını. Kepimi gözlük niyetine takmalıyım yanlarına ince ipler bağlayarak. Şu ufacık odamın arada bir düğmesine dokunduğum radyosundan tüm dünyaya ihtilalimi ilan etmeliyim. Odam… Artık sende de kendimi aramaktan cayıyorum. Hiçbir sözlükte karşılığı yok galiba içimdeki bunca sıkıntının. Nereye gitsem, nereyi mesken bellesem o yerin krokisinde olmayan dermansız sıkıntılarım arandığı her yerden, kaçtığı her şehirden bir hediye olarak hep yanımda olacak. Hiç ayrılmayacak. BULENT PARLAK |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|