www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee  

Geri Git   www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee > Forum > Eskiler (Arşiv)

Eskiler (Arşiv) Eski konular

CevaplaCevapla
 
Konu Araçları Görünüm Modları
Old 03-16-2006, 12:37 PM   #1
Bostandere
Forum Aşığı
 
Üyelik Tarihi: Dec 2005
Mesajlar: 4,764
Teşekkür Etme: 111
Thanked 1,308 Times in 803 Posts
Üye No: 4863
İtibar Gücü: 3040
Rep Puanı : 65437
Rep Derecesi : Bostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan Ninjutsu

Ninjutsu'nun tarihi her zaman anlatıldığı gibi tam olarak bilinmemektedir. Dilden dile değişik tarihler söylenmiştir. Ninjutsu'nun tarihi adı gibi gizli kalmıştır. Ama bilinen tarihler, MS.1300 ve 1600 yılları arasıdır. O dönemdeki ninjalardan sadece bazı kitaplar ve çizilmiş resimler kalmıştır.Tarihçe

Ninjutsu'nun tarihi her zaman anlatıldığı gibi tam olarak bilinmemektedir. Dilden dile değişik tarihler söylenmiştir. Ninjutsu'nun tarihi adı gibi gizli kalmıştır. Ama bilinen tarihler, MS.1300 ve 1600 yılları arasıdır. O dönemdeki ninjalardan sadece bazı kitaplar ve çizilmiş resimler kalmıştır. Onlardan sonra gelen nesil o kitaplardan ve resimlerden esinlenerek ninja teknikleri geliştirmişlerdir ve nesilden nesile gelen bazı hocalardan faydalanılmıştır. Ninjutsu'nun ilk çalışılan ryuları "İga" ve "Koga" ryularıdır.

-İga ve Koga Ninjalar-

Ninjutsu onlar için bir yaşam felsefesi, hayatlarının her döneminde kullandıkları bir anahtar oldu. İhtiyaç ve zorunluluk doğrultusunda savaşın, yaşamın, hayatta kalma mücadelesinin bir yolu haline geldi.Tabii ki insanlığın her evresinde olduğu gibi bu savaşçıların da barış içinde yaşadıkları dönemler olmuştur. Medeniyetin gelişimi,yerleşik düzeni ve toplumsal hayat olgunluğa ittikçe, savaşan vücutlar artık üreten sanat icra eden sanatçılara dönüştü. Bu savaşçılar Karate'deki Okinawa adasının oluşturduğu ekol gibi yerleştikleri, faaliyet gösterdikleri bölgelere göre "İga"ve"Koga" ninjalar diye iki kısma ayrılmışlardır.

-Ninja felsefesinden koptular-

Koga ninjalar, zaman zaman güçlerini arzu, heves ve menfaatleri doğrultusunda kullandılar.Bu anlayış onların gittikçe geleneklerinden ve ninja felsefesinden uzaklaşmasına ve nihayet yok olmalarına neden oldu. Onlardan geriye sadece yazılı birkaç döküman ve kitaplar kaldı.

Günümüzde Koga silsilesinden gelen bir üstad yoktur.Bunu iddia edenler atalarından kalma bu kitap ve dökümanlardan etkilenerek faaliyet göstermektedirler.

İga ninjalar ise nesilden nesile devam edecek bir sistem oluşturarak güçlerini yalnızca zulme ve haksızlığa karşı kullandılar. Böylece onurun ve adaletin timsali oldular.

-Sanat öğretilmeye başlandı-

20.yüzyılın ortalarında Japon Kültür Bakanlığı, kültür medeniyetlerinin kaybolmasını önlemek için geçmişle bağlantısı olan tüm sanat sahiplerine (dans, müzik, edebiyat, savaş sanatları, vb.) bir çağrıda bulundu. Tanaka sensei de bu çağrı üzerine geçmişine ait tüm belgelerle Kültür Bakanlığına başvurdu ve bu nitelikler sahip olduğunu evrak ve dökümanlarıyla kanıtladı. Ardından kurduğu okulunda insanlara öğretmeye başladı. Yetiştirdiği öğrencileri arasında 9 usta vardır. Bunlardan yedisi Japon, biri İtalyan, biri de Amerikalı'dır.

-Kendi ekollerini oluşturdular-

Bu ustaların içerisinde halen faal olanlar ise Masaaki Hatsumi, Harunaka Hashino, Tanamura, Frank Dux ve Juseppe Morabito'dur. Iga silsilesinden gelen tek ninja olan sensei 1993 yılında öldü. Öğrencileri ondan aldıkları bilgi ve birikimleriyle kendi ekollerini oluşturdular

Ninjutsu Nedir?


Ninjutsu, sözlük anlamı olarak; "gizemlisanat" anlamına gelir. Nin,"gizem, sır" jutsu ise, "sanat" demektir. Temel felsefesini "zulme karşı mücadelenin öğretisi" olarak açıklayabileceğimiz Ninjutsu, mazisi çok eskilere, Japon medeniyetinin başlangıcına dayanan bir savaş sanatıdır. İnsanın beyinsel ve psikolojik olarak olgunlaşmasında, mücadelenin ve istikrarın yerini ifade eder.

Ninjutsu ilk zamanlar belki bir öğreti şeklinde sistematize edilmemiştir. Ama zaman içinde bu sanat insanlara ve geniş kitlelere öğretildi. Ninjutsu kurslarda çoğunlukla sadece bir dövüş sanatı olarak sportif amaçlarla öğretilmektedir. Güvenlik ve bodygardlık alanındaki uygulama ve teknikleri profesyonel eğitime dahildir.

Ninja çalışması hedef olarak Tatsujin olmak demektir. Tatsujin ise tam mükemmel bir insan vücudu demektir. Taijutsu (vücut sanatı) Ninjutsunun temelini oluşturur. Düşme, yuvarlanma, yuvarlama, tırmanma, atlama, sürünme, vurma vb.metot ve şekillerinden oluşan taijutsu, vücudu biçimlendirip, sağlığı da koruyan hareketler zinciridir ve bu şekilde ninja kendisine has bir yürüyüş ve koşma şekli oluşturur.

Ninjutsu,çalışma esnasında hep doğal ve rahat hareketler yapmayı öngörür. Taijutsu insanın doğal gücüne, reaksiyon hızına, hareketliliğine ve doğanın kendi işleyiş prensiplerine uyumlu bir yaklaşım sağlamaya dayanır. Bu sayede kendini başarılı bir şekilde savunabileceğine inanılır.

Bu gün Ninjutsu daha çok Avrupa'da son derece sevilen bir dövüş sanatı olarak gittikçe artan sayıda bir öğretici ve öğrenci kitlesine sahiptir. Ninjutsu'nun dünyadaki temsilcisi Dr. Masaaki Hatsumi'dir

Ninjutsu'nun Temel Bölümleri

Ninjutsu çalışmaları dört temel bölümden oluşur. Bunlar ;

1)Tai Sabaki
2)Tai Jutsu
3)Jutai Jutsu
4)Kobu Jutsu
Şimdi bu bölümleri biraz daha açıklayalım.
TAİ SABAKİ

Sabaki, bütün savunma sanatlarında kullanılan bir eskiv oyunudur. En çok Aikido ve Ninjutsu'da görülür. Sabakinin ana kuralı rakibe odaklanmak, zamanlamayı iyi yapmak ve çabuk karar verebilmektir. Bir iki saniyelik gecikme olumsuz sonuçlar verebilir. Tai Sabaki, eski japon askerleri olan samurayların geliştirdiği bir sanattır. Kendo çalışırken Tai sabakiye çok önem vermişlerdir. Üstten, önden ve yandan gelen saldırılardan ayak eskivi yaparak sıyrılmayı geliştirmişlerdir.
TAİ JUTSU

Tai Jutsu, Tai Sabaki ile bağlantılıdır. Tai, uzaktan gelen herhangi bir saldırıya karşı yapılan teknikler demektir. Karşıdan gelen her saldırı ilk önce Tai Sabaki ile boşa çıkarılır ve sonra rakip etkisiz hale getirilebilir. Burada el ve ayakların birbirleri ile koordineli bir şekilde uyumlu olması lazımdır. Yani tek vücut halinde hareket edilmelidir.
İyi bir Tai yapmak için üç kural vardır.
1)Zamanlama
2)Refleks
3)Hissetmek
Bunları anlamak için biraz daha açıklayalım ;
Zamanlama
Karşıdan gelen saldırıyı telaşa kapılmadan (çünkü heyecan düşünceyi dağıtır) ve Sui jutsu düzeyinde (durulmuş bir deniz gibi) sakin ve akıllı bir şekilde karşılamak...
Refleks
Merminin namludan çıktığı gibi hızlı davranmak... Burada Tai Sabaki çok önemlidir.
Hissetmek
Bu kural aynı zamanda meditasyon bölümüne girer. Bu da, altıncı hissi geliştirmekle ilgilidir. Mesela rakibin saldırıp saldırmayacağını veya nereden saldıracağını, bakışlarından, omuz hareketlerinden ve konuşma tarzından anlamak demektir. Bu kuralları daha iyi anlamak için çok egzersiz yapmak lazımdır.


JUTAİ JUTSU

Jutai, Tai Jutsu'nun tam aksine uzak dövüşmek değil, yakın mesafeye girip göğüs göğüse mücadele demektir.
Jutai Jutsu'nun içinde Judo, aikido ve Ninjutsu'nun etkili teknikleri vardır. Jutai Jutsu'nun amacı, rakibin her türlü tutuşundan kurtulup rakibi etkisiz hale getirmektir. Ninjutsu'nun diğer bölümlerinde olduğu gibi burada da ayak oyunlarının büyük önemi vardır. Yanlış bir adım tekniğin istediğimizin dışında gelişmesine neden olur. Sokak kavgaları en çok tutmak, itmek ve sarılmak hareketleri ile başlar. Burada da yakın dövüşün ne kadar önemli olduğunu görüyoruz. Bu yüzden günümüzde polis ve özel güvenliklerde yakın dövüş çalışmalarına önem verilmekte ve bu şart aranmaktadır.

KOBU JUTSU

Kobu Jutsu, Nijutsu'da silahlı çalışmaya verilen addır. Bu çalışmalarda bir Ninja Ka (ninjutsu çalışan öğrenci) sopa, kılıç, bıçak, nunchaku, mızrak gibi aletleri kullanmayı ve bunlara karşı defansı öğrenirler. Bütün savunma sanatlarında Kobu jutsu çalışması vardır.Ama Ninjutsu'da olduğu gibi özgür değildir. Ninjutsu derslerinde bir öğrenciye belli bir seviyeden sonra silah eğitimi verilir ve siyah kuşağa geldiği zaman Kobu sanatını öğrenmiş olur. Ninjutsu'da bir başka özellik ise, bir Ninja'nın etrafındaki eşyalardan çeşitli şekillerde faydalanabilmesidir. Mesela; bir iplik, kravat, şemsiye, kemer, anahtar, kalem, ayakkabı bağı veya bir tahta olabilir. Ninjalar bunları, kısıtlı bir zamanda kendini savunmak veya tırmanmak vb.işlerde kullanabilirler. Özellikle bu tür günlük hayatta kullanılan eşyalar sokak saldırılarında kadınların veya her hangi bir insanın hayatının bir çok defa kurtulmasına ve malının çalınmasına engel olmuştur.

Ekol

Günümüzde Ninjutsu, en son İga ekolünden gelen ve Ninjutsu öğretisi ile yetişen hocalar sayesinde gelişmiş ve bu günkü modern halini almıştır.
Bu hocaların isimlerini "tarihçe" linkinde vermiştik. Bunların arasında bu gün en faal durumda olan, Masaaki Hatsumi'nin kurduğu Toga Kure ryu sistemidir. Bu sistem Ninjutsu'nun özüne en uygun olan sistemdir. Hatsumi hoca kendi fikrince Ninjutsu'da eksik bulduğu bazı bölümleri hocasından izin alarak Ninjutsu'nun içine katmıştır.
Böylece daha serbest ve günümüz şartlarına daha uygun bir Ninjutsu sanatı ortaya çıkmıştır. Yalnızca eskiden kullanılan silahlar va aletlerden bazıları günümüzde kullanılamayacağı için sadece geleneksel olarak öğretilmektedir. Çünkü Ninjutsu'nun özünden hiçbir zaman çıkılmaması gerekir.
Aynı zamanda eski teknikler Ninjutsu'nun temelini oluşturmaktadır ve bu çalışmalar ihmal edilmemelidir.Yoksa Ninjutsu'nun diğer sistemlerden pek farkı kalmaz. Bir ninja, yani Ninjutsu sanatı çalışan bir ninja, sanatının özüne bağlı kalması lazımdır. Böylelikle Ninjutsu daha ileriye gider ve daha geçerli bir savunma sanatı olarak yayılır.
Tabii ki Ninjutsu hakkında bazı zamanlar yanlış ve uydurma bilgilere dayanarak, mantıksızca birkaç film çevrilmiştir. Buna rağmen savunma sanatı yapmak isteyen araştırmacı öğrenciler, Ninjutsu'nun özünü araştırdıktan sonra gerçek bir savunma ve savaş sanatı olduğunu anlamışlardır.
Ninjutsu'ya başlamak isteyen kişiler Ninjutsu hakkında yetkili kişilerden bilgi almadan, yerinde seyretmeden bazı yazılara ve filmlere ehemmiyet vermemelidirler...
__________________




Bostandere çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 03-16-2006, 12:38 PM   #2
Bostandere
Forum Aşığı
 
Üyelik Tarihi: Dec 2005
Mesajlar: 4,764
Teşekkür Etme: 111
Thanked 1,308 Times in 803 Posts
Üye No: 4863
İtibar Gücü: 3040
Rep Puanı : 65437
Rep Derecesi : Bostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan

Muay Thai (tayland Boksu) <DIV align=justify>Muay Thai (tayland box’u) ; savaşların kılıç , ok ,ve mızraklarla yapıldığı ortaçağ dönemlerinde başladı. Yumruk yumruğa yapılan bu dövüşte kollar , ayaklar , dizler ve dirsekler silah olarak kullanıldı.
Askeri eğitimede dahil edilen bu spor Kral Naresuan zamanında (ms 1560)meşhur oldu. Kral MUAY THAİ,THAİ BOKS


Muay Thai (tayland box’u) ; savaşların kılıç , ok ,ve mızraklarla yapıldığı ortaçağ dönemlerinde başladı. Yumruk yumruğa yapılan bu dövüşte kollar , ayaklar , dizler ve dirsekler silah olarak kullanıldı.
Askeri eğitimede dahil edilen bu spor Kral Naresuan zamanında (ms 1560)meşhur oldu. Kral ,Burma ve Siam arasındaki savaşlarda esir düşmüştü.
Burmalılar kendi dövüşçülerini dünyanın en iyi dövüşçüleri olarak kabul ediyorlardı ve krala en iyi dövüşçüleri ile dövüşmesi için bir şans tanıdılar. Eğer kazanırsa özgür olacaktı. VE KRAL KAZANDI. Kral Narasuen , SİAM’A döndüğünde büyük bir şölenle karşılandı ve kısa zaman da siam stili box ulusal bir spor olarak kabül gördü.
O günlerden itibaren 20. yy baslarına kadar ; dövüşçüler atların derilernden sırımlar yapıp eldiven olarak kullandılar. Ayrıca ; dövüşçüler kendi aralarında anlaşarak cam parçalarını ezip sırımların üzerine yapıştırabiliyorlardı. Taylantlılar Muay Thai’yi kendilerine prestij sağlayan ulusal bir spor olarak kabul ederler.
Taylantlı erkek çocuklar okuluna giderek veya kendi başlarına Thai sitili boksun nasıl yapılacağını öğrenirler. Taylant’lı kızlar bile muay thai’nin temel prensiplerini bilirler ve gerektiğinde bunları , kendilerini savunabilmek için kullanırlar.
Muay thai bir çok ülkede popüler olmuş ve geniş bir kitleye yayılmıştır.


MUAY THAİNİN GELİŞİMİ


Şu anda thai stili boksun başlangıç tarihini gösteren kesin kaynaklar maalesef yok. Sadece Thai Boxun Taylandlıların Çinin güneyinden göç etmeleriyle başladığını varsayabilmekteyiz. Taylandlılar bu göç esnasında yöre halkının büyük bir direnişi ile karşılaştılar ve saldırganlardan saklanmak zorunda kaldılar. Hayatta kalabilmek için büyük mücadeleler verdiler.
Eski zaman silahları sadece kılıç mızrak , kargı , ok veya yaylardan ibaretti. Fakat bu silahlar yakın dövüşte çok hantal kalıyorlardı. Dolayısıyla dirsekler , yumruklar , dizler ve ayaklar taylantlılara daha pratik geldi. Sonuçta çok başarılı olmuşlardı , böylece savaşlarda kullanılan yeni bir dövüş sanatı gelişmiş oldu.
İşte bu MUAY THAİ’di yani TAYLAND BOX’u Taylantlılar nihayet uygun bir yere yerleşerek kendi şehirlerini kurdular ve büyük bir devlet olup arazilerini genişletmeye başladılar.
Artık en büyük ihtiyaçları ülkeyi savunabilecek büyük bir orduydu. İşte askerlere silah kullanımı yanında Muay Thaiyi çalışma zorunluluğu getirildi. Böylece atak ve savunma için yeni taktik ve teknikler geliştirdiler ve bunlara da box teknikleri adını verdiler.
Sonraları işin ehli olmayan kişiler bu dövüş sanatına el atarak onu “bir kendi kendini savunma sanatı” yada asker olmak için ihtiyaç duyulan beceri olarak gördüler. Tayland krallarından Kuhun Luang Sorasak ( Kaplan Kral) sık sık çeşiyli ülkelerin tapınaklarına giderek kim olduğunu belli etmeden gizlice dövüşlere katılıyordu.
Kral yetenekli bir dövüşçü olarak bilinirdi . çoğunlukla kendini gizleyip halk arasında dövüşlere katıldığından bir halk kahramanı olarak kabül gördü. Rattanoksin döneminde muay thai bir ulusal dönüş sanatı olmaya devam etti ve düzenlenen eğlencelerde yarışmaları yapıldı.
Maçlarda zaman tutma işlemi delik bir hindistan cevizi kabuğunun yüzdürülmesiyle yapılıyordu. Kabuk battığında raundun bittiğini belli etmek için ise davul çalınıyordu.
1788’de iki fransız kardeş taylanda geldiler. Bu iki kardeş hindi çinin kenarın da ve adalarda pek çok boksörü mağlup etmişlerdi. Kral 1.RAMA bu meydan okumayı kabul etti.
Bu arada Phraya Klang meydan okumayı kabul edeceğini fakat 50 chang tutarında bahse girmeleri gerektiğini söyledi. (50 chang o zaman yüklü bir miktardı) .Ama kral koruyucularından Muen Plan’ı Fransızlarla dövüşmek için seçti. Karşılaşma büyük sarayın açık alanında düzenlendi. Muen Plan krala ait dövüş giysilerini giydi.
Ğöğsü açıktı ve sihirli bir tılsım takmıştı. Ayrıca darbeleri önlemek içinde vücuduna yağ sürmüştü.
Dövüş başladığında fransız Muenin köprücük kemiğine ve boynuna atak yaptı ancak Muen kendini muay thai ile savundu. Fransızın kardeşi abisinin hiçbir ilerleme yapamadığını görünce sinirlendi ve Muen’e arkadan gizlice vurdu. Bu esnada Mu en fransızın işini bitirmişti bile.
Muhafızlar kurallara uymayan bu hileye karşı ileri atıldılar...sonra fransızlar yenildiklerini kabul ederek geri çekildiler. Ertesi gün Tayland’dan ayrıldılar ve birdaha Tayland Boksörleri ile dövüşmemeleri gerktiğini öğrendiler. Kral 5.Rama döneminde Thai-Box maçları çok meşhur olmuştu ve galip gelenler Kraldan çeşitli ünvanlar ve hediyeler alıyorlardı.
Yine bu dönemlerde box kampları düzenlenmeye başlandı. Kral ailesine mensup kimseler , diğer ülkelerden yetenekli kimseler bulup kamplar arası dövüşler düzenliyorlardı. Galip gelenler para ve değerli armağanlarla ödüllendiriliyordu. Bu dönem TAYLAN BOX’unun altın çağı olarak nitelendirilir.
Kral 6.Rma döneminde de Thai-Box maçları devam etti. Bu dönemde maçlar uygun genişlikteki alanlarda ama standart olmayan ringlerde yapılıyordu.
Zamanla halatlarla çevrili , standart yükseklikteki ringlerde yapılmaya başlandı. İlk ring 1921 yılında SUAN KULARP denilen yerde inşa edildi. Fakat ; gelenekselliğe uyarak dövüşçüler hala ellerini sırımlarla sarmaya devam ediyorlardı. TAY-BOX yaygınlaştıkça Thai-Boksörlerine meydan okuyan yabancı dövüşçülerin sayısı da artmaya başladı.
Önemli ve meşhur bir serbest stil maçı genç boksör HARNTALAY ile Çin’den gelen CHİN CHANG arasında yapıldı. Karşılaşmayı büyük bir kalabalık izliyordu.
Sonuçta genç Harntalay rakibini sert bir tekme ile saf dışı bıraktı. Bu dönemden sonra ringlerde hakemlerde görev yapmaya başladı. Rauntlar dakikalarla belirlenmeye başlandı. Bütün bu yenilikler diş ülkelerden gelen etkiler sonucu benimsendi. Ancak sırım ile elleri bağlama 1929 yılına kadar sürdü.
Bundan sonra normal box eldiveninin kullanımına geçildi. Lumpini parkındaki ringde Filipinli bir boksörün ilk defa box eldivenleriyle gösteri yapması sonraları eldivenlerin kullanılmasını teşvik etti.
Kral 7. Rama dönemi önemli bazı değişikliklerin yapıldığı dönemdir. Bangkok’ta ve diğer şehirlerde kalıcı tay-box statları inşa edildi. Fakat bu statlar 2. Dünya Savaşı (1942-45) süresince yavaş yavaş ortadan kayboldu. Savaştan sonra ise bir gecede mantar gibi tekrar ortaya çıktılar.
Turnuvalarda dövüşmek için diğer ülkelerden gelen pek çok boksör Bangkok’ta toplanıyordu. Nihayet ilk standart boks stadyumu 1945’te inşa edildi ve adı RAJADAMNERN olarak belirlendi.(bu stat halen faaliyette olup dünyanın en ünlü statyumudur).Artık muhtelif kurallar koymanın zamanı gelmişti , 3’er dakikadan 5 raunt üzerinden maçlar düzenlendi. Rauntlar arasına 2 dakika mola süreleri ilave edildi. Daha sonra ise sikletler belirlenerek bu kilolarda şampiyonlar belirlenmeye başlandı.en sonunda muay thai günümüzdeki şeklini aldı.ancak tay boks halen gelişimini sürdürmektedir.


Muay Thai artık uluslar arası bir dövüş sanatıdır. Eğer bu spor ile ilgilenen herkes ; bu sanatı yükseltmeye , korumaya ve gelecek nesillere aktarmaya gayret ederse , tay boks ilelebet yaşayacak ; Tayland halkı için çok değerli bir sanat olmaya ve kendilerini tanıtmaya devam edecektir...
__________________




Bostandere çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 03-16-2006, 12:39 PM   #3
Bostandere
Forum Aşığı
 
Üyelik Tarihi: Dec 2005
Mesajlar: 4,764
Teşekkür Etme: 111
Thanked 1,308 Times in 803 Posts
Üye No: 4863
İtibar Gücü: 3040
Rep Puanı : 65437
Rep Derecesi : Bostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan

Kick Boks Kick boks’un çok eskilere dayanan bir tarihi yoktur. Son yıllarda gelişme göstermiş bir sistemdir. dövüş branşları genellikle Uzakdoğu kökenlidir.
Kick boks’un tarihi


Kick boks’un çok eskilere dayanan bir tarihi yoktur. Son yıllarda gelişme göstermiş bir sistemdir. dövüş branşları genellikle Uzakdoğu kökenlidir.70 yılların başında yeni kavramlar ortaya çıkmaya başlamış ve batı dövüş sporlarında olan Uzakdoğu hegomenyasını yıkmak için alternatifler geliştirmeye başlamıştır. Zamanla doğu ve batı arasında bir kombinasyon oluşmuş ve buna batı modern spor ilminide katarak bunünki modern Kik boks sistemini kurmuştur.

Batının önderliğinde gelişen bu sistemi Amerika ve amerikan sineması Uzakdoğu sistemlerine karşı önemli bir rakip olarak algılamış ve tüm medya gücüyle bu yeni sistemi dünyaya tanıtmıştır. Beyaz perde sayesinde bir anda popüler bir spor branşı haline gelen Kick boks’ta kısa bir sürede federasyonlar kuruldu ve Avrupa,Dünya şampiyonaları yapıldı.

Amatör Kick boks un önde gelen kuruluşları Danimarka’nın Broby kentinde yerleşik

ınternatıonal amatör Kick boxıng spor assocıatıon (ıaksa)dır.
En önemli profesyonel kuruluşlar ise

World kıck boxıng asocıatıon (wka)
Internatıonal sport kıckboxıng assocıatıon (ıska) dır
. WKA full contack ve low-kıck (üst baldıra tekme) tekniklerini kabul ederken,ISKA bu tekme vuruşlarını yasakladı.
Muay thai birliği ise geleneksel tayland sistemi olan diz vuruşlu sistemle kendini temsil etmektedir.

Bugünki modern kıckboksta resmi olarak müsabakaları yapılan üç sistem vardır. bunlar sırasıyla şunlardır.

SEMI CONTACT
Bu uygulamada darbe rakibe temas gerçeklestirildigi an durdurulur bu da yaklasik bir santim vuruştur. Yani vuruştan itibaren bir santim sonra vuruş durdurulmalidir. Bu sistemde de puan kaybetme vardır. Nokta vuruslu bir müsabaka sistemi olan Semi Contact adından da anlasilacagi gibi Full Contact maçları öncesinde kisilerin eğitimlerini tamamlamasina olanak verir.

FULL CONTACK
Koruyucu malzemesi Full Contact ile ayni olan bu sistemde vuruşlar tamamen serbesttir. Rakip yere düsünce de vurulabilir. Yani tam anlamiyla serbest dögüstür.Çogunlukla profesyonel maçlar yapilir. Bu maçlar da para ödülü vardır.
Bugün çok degisik türlerde dögüs stili sporcu veya antrenörleri Ful Contact yaptiklarini iddia etmektedirler. Iste bu noktaya gelindiğinde bir kavram karkaşası ortaya çikmaktadir.Bilhassa bir çok vurusa izin vererek stiller kendilerini Tam Temaslı diye tanimlamaktadirlar.Ancak burada bir yanlislik vardir. Çünki ilk basta Full Contact oluşurken her stilden müsabıklar belirlenen ortak kurallarla dögüstüler. Fakat zaman içinde özellikle Full Contact çalismayanlar elendiler.
Diger stillerde çalisanlar "All Style Open" yani "Her Sisteme Açik" turnuvalarla bir çesit Full Contact yapmaya devam ettiler.Zaten basta da bahsedildiği gibi her stilde (Karate, Taekwonodo, Kung-fu gibi) Full Contact müsabaka yapmak mümkündür. Fakat bu gerçek Full Contact değildir.
Serbest Dögüs Sanatlarin daFull Contact'a en yakin spor Tayland Boksu (Muay Thai) dur. Fakat Full Contact kabul edilmez. Bu tür sistemler "Contact" yani "Temaslı" olarak adlandirilirlar. Hatta bir çok ülkede bu karisikliga son vermek için Full Contact'a "Amerikan Boksu" denmeye baslanistir. Önceleri belirli asamalardan geçmiş ve kendini kanitlamis bulunan Taekwaondo'cu, Kung-fu'cu ve Karateci Full Contact yapabiliyordu. Bugün yine baska stillerde çalisip Full Contact maçlarina katilanlar vardir. Fakat yanlizca Full Contact ögreten okullar her geçen gün yayilmaktadir.

LAYT CONTACT
Tekniklerde kontrol gereklidir. Nokta vurusu esas alinir. Hedefe vardigi an durması esasdir. Bu basarildigi zaman puan alinir. Aksi halde yani temas gerçekleşirse (rakibin hatasi hariç) puan kaybedilir. Touch Contact maçlar Amerika'da kisilerin Full Contact müsabakalari öncesinde tekniklerini geliştirmesine olanak tanır.

FULL CONTACT'IN TARIHI

Full Contact kelime anlamı olarak Türkçe'ye "Tam Temaslı" diye çevrilse de bu içer Full Contact kelime anlamı olarak Türkçe'ye "Tam Temaslı" diye çevrilse de bu içerik olarak yanlis bir çevirmedir. Burada kelime olarak değil anlam olarak çevirisi yapılabilir. Bu da ancak "Serbest Vuruşlu" olabilir.
Yani iki sporcu karsi karsiya gelip belirli kurallar çerçevesinde vuruş gücünü kisitlamadan birbirleri karsisinda nakavt yada puan üstünlüğü ile ile galip gelmek için mücadele ederler. Tabii ki kuralların olusturulmasi ve bir takım koruyucuların kullanilmasi Full Contact'i sokak dögüsünden ayirir.
Full Contact'in tarihine bir göz atacak olursak 1970'li yıllardan itibaren tanınmaya ve yayılmaya basladigini görürüz. Bu stilin kurucuları ve önderleri Amerikalı Jhoon Rhee, Aaron Baaks, John Worley, Mike Stone gibi Taekwondo ve Karete ustalaridir. Bruce Lee de Contact müsabakalaritercih ettigi için Full Contact'i destekliyordu.
Bu sahislar ilk Full Contact maçlarini düzenlemeye ve stili tanıtmaya basladilar. Tabiki bir çok kurallar getirdiler. Bu kurallar çoğunlukla degisik dögüs sistemlerini ortak bir noktada buluşturmaya çalismak ve yeni stilin gelişmesini sağlamak içindi. Önceleri oldukça serbest olan maçlar daha sonraları kurallarla düzenlendi. Bu düzenlemelerden sonra Full Contact çesitli birlik ve federasyonlar tarafından tanindi ve bu kuruluşlar tarafından müsabakaları tertiplenmeye baslandi.
Bu stilin ilk sampiyonlarinin arasında
Jeff Smith,
Bill Wallece,
Chuck Norris,
Joe Lewis,
Steve Anderson,
Gordon Franks,
Ray McCallum,
Dominique Valera görülür.
Diger ülkelerden bir çok unutulmaz şampiyon çikmistir. Dünya çapında en ünlü Full Contact dögüscüsü Amerikalı Bill Wallace'tir. 35 yasina kadar dögüse devam eden Bill Wallace,dünyanın en hizli sol bacagina sahip dögüscüsüdür ve "Mr. Super Foot" diye adlandirilmistir.
Kurallar

Kıck boks müsabakalarında müsabıklar özel eldiven, ayak koruyucu, kogi ve dislik takarak ringe çıkarlar. Müsabakaların yapildigi yer genellikle boks ringi olup 9x9 ebadindadir.
Bazen de yerden yüksekte özel ölçülerdeki ringlerde müsabakalar yapilir. Müsabakayı bir orta hakem ve iki veya dört yan hakemle birlikte yönetir. Rauntlar 2 veya 3 dakika olur.
Amatör müsabakalar 3 raunddan baslar. Profesyonel müsabakalar ise 5 raund üzerinden yapilir. Ülke, Avrupa ve Dünya sampiyonalari ve unvan maçları ise en az 10 raund olarak yapilir.
Müsabakalarda uygulanan el teknikleri normal boks teknikleridir. Ayak teknikleri ise ayakla yapilir. Diz ve kaval kemiği ile vuruşlar yasaktır. Maçlarda belirli sayıda tekme atma zorunluluğu vardır. Bu tekmeler yan hakemler tarafından sayilir.
Diz, dirsek vuruslari, tutuş ve süpürme yasaktır. Avrupa'da yapılan bazi Full Contact müsabakalarında tutuş ve süpürme belirli saltlar dahilinde serbesttir.
Yine Amerika’daki bazi turnuvalarda rakibin ayagi yerden kalktigi an baldirlarina ayak tekniği uygulanabilir. Bu vuruş puan almaz fakat rakibi aldatabilir.
Çeşitli ülkelerde bir çok degisik kuruluş tarafından organize edilen Full Contact maçları ile ilgili iki büyük kuruluş vardır. Bunlar Professional Karate Association (PKA) World Karate Association (WKA) dir. .
__________________
__________________




Bostandere çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 03-16-2006, 12:40 PM   #4
Bostandere
Forum Aşığı
 
Üyelik Tarihi: Dec 2005
Mesajlar: 4,764
Teşekkür Etme: 111
Thanked 1,308 Times in 803 Posts
Üye No: 4863
İtibar Gücü: 3040
Rep Puanı : 65437
Rep Derecesi : Bostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan

Ju-Jutsu Bu spor dalı içinde Jiu-jitsu, Ju-do, Ai-ki-do, Karate-do v.b. disiplinlerini ihtiva eden modern bir savunma sanatıdır.

Saldırı ne şekilde olursa olsun her hareketin ve saldırının zayıf bir noktası mutlaka vardır. İşte bu spor dalında bu zayıf noktanın tespiti ile hareketin en etkili yöntemlerle önce savuşturulması, gerektiğinde engellenmesi ilkesine dayanmaktadır. Bu spor dalında saldırıda bulunan kişinin tamamen hareket ve gücünden faydalanmak suretiyle saldırgan etkisiz hale getirilir.

Ju-jutsu özellikle hiçbir koruma yöntemine sahip olmayan bayanların her tür saldırıya karşı kendilerini savunabilmesine olanak sağlamaktadır. Bu tekniklerin uygulanması dışarıdan izlendiğinde kuvvetler çarpışması şeklinde görülmez; Aksine adeta dans edercesine, rakibin etkisiz hale getirilmesinin, çok kolay ve estetik hareketlerle mümkün olabildiği görülür.

Ju-Jutsu Türkiye'de ilk defa Sensei Rafet Demir tarafından İstanbul'da öğretilmektedir.

*********************************
Jiu-Jitsu

Bu geleneksel savunma sanatı samurayların silahlarını kullanamadıkları zaman baş vurdukları tekniklerden olusmuştur.

Feodal Japonya’da bunun gibi savunma sanatlarının ‘Yawara’, ‘daito-ryu’, ‘katori-ryu’ veya ‘takeno-uchi-ryu’ öncüleri vardı. Jiu-Jitsu ismi Tokugava Ära’dan itibaren anılmaya başlandı.

Çinli Tsin-Gembin 1660 yılında Japonya’ya geldi ve daha sonra Jiu-Jitsu olarak anılacak olan savunma sanatını öğretmeye başladı.

Japon hekim A. Yoshitoki Çin’de silahsız mücadele sanatını öğrendi ve anladı ki, tekniklerin etkili yapılabilmesi için hatırı sayılır bir vücut gücüne sahip olmak gerekir. Bir kış günü Japonya’ya döndüğünde, yoğun kar yağışı altında bir çam ve bir sögüt ağacı gördü. Çam ağacının hareketsiz dalları kar yükünün altında kırılırken, söğüt dallarını yumuşakça eğiyor ve yükün altından zarar görmeden kalkıyordu. Bu olay hekimi çok etkiledi ve Yoshitokisan’in aklına; daha az güç kullanılarak, hareketleri yumuşatılarak kazanılan bir dövüş sistemini geliştirmek geldi.

Bu müsahededen sonra Tsukushi’deki Tennango Tapınağı’na döndü ve orada kendi Anatomi bilgilerinden de yararlanarak 103 yakalama hareketi ortaya çıkardı. Onun sistemi ‘Yoshin-ryu’ (Söğütkalbi Okulu ) olarak adlandırıldı.

Japon savunma sanatı 20. yüzyılda ‘Jiu-Jitsu’ adı altında dünyaca üne kavuştu. ‘Jiu’ yumuşak, ince, mülayim, ‘Jitsu’ sanat anlamına gelir. Jiu-Jitsu bir saldırının, anatomik bilgi ve fizikteki kaldıraç sistemi prensibi kullanilarak bertaraf edilmesi ilkesini içerir.
Jiu-Jitsu, 1905’te Erich Rahn tarafından Almanya’ya getirildi. Rahn 1906’da Berlin’de ilk Jiu-Jitsu okuluna açti.(Bu okul hala faaliyettedir!)


1907 yılında iki Japon kruvazörü bir donanma ziyareti için Kiel şehrine geldi. Bu fırsat Jiu-Jitsu savunma sanatını ileriye götürdü. Zamanın Keiser’i II. Wilhelm müttefiklerinin sanatlarından etkilenip, Berlin’deki askeri spor okulu için bir Jiu-Jitsu hocasi istihdam edilmesini emretti.


1922’de Alfred Rhode ve Max Hoppe hocaları Erich Rahn’in insiyatifi ile Frankfurt/Main ve Berlin’de ilk Jiu-Jitsu klüplerini kurdular. 1924’te ‘Reichverband für Jiu-Jitsu” Jiu-Jitsu imparatorluk federasyonu. İlk ferdi şampiyona (daha önce de karşılaşmalar yapılıyor idi.) 1926’da Köln’de yapıldı. 1930’a geldiğimizde Almanya’da yüzün üzerinde çalışma yeri vardi.

Jiu-Jitsu bugün harp halinde (veya acil durumda) nasıl hareket edileceğini öğreten müsabakasız ruh ve vücut idmanıdir. Jiu-Jitsu’da atış , kırış ve ‘rakibi’ bir yerden bir yere nakletme teknikleri çalışılır. Bunun dışında Anatomik noktalara uygulanan atemi adi verilen vuruş teknikleri de mevcuttur.

Modern Jiu-Jitsu kişiye kendini savunma yanında sabır, karşısındaki kişiye davranışta incelik ve harp halinde (veya acil durumlarda ) gerekli olan kendine güveni temin eder. Klasik Jiu-Jitsu’dan 19. yüzyılın sonlarında bir müsabaka sporu olan Ju-do doğmustur
__________________




Bostandere çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 03-16-2006, 12:41 PM   #5
Bostandere
Forum Aşığı
 
Üyelik Tarihi: Dec 2005
Mesajlar: 4,764
Teşekkür Etme: 111
Thanked 1,308 Times in 803 Posts
Üye No: 4863
İtibar Gücü: 3040
Rep Puanı : 65437
Rep Derecesi : Bostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan

Tai Chi

Tai Chi Chuan’ın temeli İÖ 2000 yıl önce eski Hindistan'da yapılan yoga çalışmalarına dayanır. Fakat Çin felsefesinin mabedi sayılan Saholin Tapınağı’nda doğmuş ve gelişmiştir. Tai Chi, Çin’de uygulanan 300 dövüş sanatı ve fiziksel egsersizlerinin, Hindistan’daki yoga ve meditasyon çalışmalarıyla bir karması olarak düşünülebilir.
Çin'deki dövüş sanatları "Internal arts" (İç) ve "External Arts" (Dış) olmak üzere ikiye ayrılır. İç sistemlere Tai Chi, Sheng-I ve Pa-Qua stilleri dahildir. Dış sistemlere örnek olarak Shao Lin, Long Fist, Southern Fist, Karate, Wushu stilleri verilebilir. İç ve dış sistemler arasındaki en temel fark, iç sistemlerde, yumuşaklık ve rahatlığın hakim olmasıdır. Buna karşın dış sistemlerde, kuvvet, sertlik ve sağlamlık hakimdir.
v FELSEFESİ

Tai Chi Chuan, “Supreme Ultimate Force” yani yaklaşık anlamıyla “Mükemmel Yüce Güç” şeklinde çevrilebilir. Temeli, evrensel yaşam enerjisi olan Chi enerjisidir. İnsan vücudunda, yanlış duruş, yanlış beslenme ve stresten kaynaklanan bazı blokajlar oluşur. Bu blokajlar Chi enerjisinin vücut içerisindeki akışına engel olduğundan, uzun vadede sağlıkta bozulmalar meydana gelir. Özetle Tai Chi’nin nihai amacı, bu dolaşımı sağlamaktır.
Bu “Mükemmel Yüce Güç” düşüncesi Çin gizem felsefesinde sık sık karşılaşılan Yin Yang konseptinden doğmaktadır. Bu kavram, zıtlıklar prensibine dayanan Yin Yang konseptiyle ilişkilendirilir ve “Dynamic Duality” denen karşılıklı enerjik ikilemeler (kadın-erkek, aktif-pasif, karanlık-aydınlık, güçlü-zayıf gibi) içinde sıkça kullanılır.
Tai Chi Chuan’da, kas gücünden ziyade iç enerji (Chi) ve vücut arasındaki koordinasyon önemlidir. Tai Chi Chuan hareketlerinde gözlenen büyük iç enerji akışı, zihinsel konsantrasyon, nefesin derin alınması, vücut ağırlığının ve baskısının kontrol edilmesinden kaynaklanır. Tai Chi Chuan tekniklerinin ince, yumuşak ve yavaş olması bir okyanus dalgasına benzer. Dalgaların ilerleyerek bir sonrakiyle birleşmesi sürekli bir dalga hareketi ve enerji transferine neden olur. Sürekli birbirini takip eden dalgaları andıran biçimde yapılan Tai Chi teknikleriyle de, sürekli bir enerji akışı meydana gelir. Bu akışın devamlılığının sağlanması, Tai Chi Chuan’da birincil amaçtır.

UYGULAMA

Tai Chi Chuan, dünyanın birçok gelişmiş ülkesinde milyonlarca insan tarafından her sabah fabrikalarda, okullarda, açık alanlarda yapılır. Tai Chi Chuan'ın, üretim sektöründe verimliliği, eğitimde gelişmeyi artırdığı söylenmektedir. Fakat bugün Batı’da uygulanan Tai Chi, yoga ve meditasyon uygulamalarından derlenmiş formlar, figürler biçimidir. Bu şekilde zincirleme hareketlerle oluşmuş pek çok Tai Chi formu bulunmaktadır.
Bu hareketlerin birçoğu orijinal savaş sanatlarından çıkarıldığı halde birçok uygulayıcı için savaş sanatları ile ilgili olan kısmı büyük bir önem taşımaz. Onlar için asıl önemli olan amaç, vücutları için motive edici egzersizlerdir. Fakat Tai Chi’nin savaş sanatları yönü de hatırı sayılır derecede ilginçtir. Çin felsefesi ve doğal tıbbında “chi” ile ilgili bir konsept bulunmaktadır. Yaşam için gerekli olan güç, bu konsept dahilindedir ve “chi” bedene bu gücü veren enerjidir.
Tai Chi’nin nihai amacı vücuttaki bu enerjinin bedenin her noktasında dolaşımını sağlamaktadır. Bu da insanda sağlık, dirilik, canlılık inançlarını çoğaltmakta, moral açıdan insanı zinde tutmaktadır. Chi’nin bu dolaşımı sinir sistemiyle ve kan dolaşımıyla da yakından ilgilidir.
Bu düşünce “Chi” ile akupunktur ve Doğu geleneksel tıbbı arasında da dirsek teması sağlamaktadır. Zaten Tai Chi Chuan'ın asırlardır sevilerek yapılması, önemli hastalıklar ve sağlık üzerindeki olumlu etkilerinin bir kanıtıdır.
Tai Chi Chuan günümüzde kliniklerde, fiziksel terapide, kullanılmaya başlanmış; insan sağlığının korunmasında ve fiziki-ruhi bir kısım hastalıkların tedavisinde çok etkili olduğu doktora seviyesinde çalışmalara konu olmuştur. Bilimsel çalışmalar Tai Chi Chuan'ın yüksek kan basıncı, mide ve bağırsak ülserleri, kalp rahatsızlıkları, tüberküloz ve diğer rahatsızlıklar üzerinde etkili olduğunu göstermiştir.
Tai Chi’deki bir diğer nihai amaç, yapılan egzersizler vasıtasıyla sükuneti ve dinginliği sağlamak ve geliştirmektir. Bu hareketleri doğru ve eksiksiz öğrenmek koşuluyla bu pratikler bize bazı şeyler sağlar; Denge, hareketlerin sıra düzeni, hareketlerin ritimleri ve yine bu hareketlerin başlangıç noktasının vücuttaki yaşam merkezi olması gibi...
Böylece Tai Chi egzersizleri yürürken, koşarken, ayakta dururken ve benzeri durumlarda bizlere diğer insanlara karşı ek bir yetenek verir. Birçok uygulayıcı, bedenlerindeki duruş bozukluklarını, bu hareket düzeni ile giderebilir, stres ve gerginlikten kurtulabilir. Bundan başka meditatif doğal egzersizlerin huzuru ve sükuneti sağladığını da tekrar hatırlatalım.

HAREKETLER

Tai Chi’de yapılan hareketler olabildiğince yavaş, yumuşak ve zarif aynı zamanda figürler arası geçişler sarsıntısız ve akıcıdır. Tüm hareketler alt karın boşluğunda bir miktar havanın sıkıştırılmasıyla yapılır. Sıkışma şiddetindeki artmaya ve azalmaya bağlı olarak, sırasıyla kollar dışarı ve yukarıya yada içeriye ve aşağı doğru hareket eder.
İnsan karnının alt orta noktasında meydana gelen sıkışma, gücün ana kaynağıdır ve bu noktaya çok önemli nokta "Tan Tien" denir. Bu teknikler yapılırken, düşünce alt karın noktasına yoğunlaşır ve teknikler zihin, vücut ve enerji koordineli biçimde yapılır. Çünkü, Tai Chi Chuan teknikleri vücut uzuvlarından ziyade iç enerji kuvvetiyle gerçekleştirilir.
Tai Chi hareketlerinin orijini savaş sanatlarından geldiği için, uygulayıcıları bazı savaş pratikleri de yapar. Tai Chi prensiplerinde “push-hands” denen, iki insanın yaptığı egzersizler zaman içinde o iki insan arasında enerjik bir bağa ve bir diğerinin “chi”sine (yaşam enerjisine) cevap vermesine kadar uzanır. Tai Chi’nin bazı figürleri slow-tempo dövüş biçimidir. Bu sebeple uzun zaman Tai Chi çalışan pratisyenler dövüş sanatlarında da usta olma yoluna girerler.
Tai Chi felsefesinde esas vurgu, insanın içindeki yıkıcı enerji potansiyelinden (tekmeleme ya da yumruklama) uzaklaşmasını, bu enerjinin dağıtılmasını sağlamak, bir tehlike anında kontrolü sağlayabilme yeteneği kazanmaktır.

TARİHİ

Tai Chi’nin pratik uygulamaları, Taoizm’in felsefi konteksinde geniş bir şekilde yeralmıştır. Bu yansıma ilk kez, bilge ve gizemci Lao Tsu ve daha yaşlı çağdaşı Konfüçyüs vasıtasıyla olmuştur. Lao Tsu, İÖ 6. yüzyılda Honan eyaletinde, Taoizm’de yeni ufuklar açan “Tao Te Ching”i yazmış ve müritlerine öğretmişti. Bir felsefe olarak Taoizm, birçok ana unsurun dışında huzuru, dinginliği, doğanın güzelliğini, sessizliğini benimser ve dünyanın en düşünceli ve mistik görünüşlü sofilerinden oluşur.
Tai Chi’nin gelişimi 13. yüzyılda Çin'de yaşamış olan Chang Sang Feng isimli Taoist bir rahib vasıtasıyla olmuştur. Bu rahip, özel olarak seçtiği bir kaç öğrenciyi yetiştirmiş, Sung Hanedanı zamanında bir sır gibi saklanan ve ancak bir kaç şanslı kişinin öğrenebildiği Tai Chi Chuan, bir kaç yüz yıl sonra çok sayıda öğrencinin yetiştirildiği popüler bir spor olmuştur .
Tai Chi Chuan küçük formlardan oluşan bir çok stile ayrılmıştır. Günümüzde en yaygın bir şekilde olarak tatbik edilen beş Tai Chi stili "Yang, Chen, Wu , Sun ve Woo" Chen ailesinin çalışmalarına dayanır.
Tai Chi, özellikle Doğu pratisyenleri arasında uzun zamandır Çin kehanet sanatı I Ching ile ilişkilendirilmektedir. 8 pozitif basit I Ching trigramı ve Çin simyasının 5 elementi (metal, ağaç, ateş, hava ve su) ile Chan San-feng tarafından yaratılan 13 Tai Chi duruşu arasında düşünsel bir birlik vardır. I Ching’in 64 trigramı ve diğer Tai Chi formları arasında da başka düşünsel bağlar olduğuna da inanılır.
__________________




Bostandere çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 03-16-2006, 12:42 PM   #6
Bostandere
Forum Aşığı
 
Üyelik Tarihi: Dec 2005
Mesajlar: 4,764
Teşekkür Etme: 111
Thanked 1,308 Times in 803 Posts
Üye No: 4863
İtibar Gücü: 3040
Rep Puanı : 65437
Rep Derecesi : Bostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan

(WT) WingTzun Başında bir Türk olan Emin Boztepe’nin bulunduğu WingTzun ve Escrıma organızasyonu,karizmatik ve ilginç kıyafet ve dövüş şekilleriyle oldukça popüler bir sistem.Yurtdışında ve yurt içinde organızasyona bağlı bir çok kulüp ve üyesi bulunan wıng tsun ailesi,bu sistemi adeta Türkleştirmiş durumdalar
WingTzun nedir?

WingTzun (Türkçe'de "ving çun" diye okunuyor) dövüş sanatı 250 yıldan fazla bir süre önce rahibe NG Mui ve sanata adını veren güzel Yim WingTzun tarafından geliştirilmiştir. Sanatın özü, çok daha güçlü rakiplere karşı kendini koruma isteğinden ortaya çıkmıştır.

Bunun doğurduğu düşünceden yola çıkarak rakibin gücüne karşı değil ama rakibin gücünü kullanarak işleyen bir dövüş sistemi geliştirilmiştir. Sonuçta bu iki bayan, oldukça gelişmiş olan dövüş sanatı teknikleri sayesinde yaşadıkları zamanın en güçlü erkekleriyle yaptıkları dövüşleri kazanabilmişler.

O zamandan sonra WT pratik olarak sadece aileler ve klanlar içerisinde öğretilmiştir. 1972 yılında ölen büyük usta Yip Man ayrıcalıklı olarak Çinli öğrencileri eğiten son WingTzun öğretmeniydi. Yip Man'ın en sonuncu usta öğrencisi Leung Ting tarafından güncelleştirilmiş olan bu dövüş sanatı sistemini günümüzde, tüm dünyada altmıştan fazla ülkede öğrenen on binlerce üye bulunmaktadır.

WingTzun (WT) sistemi kendini savunmanın en etkili ve tutarlı şeklidir:

WingTzun fiziksel veya akrobatik yetenekleri temel almamaktadır ve dolayısıyla da zayıfın güçlüye karşı kendini savunabilmesine olanak sağlamaktadır.

Dokunma duyusuna dayalı olan reflekslerle ortaya çıkan WingTzun kendini savunma hareketleri ile rakibin gücü rakibe karşı kullanılabilmektedir. Bundan ötürü WingTzun dövüşçüsü dokunma duyusuna karşı hassastır, dövüşçüyü yanıltan görsel yönlendiricilere karşı değil.

WingTzun öyle bir yapıdadır ki birisi az sayıdaki hareketle etkili bir şekilde dövüşebilir. WingTsun sistemi hiçbir kısıtlama yada kuralın olmadığı bir kendini savunma durumunda etkili şekilde uygulanabilecek yapıdadır.

Çabukluk, kullanılan daha az sayıdaki hareket vs. WingTsun'u gelmiş geçmiş en hızlı dövüş sanatı sistemi yapmaktadır.

WingTsun'un konsantrasyon eğitimi, nefes ve meditasyon egzersizleri, fitness, kondisyon ve sağlık gibi daha pek çok artıları vardır

WingTsun dövüşün beş aşamasını da kapsamaktadır:

1. Aşama -ayaklarla dövüş (tekme mesafesi)

2. Aşama -ellerle dövüş (yumruk mesafesi)

3. Aşama -dizler ve dirseklerle dövüş

4. Aşama -tutma, kaldırma, atma vs.

5. Aşama -yer dövüşü

Dört WT ilkesi

BİRİNCİSİ: EĞER YOL AÇIKSA İLERLE!

Böyle yaparak durumun kontrolü elde tutulabilir. Rakibi onun güvenlik sınırını geçtiğinde artık saldırganlık biçiminin bir önemi kalmaz ve bu durumda WT dövüşçüsü "evrensel çözüm" de denilen doğrudan atakta bulunur. WT agresif savunma stratejisini izler.

İKİNCİSİ: EĞER TEMAS VARSA ONA YAPIŞIK KAL!

Eğer rakibi WT dövüşçüsünü ilerlemesinin hemen ardından durdurmayı başarırsa WT dövüşçüsü rakibiyle temasını korur.

ÜÇÜNCÜSÜ: YOL VER!

Rakipten gelen fiziksel temasa tepkimizi, dokunma duyusuna dayalı reflekslerle (Chi Sao) vermekteyiz. Rakibe göre olan ve ona doğrudan uyum gösteren bu pasif savunma refleksleri saldırıdan doğan enerjiyi etkisiz kılar. WT yumuşak stilden bir dövüş sanatıdır.

DÖRDÜNCÜSÜ: EĞER RAKİP GERİ ÇEKİLİRSE TAKİP ET!

İleriye doğru devamlı bir itme olduğundan, tıpkı her boş alanı dolduran su gibi bir kişi de açılan her uygun noktaya ileri doğru girer. İşte bu şekilde dördüncü ilke ileri doğru olan daimi itmenin sonucunda ortaya çıkar. İkinci ve üçüncü ilkeyi kavrama yeteneği Chi-Sao yoluyla kazanılır. Tüm dört ilkenin bir araya getirilebilmesi de Lat-Sao yaparak kazanılır. Hareket repertuarı WT "Formları" ile kazanılır.

LATOSA ESCRIMA SISTEMİ NEDİR?

"BÜTÜN, KENDİSİNİ OLUŞTURAN PARÇALARIN TOPLAMINDAN DAHA FAZLADIR"

İşte L.E.'nin arkasında yatan felsefe budur. Örneğin bir teknik tek başına kullanıldığında etkili olmayabilir. Ancak denge, hız, güç, odaklanma, zamanlama gibi kavramlarla birleştiğinde alınan sonuç çok daha etkili olacaktır. Bu nedenle de L.E. sistemi içinde çalışılan teknikler sadece bu fikre ulaşabilmek için birer araçtır. Birbirinden bağımsız olarak kullanılan birçok teknik kişinin yeterliliğini artırmayacaktır. Teknikler sadece hareketler şeklinde çalışılır, ta ki uygun dövüş kavramlarıyla birleştirilene dek. Savaş sanatlarının nihai hedefi zihinsel, fiziksel ve teknik yeteneklerin bir bütün haline halinde kullanılmasını sağlamaktır. Latosa Escrima'nın amacı bunu yaparken düşünebilen ve anında reaksiyon verebilen, fazlalıklarla uğraşmayan escrimadorlar yetiştirebilmektir.

Escrima orijinal olarak Filipin savaş sanatlarının bünyesinde kullanılan bir isimdir. Bu isim daha sonra güç ve gerçekçi dövüş kavramlarından esinlenerek "dövüş escrima" adına çevrildi. Dövüş escrimasının tek bir amacı vardı : kazanmak. Kazanmanın tek hedef oluşu eğitmenlerin gelişimini engelliyordu. Filipin savaş sanatları topluluğu mükemmel dövüsçüler yetiştirdi, ancak iyi eğitmenler çikaramadı. R. Latosa zamanını tekniklerin arkasında yatan kavramları anlamaya ve ortaya çıkarmaya adadı.

VE ŞİMDİ......

Latosa Escrima'nın ilk aşamalarında güç teknikleri ön plandayken kavramların kullanımı ikinci plandaydı. Güç vuruşu kavramları olan sert bloklar, değişik silahların kullanımı, denge ve tutum baskın hale geldiğinde yeni bir noktaya odaklandı. Teknikleri bilerek hareket etmenin getirdiği rahatlık ve kendine güvenin önemi. Bu, zor durumlar altında ne büyük bir avantaj olduğunu kanıtladı.

Latosa Escrima'nın bu ilk aşaması etkili oldu ve öğrencilerinin dövüş ününe katkıda bulundu. San Francisco'daki en iyi öğrencilerinden her birine değişik stilleri ve uzmanlaşma konularını (uzun sopa, bıçak, çift sopa vb.) öğretti. Amaç tüm öğrencilerin birlikte çalışmasını sağlamak ve aynı zamanda her birinin bulmacanın ayrı bir parçasına sahip olması nedeniyle tamamını bildiğini iddia etmesini engellemekti. Sonuçta sistem hala bütünlük arz etmiyordu. Onu Filipin savaş sanatlarına bağlayan ve aynı zamanda da ayrı olmasına sebep olan etken eksikti. Bu eksiklik tekniklerden kaynaklanmıyordu çünkü tüm sistemlerin teknikleri farklıydı. Çıplak elden sopaya geçilmiş olması da değildi. O halde eksik olan neydi? Latosa Escrima'nın gelişimini sağlayan bu soruya cevap arayışı oldu. Cevap kavramlar ve kavramların Filipin savaş sanatları üzerinde oynadığı roldü.

Rene her zaman dövüş kavramlarını tekniklerle birlikte kullanmıştır. Teknikler önemli kavramların öğrenilmesinde etkili olmuştur. Latosa en iyi eğitmenlerini kendi eğittiği ve anlattıgı şeyler üzerine yeni eğitim sistemleri geliştirmeleri açısından yetkilendirmiştir. Eğer yeni bir teknik ortaya çıkarılırsa Latosa bunun da diğer tekniklerle birleştirilmesine izin vermektedir. Denge, hız, hareket, odaklanma kavramları üzerine oturtulmus olan sistem birbiriyle ilintili beş hareketten oluşmuştur. Bu hareketler ne saldırı, ne savunma ne de bloklardır, sadece hareketler. Amaç hareketleri kavradıktan sonra bunları Latosa Escrima'da çalışılan kavramlarla ilişkilendirmektir. Sadece beş temel hareketle yaklaşım basitken, çeşit sonsuzdur...

SONUÇ.....

Bir eğitmen olarak Latosa öğrendiği ve geliştirdiği şeyleri hiçbir zaman saklamamıştır. Latosa Escrima'da sırlar ve gizli teknikler yoktur. Bilginin paylaştıkça artacağı gerçeği ortadadır. Bilgiyi saklayan eğitmense, tekniğine ve kendisine güvenmiyor demektir. Eğitmenlerden öğrencilere aktarılan bilginin tam olmayışı zaman içerisinde erimeye ve yok olmaya neden olacaktır. Latosa Escrima'nın öğrencileri yaratıcılık ve yenilik için çabalarlar. Amacın sürekli bir gelişim olduğu sistemde ögrencilere bilgi eksiksiz aktarılmaya çalışılmaktadır. Gelişim, adaptasyon ve mücadele sistemin hedefi olmayı sürdürürken, kavramsal yaklaşım Filipin Savaş Sanatların en iyi escrimadorlarını yetiştirmesini sağlayacaktır.

Rene'nin Filipin kökenli savaş sanatları ile tanışması içinde bulunduğu etnik ve kültürel çevre sayesinde oldu. Babası politik bir lider ve çiftlik işvereniydi. California'nın merkezindeki çiftliklerde pek çok Filipinliyi çalıştırıyordu. California'nın merkezinde şirin bir kasaba olan Stockton'da, Manila'yı saymazsak, en büyük Filipin topluluğu yaşıyordu ve herkes birbirini tanıyordu. O zamanlar küçük bir çocuk bir olan Rene, savaş sanat- larının bir kısmı ile kutlamalarda (hasatzamanı sona erince), kültürel etkinliklerde ve yörenin 'eskileri' ile beraber vakit geçirirken karşılaştı.

Bu 'eskiler'in bastonlarını bir kılıç gibi kullandıklarını, birbirleri ile el sıkışırcasına birtakim 'kilitleme' hareketlerini yaptıklarını ve bazılarının da 'jitsu' diye bir şeyden bahsettiklerini duydu. O zamanlar genç olan Latosa'nın arkadaşlarının çoğu dönemin popüler savaş sanatı olan Judo'yu çalışıyordu. Rene, babasına, Judo veya Karate dersi alıp alamayacağını sordu. Babası, bunun yerine ona 'jitsu' dersi vermeyi teklif etti. Babasının savaş sanatlarından anlamadığını düşünen Rene, bu teklife sıcak bakmadı. Sonra bir gün annesi, eski bir aile dostları olan Angel Cabalas'tan kendini savunma dersleri almasını önerdi. Rene'nin Stockton Escrima Akademi'sini ilk ziyareti 1968 yılında gerçekleşti. Bir elinde sigara, diğer elinde sopa olan Angel karşıladı kendisini. Rene'yi çocukluğundan beri tanıyan Angel, sopayı tutmasını istedi ve hemen orada ona hızlı bir teknik uyguladı. Bundan çok etkilenen Rene kararını verdi ve sonraki 5 yılını akademide geçirdi.

Stockton Escrima Akademisi (1968)

Akademide, formel eğitim denilen şey yoktu. Eğitim metodu, öğretmenin öğrencileri ile tek tek ilgilenmesi esasına dayanıyordu. Latosa, akademideki atmosferin ne kadar gelişigüzel olduğunu bugün bile hatırlamaktadır. Rene'nin avantajı eğitimin ilk beş ayında derse düzenli olarak katılan üç öğrenciden biri olması idi. Akademinin ilk yıllarında Angel'in verdiği bir sertifika ya da derece yoktu. İyi olduğunuz kadar iyiydiniz, Angel sizin bir eğitmen olduğunuzu söylüyorsa eğitmendiniz (sözel yorumların ötesinde, Rene Angel'dan bazı sertifikalar almıştı). Angel daima, sertifikaların, kusakların ve ünvanların onları destekleyecek bir altyapı olmadan anlamsız olduğunu vurgulardı ve bu görüşü Stockton'da yaşayan diğer Filipinli Escrima ustaları tarafından da kabul edilirdi. Rene'nin eğitimi esnasında bir öğrenciye dört hoca düşüyordu (Angel Cabales, Max Sarmiento, Leo Giron and Dentoy Revilar) ve bu da çalışılan stillerde epey farklılığa yol açıyordu. Bu dört usta, bugün Latos-Escrima olarak bilinen sistemin temel şeklinin oluşmasında önemli yere sahiptir. Ancak Rene'nin asıl ilham kaynagı babası idi.

Avrupa Bağlantısı (1974)

Rene Latosa, ABD Hava Kuvvetleri'ndeki görevinden ötürü 1973 yılında Stockton'dan ayrıldı. Yanında kültürünü ve öğrendiği savaş sanatlarını da götürdü. İlk görev yeri Virginia idi. Latosa, yerel polis güçlerinin özel birimi olan "SWAT" ekiplerini eğitti. Doğu Yakasındaki polis kuvveti ilk kez Filipin kökenli savaş sanatları ile karşılaşıyordu. Burada çalışırken Rene Latosa-Escrima'yı geliştirmek için kafasında oluşturduğu teoriyi deneme imkanını buldu.

SWAT Ekipleri söz konusu olduğunda bu adamların çalıştıkları savaş sanatına inanmaları ve güvenmeleri gerekiyordu çünkü yaptıkları en ufak bir hata hayatlarına mal olabilirdi. Rene, yüksek güç ve tavır kavramlarını göz önünde bulundurarak teknikleri geliştirdi. 1.80 m boyunda ve 90 kg ağırlığındaki vücudu pek çok farklı ölçüdeki öğrenci ile çalışmaya müsaitti. Avrupa'ya geçtiğinde ise Latosa artık yerel savaş sanatları okullarını ziyaret edip Filipin savaş sanatlarını tanıtmakla meşgul olmaya başlamıştı. Kulaktan kulağa yayılan ününü duyan bir yerel savas sanatları dergisi Rene ile bir röportaj ayarladı. Bu röportajın etkisi ile diğer dergiler de kendisi ile görüşmek istedi ve ardından değişik bölgelerden seminer teklifleri gelmeye başladı. Bunun üzerine Rene yakınındakı bir jujitsu okulunda ders vermeye koyuldu. İste bu okulda çalışma arkadaşı ve en yakın arkadaşı Bill Newman ile tanıştı.

Yine yakın bir arkadaşı olan Brian Jones ve Bill, Latosa'dan sertifika alan ilk iki kisi idi. Bill, Rene'nin Latosa Escrima sistemini en rafine haline getirmek konusunda onun asistanlığını yaptı. Bu sanatın Avrupa'daki ilk çıkışı zor ve meydan okuyucuydu. Kimse Filipin savaş sanatlarını daha önce duymamıştı. Uzun yıllardır savaş sanatları çalışmış ustalar buna doğal bir şüphecilik ile yaklaştılar. Düşünün ki hayatının son 20 yılını savaş sanatlarına adamış bir usta henüz sadece 21 yaşındaki bir savaş sanatları "uzmanını" dinliyor, üstelik daha önce hiç adı sanı duyulmamış bir savaş sanatının erdemlerinden bahsederken. Kolayca tahmin edebileceğiniz gibi Latosa, söylediği her şeyi somut olarak desteklemek ve ispatlamak zorundaydı. Riske ettiği sadece Filipin savaş sanatlarının saygınlığı değil aynı zamanda içinde doğup büyüdüğü kültür ve gururu idi! Güzel olan şu ki, Rene hedeflerini kafasına koymuştu ve sadık takipçileri vardı. Kidemli bir Wing Tsun eğitmeni ve EWTO'nun başı olan Keith Kernspecht'in daveti ile, Rene ve Bill bu savaş sanatını Almanya'da tanıtma fırsatını yakaladı. Burada Escrima epey momentum kazandı. Philip Savaş Sanatları Derneği fikri ortaya atıldı. 1977 yılında Escrima üzerine bir kitap yayınladılar.

Rene ve Bill Avrupa çapında düzenlenen EWTO seminerlerinin düzenli katılımcıları haline geldiler. Askeri görevi biten Rene, California'ya geri dönmek durumunda kaldı ve Avrupa'da Filipin savaş sanatlarının yaygınlaştırılması sorumluluğunu Bill Newman omuzladı. Rene, ABD'de Filipin Savaş Sanatları Derneği bünyesinde Escrima kavramlarını özümsetmek üzere öğrencilerini yetiştirirken Bill Newman da aynı işi Avrupa'da yapıyordu.
__________________




Bostandere çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
CevaplaCevapla


Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir)
 

Yayınlama Kuralları
Yeni konu açamazsınız
Cevap gönderemezsiniz
Eklenti ekleyemezsiniz
Mesajlarınızı düzenleyemezsiniz

Kodlama is Açık
Smilies are Açık
[IMG] code is Açık
HTML code is Kapalı


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 02:56 PM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.