![]() |
![]() |
#1 |
Forum Aşığı
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2005
Mesajlar: 4,764
Teşekkür Etme: 111 Thanked 1,308 Times in 803 Posts
Üye No: 4863
İtibar Gücü: 3039
Rep Puanı : 65437
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet :
|
![]() Yıl 1956... Aralık ayının başları.
![]() ![]() Avustralya Melbourn olimpiyatlarında sutopu yarı finaline çıkacak olan takımlar son hazırlıklarını yapıyorlar. Bir yanda, yıllardır su topunda şampiyonluğu kimseye bırakmayan Macar takımı. Diğer yanda ise güçlü rakiplerinden Sovyet takımı. Evet, sporun, rekabetin kaçınılmaz gerilimi içinde, başka zaman olsa, seyircilerde heyecan fırtınası yaratacak olan böyle bir karşılaşma, o gün, sporun çok ötesinde bir anlam taşıyor. Çünkü takvimler 1956 yılının aralık ayını gösteriyor. Çünkü aynı günlerde, bağımsızlık isteyen, bu nedenle de Moskova’ya karşı ayaklanan Macarlar, Budapeşte’de molotof kokteylleriyle, ülkelerini Sovyet tanklarına karşı savunmaya çalışıyorlar. İşte bu nedenle, Budapeşte’den binlerce kilometre uzakta oynanan bu yarı final maçı, sıradan bir karşılaşma değil: belli ki, bu oyun “ölümüne” oynanacak! Macar sutopu takımı hırslı. Mikrofon uzatılan bir sporcu, “Burada biz kaybedemeyiz!” diyor. “Şimdi şartlar eşit! Budapeşte’deki gibi değil, orada bir milyon askeri olan Sovyet ordusuna karşı bizimkiler ümitsiz bir mücadele veriyor. Burada, havuzda ise iki tarafın da aynı sayıda oyuncusu var! Kozumuzu burada paylaşacağız.“ Peki ya karşı takım? Onlar ise Macarların şahsında, saf değitirmeye çalışan, soğuk savaşın karşı cephesine hizmet eden hainler görüyorlar! Mikrofona “Biz vatanımız için, onurumuz için havuza iniyoruz” diyorlar... Bu unutulmaz sahneler, gösterime yeni giren bir belgeselden. “Özgürlük Fırtınası” adıyla Budapeşte’de geçtiğimiz günlerde vizyona giren Amerikan filmi, ustaların imzasını taşıyor. Yapımcıları arasında Tarantino’nun da bulunduğu, yönetmenliğini Colin K. Gray’in yaptığı belgesel Budapeşte’de kapalı gişe oynuyor. Filmin tüm kareleri siyah beyaz. Böylece 1956 olimpiyatlarının o zamanki görüntüleri, röportajları ve daha sonraki çekimler uyum içinde izleniyor. Belgesel, olaylı maçın tüm ayrıntılarını, yani hazırlıklardan, maçın sonuna kadarki öyküsünü, Budapeşte’deki ayaklanma görüntüleriyle ve hala hayatta olan direnişçilerin anılarıyla birlikte anlatıyor. Kameralar bazen Budapeşte’ye, ya da Moskova’ya, bazen de Avustralya ve Amerika’ya uzanıyor. ![]() ![]() Belgeselde giderek artan gerilim, 2006’da, yani 1956’nın 50. yıldönümünde Budapeşte’deki sinama salonlarında insanları hıçkırıklara boğuyor. Ve maç! Macarlar görkemli bir oyunla 4-0 öndeyken, o zamana kadar da zor kontrol edilen havuzda iş çığırından çıkıyor! Bir Macar oyuncu kanlar içinde kalınca, iki taraf birbirine giriyor, maç yarıda kesiliyor. Macarlar hükmen galip sayılıyor. Bir hafta sonra da finali oynayıp şampiyon oluyorlar. Ama aslında maçın sonucunun ne önemi var? Oyuncular kendi hayatlarını, ulusal gururlarını koyuyorlar ortaya! “Ben kariyerimin, hatta hayatımın zirvesini orada yaşadım” diyor beyazperde’de, mükemmel bir ingilizceyle konuşan, bir Macar oyuncu! O maçı kazandıktan sonra bir daha asla elime sutopu almadım! Asla bir daha oynamadım! Biz o maçı kazandık, ama Budapeşte düştü!” diyor. 2006 yılının Budapeşte’si. Yani ayaklanmanın 50. yılı! Sinama salonları tıklım tıklım! Macar gençleri, babalarının, dedelerinin neredeyse ümitsiz, çaresiz kahramanlık öykülerini izliyorlar. Ulusal gururun, sadece asker olarak, cephelerde değil, hayatın her alanında, spordan bilime korunabileceğini bir kez daha kavrıyorlar. Ve bir kez daha görüyorlar ki; mücadele ümitsiz ve çaresiz de olsa, önemli olan zafer değil, zafere olan inanç ve cesaretle yola çıkmak! Ve filmin finali: bunca yılın, köprülerin altından akan onca suyun, değişen dünyaların ardından, beyazperdede unutulmaz bir buluşmaya tanık oluyoruz. Bir grup yetmişlik, ama dinç yaşlı erkek. Budapeşte’de bir otelin lobisinde gırgır şamata yapıyorlar. Yıllardır birbirlerini görmedikleri belli. Konuşmalarından dünyanın değişik yerlerinde yaşadıkları anlaşılıyor. 1956 olimpiyatlarının kahramanları onlar. Macar sutopu oyuncuları. Sonra karşıdan bir grup yaşlı adam daha beliriyor. Onlar da yetmişlik, ama aynı şekilde, dinç, ve güçlü görünüyorlar. Birden sesler kesiliyor. İki taraf birbirine bakıyor. Derin bir sessizlik! Lobide oturanlar, gelenleri tanıyor. 1956 Melbourne olimpiyatlarındaki rakipleri: yani o zamanki Rus takımı! Sonra kalkıp birbirlerine sarılıyorlar. Dünya politikasının ateş ve ölüm çemberinden, belki de sporun yardımıyla kurtulan ve bugünlere gelen bu insanlar belli ki artık birbirlerinin düşmanı değil. Hayat devam ediyor... Budapeşte’de de, Moskova’da da...
__________________
|
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|
![]() |
||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Siyah Beyaz | GooD aNd EvıL | Eskiler (Arşiv) | 0 | 10-14-2007 11:07 AM |
Siyah - Beyaz | GooD aNd EvıL | Eskiler (Arşiv) | 0 | 10-14-2007 11:07 AM |
Siyah Beyaz | вσυя∂¢αη | Eskiler (Arşiv) | 0 | 08-19-2007 01:34 PM |
siyah ve beyaz | Bostandere | Adult eski arşiv | 2 | 11-08-2006 01:32 PM |
siyah-beyaz | Angel of death | Eskiler (Arşiv) | 1 | 07-29-2006 10:04 PM |