![]() |
![]() |
#1 |
Daimi Üye
![]() Üyelik Tarihi: Mar 2008
Konum: Nereye (:
Mesajlar: 890
Teşekkür Etme: 1 Thanked 6 Times in 5 Posts
Üye No: 45581
İtibar Gücü: 1454
Rep Puanı : 310
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Aç Camı Ömrümün Afsuncusu
1/: Kılıncım kırık son seferde, Kalkanım parça parça bozlak artığı, İnmiş yelkeni bütün hislerimin kızıldenize... Ben açamam takatsiz ellerimi göklere, Ama açar pencereyi ömrümün afsuncusu... *** Bir anlıktır baldıranın yaşamı oysa Ardından bir amiyane hıçkırık: “Alabanda iskele ey yüreğim.” Tüm varlarım ardımda bıraktıklarımdır ancak, Ve tükenir bozgun agoralarının yoksul mezatlarında... Yoku bilirmiş az ile yatan, Olmayanı görürüm böyle bir zaman içre akustik koyaklarda, Dudağımı ıslatır mavi begin beyaz sucusu, Açar pencereyi ömrümün afsuncusu... 2/: Sıkılırsa diş, Gerilir bocurgatlarda kanca kanca ayrılık... Bilirim toprağın ağdalaşıdır aşk, ademoğluyla. O yüzdendir dişlerin kanırtılarak dökülmesi, Otuz beşin asabi martında. Alabanda iskele ey yüreğim... İlkbaharda kuzular kendi şarkılarını ırlar: Sıfırlanır 'me' haziranda. Biter son karede acuze bir meleme... Dudağımı ıslatır mavi begin beyaz sucusu, Açar pencereyi ömrümün afsuncusu... 3/: Ben de bir aciz kalp taşırım cebimde, Damarda sır olurum ey gelinler... Sallarım sahte elvedalarımı sahil boyunca. Oysa kanlı elimdeki aşkımın cinayetidir, Ya da yaşlı bir mendildir arta kalan. Artık alabanda iskele ey yüreğim... Ve yan kendi kendine tandır ocağım, Kalanların derdine ise, Yanacak sülaleleri vardır... Zehir zemberektir denizlerin suları, içemem ah! Dudağımı ıslatır mavi begin beyaz sucusu, Açar pencereyi ömrümün afsuncusu... 4/: Ey arkamda topallayan son atım, Senden kalan bana son seferinde yüreğimin, Bir köpüklü dizgindir. Ancak toprağın karnımı topuklaması, Anamın rahmine döndürmez beni, Yanık ve yırtık tohumum arar artık kuytu bir nisanı. Alabanda iskele ey yüreğim... Ben inerim badal badal istikbalin karanlık koridoruna Duvarlarda dinlerim yankısını ayak sesimin. Oysa ses veren olmaz yüreğimde. Sorarım kaldırımlara. Kaç yüzyıllıktır en eski aşk? Harlı hicran kaç batman ya da? Yanarım ben, yanar yüreğim... Dudağımı ıslatır mavi begin beyaz sucusu, Açar pencereyi ömrümün afsuncusu, Başlatır son uçuşu... Ahmet Yozgat
__________________
Bakire beyinlerde fahişe düşünceler (: KeyF-i Keder ~ 57 |
![]() |
![]() |
![]() |
#2 |
Daimi Üye
![]() Üyelik Tarihi: Mar 2008
Konum: Nereye (:
Mesajlar: 890
Teşekkür Etme: 1 Thanked 6 Times in 5 Posts
Üye No: 45581
İtibar Gücü: 1454
Rep Puanı : 310
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Açıldı Güllü Kapı
1/: Açıldı baharın güllü kapısı… İlk ben çırptım ateş kokan kanatlarımı, Alaz, kor ve dumanlar diyarında... Arkamdan mor zülüflü gılmanlar... Dağlar teker teker Sözler alaz içinde esrik Ve yılgın bir göçün arta kalan damlası, Savulun bre arsız zamanların katili hissiz dızmanlar Açıldı baharın güllü kapısı, Açıldı aşk, Sevdaların pandorasının kapakçığı açıldı. 2/: Açıldı baharın süslü kapısı… Aç rüzgarlar aralayıp kalbimin yaşmağını Ve bulutlardan kozmik haber dolu heybeyi Sundu zamanların emzirdiği toprağa Kıraç kahkülü ipeklendi sitemin Ve doğrandı geçmişin kasvet tüten yapısı Savulun bre kösnük zamanların katili hissiz albızlar Açıldı baharın süslü kapısı, Açıldı aşk, Sevdaların pandorasının kapakçığı açıldı. Ahmet Yozgat
__________________
Bakire beyinlerde fahişe düşünceler (: KeyF-i Keder ~ 57 |
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
Daimi Üye
![]() Üyelik Tarihi: Mar 2008
Konum: Nereye (:
Mesajlar: 890
Teşekkür Etme: 1 Thanked 6 Times in 5 Posts
Üye No: 45581
İtibar Gücü: 1454
Rep Puanı : 310
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Adresler Konuşmaz Benimle
1/: Tali adresler konuşmaz benimle, küsüz... Ta tufandan beri bilirim, Ki kadim zamanlardan babamdan mirastır bana: Pervaneler misali nehirler dökülmüşse denizlere, Heyhat başlar esaretleri yüreğinde eriyerek tuzların, Vişne renkli kızların asit yağmurlarında erimek anlık iştir bilirim, Bu nedenle reddederim tutsaklığı bukağılar elmas da olsa. Ne alnına siper eden dağların eli, Ne de gümüş koşumlu Afgan kısraklarının cevval gayreti, Ve ne de Atlantik'de yitik kendini arayan Atlantis'in kozmik şovalyesi, Ve daha nicesi bil ki ay can... Yolumun yönünü döndüremez senden gayrıya. *** Durun! Celallenmeyin hele ey vişne renkli kızlar, Neredeyse nurlu sabahlar izanıma haber verin yıldızlar, Ben bulamam ki yitik ışık istasyonlarını haritalarda, Çünkü adresler konuşmaz benimle, küsüz... Ta tufandan beri bilirim, Ki kadim zamanlardan anamdan mirastır bana: Çağlayanlar dökülmüşse çaylara başlar esaretleri, Bense reddederim yedilmeyi mayalar kısrak da olsa. Gönül havzasına konan çavuş kuşları hangi makamdan öter? Bilemem ki allı turnaların göç yolları hangi boylam üstündedir? Mavi tavana uzanmış ellerim bilirim ki boş dönmez, Ne alnına siper eden yamaçların yeşil eli, Ne de uzun bacaklı Kazak atlarının acar gayreti, Ve ne de çölde yitik kendini arayan kervanın kızıl gözlü haramisi, Yolumun yönünü döndüremez senden gayrıya. 2/: Uzanmış tutmuşsam yüreğini yitirdiğim cananın, Kalbim çifter çifter atar ölgün vakitlerinde bile sevdanın, Kavuştuğum ummanın deltasını kendi alüvyonumla oluşturmadayım, Uzasın isterim sarı sıcak mutluluğumun ağustosu enine, Adresler konuşmaz benimle, küsüz... Ah yüreğim yüreğim ah bu sevdalar neyine gerekti senin? Burada bulunan özgürlük, tutsaklıklar aleminin yitiğidir bilmezsin, Ta tufandan beri bilirim ben, Ki kadim zamanlardan babamdan mirastır bana: Ama sen de bil ki cüzzamlı akşamlar karanlığa mahkumdur. Ne alnına siper eden şavaşçıların kızıl kıyamet eli, Ne de alnı dağlı Bombay fakirlerinin istidraçlı gayreti, Ve ne de akşamlarda yitik kendini arayan sevdaadamının bezgin elleri, Yolumun yönünü döndüremez senden gayrıya. *** Bir unutulmuş buse geçti elime iştahlı zamanımda, Durun! Celallenmeyin hele ey vişne renkli kızlar, Her nerede ise sabahın sağdıçları yıldızlar, Ve sabah nerede gerdeğe girecekse gurup kızılıyla, Ey uzaklardan ses veren sarışın nal sesleri, Ve şakaklarımızda mola veren, karşı koydan gelen tanıdık, Adresler konuşmaz benimle, küsüz... Ta tufandan beri bilirim, Ki kadim zamanlardan babamdan mirastır bana: Bir birleşik kaptır ki beynimiz sevda laboratuvarında, Aynı aşkın mavi mayisini içmişsek deruni analizler boşadır. Zor sorudur ünü cihanı kaplayan ağalar için bile: Söyle, tasavvurun şahdamarı nedendir? Kor kızılı mangal gibi kışları uzatır uyuyan aşklar, Yalaz yalaz yüreğimiz cephede kızıl bayraklı manga koşuşmasındadır. Kimsesiz ve minicik bir yolculuktur kalbimize giden çelebinin tüm yaşadıkları, Tekrar tekrar dedim ya, ta tufandan beri bilirim, Ki kadim zamanların imbiği yüreğimden mirastır bana: Bir fındık faresi bile fili korkutur, Ama herkesin korkusunun kralı devdir. Ne alnına siper eden anılarımızın sisli eli, Ne de çekik gözlü tatar develerinin kum ve kan kokulu gayreti, Ve ne de yüreğinde yitik kendini arayan ahmetyozgat diye birinin allı rüyası, Yolumun yönünü döndürür mü sandın senden gayrıya? *** Ta baştan koyduk ya kuralımızı: Tali adresler konuşmaz benimle, küsüz... Ahmet Yozgat
__________________
Bakire beyinlerde fahişe düşünceler (: KeyF-i Keder ~ 57 |
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
Daimi Üye
![]() Üyelik Tarihi: Mar 2008
Konum: Nereye (:
Mesajlar: 890
Teşekkür Etme: 1 Thanked 6 Times in 5 Posts
Üye No: 45581
İtibar Gücü: 1454
Rep Puanı : 310
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Adsız Adamın Şiiri
1/: Elleri nah böyle, kocamandı onun, Yüreği yiğitler diyarında gümrah harmandı. Adı mı? Vallaha... .... adı Cevahir mi? Yoksa Mikail miydi bilmem, Ama yaman mı yamandı. *** …ne seferberlikler görmüştü en azından, Ne karlı ve kurt sesli dağ dorukları, Onun bildiği bütün ormanı beton, Zavallı çeşmelerinden ozon akardı. Yıllar boyu yıkıktı kahkûlü şakağına, Ve ışığı 220 volt olmayan gözbebekleri kandı. Adı mı? Vallaha... …adı Abdullah mı? Yoksa Şamil miydi bilmem, Belki de Ramazan’dı, Ama yaşamı bir çağla gibi hamdı... 2/: Yalçın şakağından ter akardı boyuna, Muhakkak sofrada soğan bulundururdu, İnadına Kahramanmaraş biberi yerdi, İnadına yenidünya... Terki diyar etse de bir sevda arkasından, Severdi sisler arasındaki siluetini memleketinin, Hemşehrisi sayılırdı Muharremertaş’ın, Memleketi Kaman’dı. Adı mı? Vallaha... …adı Kasım mı? Yoksa Ferşat mı bilmem, Ama kanun çiğnememişti yani kaçak değildi, Adı yoktu aynalı karakollarda, Sabıka belgeleri koynunda tastamamdı... 3/: Vuruldu bir çatışmada hem de pisipisine, Vuruldu ve kahırgam kucağıma düştü usulca, Pusluca bir Taksim ara sokağında İstanbul’da, Gök gözlü güvercinler gülümsedi karşı çatıdan, Sığırcıklar ve serçeler şaştı, Saçaklı sokak kedileri çıkmazlara kaçıştı, O el salladı hepsine. Bir uzuuun “aydos” tutturdu eşiğinde ölümün, Sonra doğruldu ve ta gözümün bebeğine baktı, Sonra aktı usulca ve ılık ılık yüreğime. Adı mı? Vallaha... …adı Kenan mıydı? Yoksa Cemal mi bilmem. Gurbetteki bir balık gibi açıldı o biçimli ağzı, “Oğlum” dedi usulca bana, Dedi ardından: “Anan ve bacın emanet sana.” Çünkü o benim babamdı... Ahmet Yozgat
__________________
Bakire beyinlerde fahişe düşünceler (: KeyF-i Keder ~ 57 |
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
Daimi Üye
![]() Üyelik Tarihi: Mar 2008
Konum: Nereye (:
Mesajlar: 890
Teşekkür Etme: 1 Thanked 6 Times in 5 Posts
Üye No: 45581
İtibar Gücü: 1454
Rep Puanı : 310
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Ah Cennare Kız Cenna Kız!
1/: Ah Cennare kız, Cenna kız! Sevdanı sular gibi döktüm ağzıma. Keşfe çıktım ilk defa dudaklarımı. Bir yanım yıkıldı sahraya karşı. Parmaklarım çığırmada şafak üzeri Bileğine yaktığı tuzlu ve anadan doğma ağıtlarını. *** Ah Cenna! Ağzın pamuklu ördek sarısı Üzerin yeşil tülbent Bilirsin... Ya da bilir misin bilemem? Vurgunluğumu yokluğunun çokluğuna. 2/: Ah Cennare kız, Cenna kız! Ellerim sensiz devşiriyor Ördek ağzı sarısını bereketli mehtaptan. Kapaklanıyorum gözü kamaşık ışıkların ayakucuna. Saçlarımı parlatıyor sahipsiz bir ateş beyi. Yanıyor yokluğuna tutsak yüreğim. Sanki güneş beni değil... Kendini ısıtıyor kanımla. *** Ah Cenna! Çekme ahını bensizliğin – ki çekiyorsan ki– Yetiş... yokluğunda ölmüşüm sanki... 3/: Ah Cennare kız, Cenna kız! Gözyaşına binen savaşçı gibisin Ve ıslattın çölümün nehirlerini Cenna. Hayalime tepsi tepsi sunduğun acı Açmada inadına nedendir? İştahımı kapatması lâzımken. *** Ah Cenna! Nedir döşümü sarmalayan bu kararsız ben? Ve nedendir? Her Cenna deyişimde Ağzımdan çıkanı sarmalayan korkun Ah Cennare kız, Cenna! ... Korkan ben, korkutan sen olmalısın. Çünkü okun vızıldaşır kulağımın dibinde. 4/: Ah Cennare kız, Cenna kız! Neden bulamam kafiyesini adının? Neden yadigârım olmaz? Bir güzel uyak sana. Ah harman yeri sevdamın Cennare’si! Yeter kollama kendini benden –ki kolluyorsan ki– Bırak, uğraşma yüreğimle... Ölmüşüm say ki... Ahmet Yozgat
__________________
Bakire beyinlerde fahişe düşünceler (: KeyF-i Keder ~ 57 |
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
Daimi Üye
![]() Üyelik Tarihi: Mar 2008
Konum: Nereye (:
Mesajlar: 890
Teşekkür Etme: 1 Thanked 6 Times in 5 Posts
Üye No: 45581
İtibar Gücü: 1454
Rep Puanı : 310
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Ahmet Arabaşısever Bozok’ta
A/: Ben ki Mahmutoğlu Ahmet’im diyarı Bozok’ta. Atların soylu duruşunu sırtlanışım bundandır, Bu yüzden ağzıma vurunurum kısrakların gemini. Yemini teheccüt vakti veririm tefekkür kuşunun. Bakmasın lazerli gözler şaşarak, Koşarak sahte idealli savaşçılar ardınca. Karanlıkları yara yara yürüse de kaderinde kadınca, Ve kaprisi bilmeyen ama yine de kaprisli bir ananın, Huysuz ve arabaşı seven oğluyum ben de. *** Keşkeler üzerinde gezinen yüzüm, Bir döner sahte ilkbaharımda grinin yeşil tonuna, Bir gökyüzü sanar kendini ve maviye bulanır. Ulanır aşka ateş taşıyan son kervan yürek yüreğe, Tayfunu bu güne uzanan dünkü sevdalar. Dehr burulur, Karakurum’a kurulur keşkenin fakir sofrası. En hası derme çatma çöl günahlarının, Pıtraklar, olmazı oldurur yani gül açar. Ve ardından gümüş gözlü gün açar, Doruklarda kalan mustralık maviyi bir allık gibi, Yanağına bürünen hısımım gökler kızarır. Öylece dururum mavi şemsiyenin altında, Sonra ortasından dalarım zamanın iklimine... An o andır, bidayetten beri arzulanan... *** Diz yıkarım, Yüreğimin otantik kilimine. Son kez ebcedlere garkoluben aritmetiğim, Dercolurum organik metrenin her milimine. *** Ben ki Mahmutoğlu Ahmet’im diyarı Bozok’ta. Ama boşuna sevmişim arabaşını. B/: Ben ki Mahmutoğlu Ahmet’im diyarı Bozok’ta. Dağların soylu duruşunu sırtlanışım bundandır, Bu yüzden sırtıma vurunurum yaylaların karını. Bakmasın lazerli gözler şaşarak, Koşarak sahte ışkırlaklı savaşçılar ardınca. Karları yara yara yüresede kaderinde kadınca, Ve kaprisi bilmeyen ama yine de kaprisli bir ananın, Huysuz ve masal seven oğluyum ben de. *** Bir dönerim martla nisan köprüsünde grinin yeşiline. Bir musonik tayfunlara bulanır başım. Yaşım en az dedem Bekirağa kadar kocar. Ben “herlede yufka ekmek gibi” ufalanırım. Hısımım zemheride kuru dallar gül açar. Kaçarım, Soğurgan ve bulutların pencere camında arta kala bir mavinin, Zamansız, izansız, dinsiz, imansız ve mekansız iklimine. An o andır, bidayetten beri arzulanan... *** Diz yıkarım, Yüreğimin otantik kilimine. Son kez yasinlerle yıkanuben aritmetiğim, Hapsolurum metrenin her milimine... *** Ben ki Mahmutoğlu Ahmet’im diyarı Bozok’ta. Ama boşuna sevmişim arabaşını. Ahmet Yozgat
__________________
Bakire beyinlerde fahişe düşünceler (: KeyF-i Keder ~ 57 |
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
Daimi Üye
![]() Üyelik Tarihi: Mar 2008
Konum: Nereye (:
Mesajlar: 890
Teşekkür Etme: 1 Thanked 6 Times in 5 Posts
Üye No: 45581
İtibar Gücü: 1454
Rep Puanı : 310
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Al Karanlık Yut Beni
1/: Karanlıktır… Işıkları yaktıran Hele loy loy! Yaktıran oy! ... *** Gözlerimden yağmur yağar göklere Çoban yıldızına silerim yanağımın terini Örter hırçın çığlığını çayırlar saçlarımın Nisansı nefesiyle karanlığın ağzında Dudağımda martılar çığlık çığlığa Şakağım alaca şafak... Puslu bir mevsim örter başımı Atarım adımımı sahibim karanlıklara. *** Gece damlar... Karanlık sızar… Yıldızların sarışın yalnızlığına. Ellerim zifre banar beyaza uzanmak için. Sorar gözlerim... Neredesin oy? Yüreğimin aradığı... Lahuti elinde kandil Ve teslimiyet sızan bir arka koy Hele loy loy loy! ... 2/: Nerdesiniz aydınlıklar? Söyleyin kitabın orta yerinden, nerde? Hele loy loy, nerede? *** Çöller bataklık çağırır dört mevsimin enince Kuruyan damağımda bir tutam çayır yeşerir Çileye dolanır hayalimin artığı sevda kırığım Arzular oyar cevherini zebercet ocağının Açın kafesimi Allah aşkına dağlar Kamaşsın gözlerim Isırgan aydınlıklarla... *** Al karanlık yut beni Bilirim sahibim *******dir... Işıkları yaktıran lahuti can kardeşimde. Zifirin erimeyen orta yerinde Sorar gözlerim oy oy! Halay kurar parmaklarım arka yüzümde Hele loy loy loy! ... Ahmet Yozgat
__________________
Bakire beyinlerde fahişe düşünceler (: KeyF-i Keder ~ 57 |
![]() |
![]() |
![]() |
#8 |
Daimi Üye
![]() Üyelik Tarihi: Mar 2008
Konum: Nereye (:
Mesajlar: 890
Teşekkür Etme: 1 Thanked 6 Times in 5 Posts
Üye No: 45581
İtibar Gücü: 1454
Rep Puanı : 310
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Amanı Zamanı Yok Bu Arzuların
1/: Leyla, ey çöl bilgesinin şahan gözü... Şu kıldan örme ak çadır, Şu kırk çivili deve dikeni, İşte derununda çift kırkbayır taşıyan hecin... Ve ben, Yani Mecnun’u bir zülüf telinin, Ve göğsünde tek yürek taşıyan adam... *** Leyla, ey çöl kahininin zebercet gözü... amanı zamanı yok bu arzuların, Şahittir her şafakta Şu kıldan örme ak çadır... Eğil kumlara sor: Aşkla eğitilmiş aslanlar madımakla beslenir mi? Şapa talim eder mi aşk cengaveri? Hayır ve asla! Kim alırsa kelepir bir sevdayı mezattan, Cazibesini yitiren bir yürekle kalır Necef’in ortasında... 2/: Leyla, ey çölün tartışmasız şeykhının kozmik gözü... Şu kıldan örme ak çadırdaki orta direk, Şu kırk çivili deve dikeninden arta kalan kök, İşte derununda çift kırkbayır taşıyan hecin, Ve hecinin böğründen açılan su deliği... Ve ben, Yani Mecnun’u bir zülüf telinin ak artığının, Ve göğsünde ölü yürek taşıyan adam... *** Leyla, ey çöl mezarcısının fersiz gözü... Rüzgârlara binersen eyer vurma yar atına, Şahittir her şafakta, Şu kıldan örme ak çadır üstündeki liva... Eğil de bir sor kumlara: Son olarak kimi sever yüreği yarım olan? *** Bu çöl rüzgarları çaldı türkülerimin nakaratını, Ve harami tarihçiler yazdı aşkımı kıl çadırlara çöküp. Ama ben başı bir karış havada adam, Senden sonra tarihten kuşku duyarım. Alır bütün artık sevdalarımı, Terki diyar, Terki çadır, Ve de terki Leyla ederim. Sulanırım devemin yan böğründen, Çorak ovalarda kumlarla beslenirim. Çekil önümden, kavrama kollarımın elma dalını. Dönmek mi Leyla? ... Hayır ve asla! Kim alırsa kelepir bir sevdayı mezattan, Cazibesini yitiren bir yürekle kalır Kalahari’nin son fırtınasında. Ahmet Yozgat
__________________
Bakire beyinlerde fahişe düşünceler (: KeyF-i Keder ~ 57 |
![]() |
![]() |
![]() |
#9 |
Daimi Üye
![]() Üyelik Tarihi: Mar 2008
Konum: Nereye (:
Mesajlar: 890
Teşekkür Etme: 1 Thanked 6 Times in 5 Posts
Üye No: 45581
İtibar Gücü: 1454
Rep Puanı : 310
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Anam Ve Ateşin Zifafı
1/: İri iri yanıyordu. Volkanlara sabitlenen kurtların gözü... *** Ve iri iri yanıyordu Gözleri, eşkiya sorgulayan bir yargıç gibi Yalazlarla dans ediyordu anamın. İri iri yanan tandıra bakıyordu ağlamaklı Bir çıngı sıçrıyordu uzaya sekr durumunda Bir yıldız kayıyordu saçından İri iri yanan anamın gözleri ateşten resimler, Bozbulanık bozlaklar Ve doludizgin şiirler çiziyordu dört koldan, Babama sunmak için... 2/: İri iri bakıyordu anamın seyyareli şakağı Sanki tarhana vurmamıştı da kara kazana Acılı geçmişini kaynatıyordu Bir köşesinde ömrünün kendisi suskun Ötekisinde lacivert gölgesi oynaktı Ve orta yerde takvimleri yakan ateşti zalim Küllerden güller fışkırıyor zira Ve iri bir feliks yavrusu doğuyordu çığlık çığlığa Anam ateşten güller devşiriyordu... Babama sunmak için... 3/: İri iri kabarıyordu deveran... Anamın basireti burulmuş boğa misali yutkun Tarhananın öfkesi çivi çiviydi Sümerelinde Kızıl pelerinini çeviriyordu gürgeni piramit kalıplarının Ve alınyazısı eviriyordu ateş zebanileri Gözlerinde perilerle dans eden meşe Sanki çalı çırpıyı değil de Israrla elemlerini atıyordu anam ateşe... Belki de ondan alev gülleri devşiriyordu Anamın gözleri ateşten resimler, Bozbulanık bozlaklar, Ve doludizgin şiirler çiziyordu dört koldan... Babama sunmak için... Bana sunmak için ise tarhana kaynatmada... Ahmet Yozgat
__________________
Bakire beyinlerde fahişe düşünceler (: KeyF-i Keder ~ 57 |
![]() |
![]() |
![]() |
#10 |
Daimi Üye
![]() Üyelik Tarihi: Mar 2008
Konum: Nereye (:
Mesajlar: 890
Teşekkür Etme: 1 Thanked 6 Times in 5 Posts
Üye No: 45581
İtibar Gücü: 1454
Rep Puanı : 310
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Arandığım Aşk Bendim Belki de
1/: Sayın ki kendimdim aşk... Veya kutuplarda dona kalan anılarımdı... Sokak artıklarıydı çöp kutularında belki de... Sarhoş ömürleriydi yalpa yalpa... Belki hiçbiri değildi ama, Kesin karalı alınyazımdı aşk... 2/: Sayın ki kendimdim aşk... Onun ismiydi alfabede otuzuncu sırada... Galiba ikizler burcundaki astrolojik kaderimdi... Veya çıtır simitlerin gevrek susamıydı... Mizan gözünde mart soğuğuydu belki de... Hayal piramitleriydi kleopatra diyarında... Belki hiçbiri değildi ama, Kesin alın terimdi aşk... 3/: Sayın ki kendimdim aşk... Sımsıcak arzularımdı tandırdan yeni çıkmış... Veya ıssız *******in göz kırpan ay ışığıydı... Beynimdeki kobra zehri kinimdi belki de... Sarı sıcak nilüferleriydi Dicle nehrinde... Zamansız saatlerin kopmuş ödüydü... Öfkeli yağmur sonlarıydı ıslak bulvarlarda... Aysız *******de ellerimin haram teriydi... Öksüz şiirler yazılan kağıtlara damlayan ak mürekkepti... Sabahların ayazıydı selsiyus bilmem kaçta... Belki hiçbiri değildi ama, Kesin kurşini özlemlerdi aşk... 4/: Sayın ki kendimdim aşk... Zalimlerin bereketli kırbaç sesiydi... Veya göğün beline dolanan yedi renkli kuşaktı... Öfkemden akan kızıl mağmaydı cengiçinde... Canımdan damla damla kazdığım kızıllıktı... Bileklerimin son ürünüydü belki de... Belki hiçbiri değildi ama, Kesin sevdiğime olan inançsızlığımdı aşk... 5/: Sayın ki kendimdim aşk... Beynimdeki atıl çalı çırpıydı... Veya acılı türkü tortularıydı Arguvan bozlaklarında... Şekspir’de senfonik yalanlardı belki de... Buruk hayaların nisan sızıntılarıydı ya da... Bey sofralarında sabırsız kuşların ödüydü... Sarımsı yıldız tatlarıydı damaktan hiç uçmayan... Yanık damlalarıydı göğünmüş yürek basmalarında, Belki hiçbiri değildi ama, Kesin ömrümün son demleriydi aşk... 6/: Sayın ki kendimdim aşk... Yangın yeşiliydi sonbaharların tek tük… Veya balların acılı dibiydi kovanda arta kalan… Kuduran denizlerin tuzlu gözyaşı… “Kal” diyen hasretimdi belki de … Kadrimin son harfiydi şiirde… Belki hiçbiri değildi ama, Kesin kaderimin ikinci perdesiydi aşk... Ahmet Yozgat
__________________
Bakire beyinlerde fahişe düşünceler (: KeyF-i Keder ~ 57 |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|