![]() |
![]() |
#1 |
Geçerken Uğradım
![]() Üyelik Tarihi: Mar 2007
Konum: çanakkale
Yaş: 38
Mesajlar: 90
Teşekkür Etme: 16 Thanked 6 Times in 4 Posts
Üye No: 37989
İtibar Gücü: 1345
Rep Puanı : 310
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet :
|
![]() Kiralık Konak Yakup Kadri'nin Yaban'dan sonra en çok baskı sayısına ulaşan
romanı olmasına karşın 60'lı yıllara dek eleştirmenlerden gerekli ilgiyi görmemiştir. Gerçi yayımlandığı yıldan başlayarak gerek Yakup Kadri'nin, gerekse Türk edebiyatının en önemli romanlarından biri sayılmıştır; ama bu yargı edebiyat tarihlerinde, Türk romanını konu alan incelemelerde kalıplaşmış sözcüklerle yinelenegelmiş, salt Kiralık Konakı konu edinen eleştiri ya da inceleme yazıları hemen hiç yayımlanmamıştır. Kanımca romanın içeriğine ve o yılların eleştiri anlayışının yetersizliğine bağlanabilir bu. Nur Baba'nın aynı yıl yayımlanmış olması ve uyandırdığı tepkiyle Kiralık Konakı ikinci plana ittiği de düşünülebilir. Ama dönemin koşulları ve o döneme egemen dünya görüşü gözönüne alınırsa asıl nedenin içerikten kaynaklandığını söylemek yanlış olmaz. Sonraki baskılarda da durum değişmemiştir çünkü. Değişemezdi de. Kurtuluşu Batılılaşmakta arayan aydın kadroların, önceki örneklerde olduğu gibi Batıya öykünen züppe tipini yüzeysel biçimde yansıtmakla yetinmeyip sorunu toplumsal bir olgu olarak gündeme getiren romanı nesnel bir tutumla değerlendirmeleri beklenemezdi. Üstelik böylesi bir eleştiri anlayışından da yoksundular. Osmanlı yanlıları ise, Batılılaşmanın yarattığı yozlaşmayı işlemekle birlikte, buna koşut olarak Osmanlılığın çağdışı kalışını, gücünü monarşiden alan bir sınıfta çöküşünü anlatan romanı benimseyemezlerdi. Ama her iki grup da romanın değerini yadsıyamadı, bunu belirli sözcükleri yineleyerek kısaca belirtmekle yetindi. Bu nedenle hemen hemen ilk sayabileceğimiz eleştirel değerlendirmelerin 1960'tan sonra gelişi şaşırtıcı sayılmamalı. Şimdi, romana bakışı ve değerlendirme biçimi nesnelliğin ötesinde bir tutumu sergileyen İsmail Habib Sevük'ten örnek bir alıntı yaptıktan sonra bu değerlendirmelere geçelim: Kiralık Konak, dışa bakan Yakup'la içe bakan Yakup'un çarpıştığı bir eserdir. Bu romanda dışta sendeleyen zaaf ile içte kudretleşen kıymet bocalayıp duruyor. Eşhası, bariz ve tek vasıf üzerinde tutamıyoruz. Seniha seven bir ihtirasken adi bir aşüfte oluyor. Acıyalım derken iğreniyoruz. Faik, bir şey olacakken gammaz bir serseriye dönmüştür. Hassas, olgun ruhlu ve nihayet kahraman gösterilmek istenmesine rağmen Hakkı Celis de hep tuhaf, gülünç, beceriksiz bir çocuk olmaktan ileriye geçemiyor. Müellif, eşhası döndürüp durmaktadır. Bazan bir beyazlık, bir leke; şimdi bir tümsek, şimdi bir çukur görüyoruz. Neticede hepsi birbirine karışıyor; romanın kahramanları silik ve uzak eriyip gidiyorlar. Eserde yer yer Erenlerin Bağında saklanan Yakup'un sesi ve çehresi meydana çıkıyor. Fakat romanın aksak afakiliği üstünde enfüsi parçalar da yerini yadırgamış birer yama gibi kalmaktadırlar. (Tanzimattan Beri Edebiyat Tarihi, c. 1, 6'ncı bas., 1944) Kiralık Konak, yazarın kafasında aşağı yukarı on yıllık bir oluş devresi geçirmiş, bu oluşun zaman zaman belirtilerini vermiş, nihayet 1920'de doğmuştur. Anlaşılıyor ki roman bu yıllar boyunca bir fikir ve kanaat etrafında gelişmiş ve yazılmadan önce bir oluş devresi yaşamıştır. Romanın temi, Osmanlı deyletinde, garbın çeşitli tesirleriyle, nesiller arasında fikir, his ve dünya görüşü bakımından meydana gelen ayrılıklar ve bu yüzden ailenin çüzülüşüdür. Cemiyetin tarihi gelişmesine ve devrin hayatına uyan bu müşahade köklü ve sağlam görünüyor. Romanın zaman içindeki devamı 1906'dan 1918'e kadardır. (s. 113-114) Yakup Kadri'nin romanlarında önce kişilerin, sonra bu kişiler arasından kurulan ilginin ve gelişen entrikin birbirini izlediği bir planın sözkonusu olduğunu belirten Akı, yazarın roman planına örnek olmak üzere Kiralık Konak'ın planını çıkarır. İlk üç bölüm Takdim Sahnesidir. IV-X'uncu bölümleri Hadiselerin Örülüşü başlığı altında topladıktan sonra Şu yargıyı verir: Bu bölümlerde görülen muhtelif meseleler üzerinde şahısların görüş ayrılığı entriğin esasını teşkil eder. Her bölüm bu müteaddi safhasında ton kreşandodur. XI-XVII'inci bölümler ise çözülüş biçiminde nitelenir. Bu bölümde şahıslar teşebbüsü kaybetmiş, kaderin eline düşmüşler. Hadiseler, sebeplere uygun neticelere giderler. Romanda Hakkı Celis ölür; Seniha moral düşüş yolundadır. Naim Efendi anlamadığı ve kendisini anlamayan bir dünyada hayatını tamamlayacaktır. Yeri gelmişken Kiralık Konak'ın iki sembolünü işaret edelim: Tanzimat devrinin duygu, zevk ve düşünüş tarzının, kısaca, kendine mahsus hayat anlayışının mahsulü olarak bir sosyal müessese halinde doğan konak, devrin değişmesi ve büyük hadiselerin sarsıntısiyle nihayet bir apartman dairesi hayatında sona erer. Konak mensupları ise, eski terbiyeyi tam manasiyle almış yekpare psikolojiye sahip olanlar hariç, Birinci Cihan Savaşı yıllarının kozmopolit sofrasını kurarlar: Roman, bir devrin maddi ve manevi düşüşünü Konak ve Sofra gibi iki sembolde hulasa eder. (s. 153-155) Daha sonra Akı, Madam Bovary ile Kiralık Konak arasındaki ilişkiye değinir: Kiralık Konak'ta şöyle bir pasaj vardır: Hakkı Celis, Seniha'nın bir zamanlar hakikatte mevcut olduğundan şüpheye düştü; bu kız, genç adam için kitaplarda tanıdığı hayali kızlardan biri gibiydi; muhayyilesinde Desdemona'ların, Juliette'lerin, Virginie'lerin ve Madame Bovary'lerin arasına karıştı. Diğerleri değil ama Seniha'nın Madame Bovary'ye ve Madame Bovary'deki entriğin Kiralık Konak'a karıştığı aşikardır. Bu karışma Emma ile Seniha'nın ve entriğin bazı benzerlikleriyle açıklanabilir. Emma ile Seniha arasındaki benzerlik iki romandan yapılan alıntilarla kanıtlandıktan sonra bu düşünceler sıralanır: Emma Bovary ile Seniha arasındaki yakınlıklar gösteriyor ki her ikisi de declasse olmanın ıstırabı içindedir. Yerlerini yadırgayan, bulundukları yerden memnun olmayarak başka yerlerin hasretini çeken, saadeti oralarda arayan bu tipler dıştan gelen tesirlerin kurbanıdırlar. Madame Bovary'nin tesiri Yakup Kadri'nin Kiralık Konak'ını çok aşar; onun bütün şehirli kadın tiplerinde bir parça Emma'yı bulmak mümkündür. Her iki roman arasında bu iki tipin benzerliğinden başka entrik münasebeti de vardır. Romanların her ikisinde de kadın kahramanlar para sıkıntısı duyarlar; her iki eserde de bir kadına karşı iki erkek vardır: Biri (Rodolphe -Faik) pişkin; diğeri (Leon -Hakkı Celis) toy; Hakkı'nın ve Leon'un sevgileri birbirine benzer, Rodolphe Emma ile ilk defa göl kenarında sevişir; Seniha ile Faik de deniz kenarında sevişirler. Her iki romanda da sevgi tabiatın kucağında tutuşur; Emma Leon'dan ve Rodolphe'ten para ister; Faik Seniha'dan para ister. Emma ölünce, kocası Charles, Emma'nın aşığı Rodolphe'a hiç kızmaz, bilakis ahbab olur; Seniha Avrupa'ya kaçınca iki rakip, Faik'le Hakkı Celis dert ortağı olurlar. Romanın birinde kadın (Emma) ölür; diğerinde erkek (Hakkı Celis) ölür. Emına ve Seniha önceleri gayelerine ulaşmak için ellerinden geleni yaparlar; lakin hadiselerin insafsızlığı yüzünden mukavemetleri kırılır; yenilgiyi kabul edip kendilerini bırakırlar. Flaubert Emma'nın okuduğu eserlerden bahsettiği sayfalarda zımnen romantizmi hicveder. Yakup Kadri ise Hakkı Celis'in ağzından Edebiyat-ı Cedide'ye, Fecr-i Ati'ye, hece veznine hücum eder. Yukarıda gösterdiğimiz yakınlıklar Kiralık Konak üzerinde Madome Bovary'nin ve Yakup Kadri'nin sanatında Flaubert'in tesirine bir delildir. Yeri gelmişken Germinie Lacerteux (Goncourt Kardeşler'in) ile Kiralık Konak'ta rastladığımız ufak bir benzerliği, bir vakitler yaşamış, ölmüş, fotoğrafta insanlarla onların mizaç ve beden hususiyetlerini devam ettiren hayatta insanların münasebetine dair bir noktayı işaret edelim. (Yakup Kadri Karaosmanoğlu, s. 186-187, 1930) Fethi Naci, Yakup Kadri'nin romanları arasında en çok 'Kiralık Konakı beğendiğini söyler ve bunu toplumsal gerçekliğin kişilere indirgenerek roman düzeni içinde verilebilmiş olmasına bağlar: Yakup Kadri, romanlarında tipik bir devri, bir çevreyi anlatmak isteyen bir romancıdır. Bunu gerçekleştirebilmek için edebiyat bilgisinin dışında başka bilgilerin de gerekli olduğunu bilir. Düşünen, araştıran yanı çok kuvvetli bir iki romancımızdan biridir Yakup Kadri; kendini anılarına, yaşantılarına bırakmakla yetinmez. Kiralık Konak'da da çok önemli bir tarihsel devreyi ele almış; üç ayrı kuşağın aracılığıyla bu geçit devresini anlatıyor. Üç ayrı cildi doldurabilecek şeyleri tek cilde sığdırmanın doğurduğu aksamalara rağmen Kiralık Konak önemini uzun bir süre sürdürecek bir roman, bence. Yakup Kadri'nin, bütün romanlarında görülen düşünen aydın yanı romancılığıyla en uyumlu bileşime Kiralık Konak'da varmış; anlattığı toplumsal gerçekliği kişilere indirgeyerek roman düzeni içinde verebilmiş. ... Konağın dağılıp satılığa çıkarılmasıyla biten roman, bir zümrenin çöküntüsünün üç kuşaklık hikayesidir. O kadar necabet ve selabetle başlayan o büyük Tanzimat cereyanı döne dolaşa, nihayet İstanbul'un ortasında Seniha gibi bir kadınla, Faik Bey gibi bir erkek örneği bırakıp geçmişti. Türk dehasının yaptığı, bu son medeniyet tecrübesi de gelmiş ve gelecek nesillere acı bir imtihan olmaktan başka bir şeye yaramamıştı. Hakkı Celis kendi kendine diyordu ki: Naim Efendinin hıçkırıklarıyla Seniha'nın kahkahalarındaki mana bir değil mi? (3. bas. s. 131). Kiracıların konak için söyledikleri ilgi çekicidir: Aman burası ne bakımsız, ne pis!. Ne soğuk, ne kasvetli ev! Konağı yeni insanlar devralacaktır. Ama, nedense, Yakup Kadri bunu toplumsal bir oluş olarak göstermiyor. Oysa Çehov, Vişne Bahçesi'nin sonunda, uzaktan uzağa gelen balta sesleriyle bunu pek güzel belirtmişti. ... Romanda olumlu bir gelişim gösteren tek kişi Hakkı Celis'tir.Benim için hiçbir şey geriye dönmekten daha elim değildir, der. O çürüyen çevre içinde birtakım gerçeklere yaklaşan tek kişi Hakkı Celis'tir: Onun için şimdi, geride kalan alem, Senihalardan, Faik Beylerden, Naim Efendilerden, Sekine Hanımlardan müteşekkil olan karışık, mayasız ve çürümüş alemdi. Evet, romanda olumlu bir değişim gösteren bir Hakkı Celis vardı; romanın sonunda Yakup Kadri onu da öldürdü. Böylece o zümreden işe yarar tek adam kalmamış oluyor. Bu son yargının tarihsel bakımdan doğruluğu tartışılabilir; ama bu, romanın gücünden bir şey eksiltmiyor. (1960, On Türk Romanı'ndan, s. 29-31, 1971). Rauf Mutluay, Naim Efendiyi odak aldığı yazısında (Yeni Ufuklar, s. 203-204), romanındaki tarihsel dönemi saptayarak 1908 hareketini eleştiren yazarların geçmişini yücelten tutumlarını sergiler. Özellikle Samiha Ayverdi'nin İbrahim Efendi Konağı üzerinde duracak tutucu görüşleri belirlemek amacı taşıyan alentılarla Meşrutiyet i İstanbul Medeniyetine son vermekle suçlayanların yanılgısına değinir. Mutluay'a göre bir yıkılışın son aşamasında Batı dünyasının lordluk malikanelerine özenen İstanbul kapıkulluğunun kendi sömürü birikintisini 'İstanbul medeniyeti' sanması yanlıştır ve bu tür 1908 eleştirisinin altında Atatürk kurtuluşunun köklerine saldırmak amacı yatmakta, Osmanlı nitelikleri her fırsatta yüceltilerek, geleneklerimizi yitirmeye sebep olmakla suçlanan devrimler uyanışı yargılanmaktadır. Mutluay'in Yakup Kadri'yi ve 'Kiralık Konakı hangi kefeye koyduğu yazıda açık seçik belirmiyor. Şiirimizde, romanımızda görünen 1908 eleştirisinin yukarıdaki biçimde değerlendirilişinde genellemeye gidildiği için Yakup Kadri'nin de aynı kefeye konulduğu düşüncesine varmak doğal. Ama romanda toplumsal bir gerçekliğin yansıtıldığını anlatmayı amaçlayan şu satırlar da tersini düşündürtüyor: Naim Efendi, konağın ölümüdür: Yüksek memur zenginliğinin; kapıkulu bereketinin; fütuhat yüzyıllarından sonra maaş darlığına düş müş Babıali azınlığının, dış borçlar komisyonculuğu ve rüşvet ikramiyeleriyle yeniden rahat israflara olanak bulan payitaht keyfiliğindeki son dönemin ölümü. Yakup Kadri Karaosmanoğlu'da, bir konağın çatısı altında üç kuşağın hayat ve ölçülerine eğilmiştir. Bu ailelerin tel tel çözülüşü, dağılışı, kopuşu; meşrutiyet sonrasının karışık beğeniler çatışmasında kuşakların birbirinden kesinlikle ayrılışı Kiralık Konak'ın (1922) sağlam örgüsünü verir. Bu az kişilikli ilk roman, Karaosmanoğlu ustalığının olgun toplum dikkatinden doğar. O sağlam konağın toprağa kök salmış gibi sürekli görünen yaşaması, birkaç yılın sonunda bir içki sofrasının züppelik özentilerinde kökünden ayrılır. Naima okuyan Naim Efendi suskun ve yenik yalnızlığı içindeyken, kendini Çanakkale Şehitliğine adayan Hakkı Celis coşkusuyla Seniha düşüşü, ayrı yönlere doğrulmuş yeni kuşakların kaderlerini özetler. Naim Efendi, ölü konağın yalnızlık nöbetinde bütün umutlarını, bağlarını, değerlerini yitirmiş sonsuz bir yorgunluktadır. Sanırım en az bir yüzyıl boyu yaşlı insanlarımızın dramı hep bu düğümle sonuçlanır. Romanın ilk cümlelerini alıntılayan Rauf Mutluay şöyle sürdürür: Naim Efendinin hüzünlü serüveni, kahramanı olduğu kitabın adından başlar: Bir konak kiralık olabilir mi hiç, konak oldukça? Ya padişah cebinden, ya devlet kasasından akıp gelen hesapsız zenginliklerle bu yirmi, otuz, kırk odalı selamlık-harem karışıklığında birikmiş nice insanı besleyen keyif harcanışına sahip çıkacak hangi yeni müşteri vardır? Aslında kitap, daha ilk satırlarıyla, değişen düzenin yarattığı üst kat bunalımından ustalıkla haber vermekle başlar. ... Bu ilk cümleler bile Naim Efendinin namusunu, dürüstlüğünü, sonraki aşamalarda hep suçlanacak olan iffetli Abdülhamit nazırlığını temize çıkarmak için söylenmiş gibidir. Gerçekten Naim Efendi konağı, dağılıp yıkılışına hiç karşı koymamakla, kayıtsız bir seyirci kalmakla nitelenebilir. Yazar, o kadar gerilerde sakladığı baş kahramanının acıklı yalnızlığını, kuşaklar arası anlaşmazlıklardan doğan o iyileştirilmez hastalığını, bu sonucu gerektiren bütün nedenlerle besleyip yoğunlaştırmaya çalışır. ... Seniha'nın Avrupa kaçışlarıyla Servet Beyin alafrangalık züppeliklerinden yaralanan Naim Efendi ne kadar dirense boşunadır. Bu çözülüş, ta Tanzimat romanının ilk örneklerinden başlayarak bize anlatılmıştır. Ali Bey'in İntibahsız konağı (Namık Kemal), Bihruz Bey'in ana harçlığını biraz daha fazla koparabilmek için sık sık satacağından söz ettiği Baba yurdu (Araba Sevdası), Asaf Paşa'nın ancak zengin bir izdivaçla ayakta durabilecek Moda israfi (Sergüzeşt), Felatun Bey'in bırakıp gittiği Cihangir evi (Felatun Beyle Rakım Efendi), Dehri Efendi'nin (Mürebbiye), Meftun Bey'in (Şıpsevdi), Adnan Bey'in, Şeyh Salih'in (Turfanda mı Turfa mı), Hüsnü Paşa'nın (Sinekli Bakkal)... konakları sonunda Ayaşlının kira odalarında sığınacak devlet kullarının son miras savrukluklarıdır. Kimi satılarak, kimi kiralanarak, çoğu yıkılarak ömürlerini bitirecek bu Tanzimat ve nihayet Abdülhamit dönemi yaratıkları 20'inci yüzyıl başında bütün ömürlerini tamamlarlar. Selim İleri romanı değişik açılardan irdelemeyi amaçlayan dört ayrı yazısından ilkinde (Yeni Ufuklar, s. 257) Kiralık Konakın edebiyatımızda bir dönem açtığını belirterek bunun nedenlerini şöyle açıklar: Kiralık Konak, Yakup Kadri'nin en başarılı yapıtlarından biri. Tek başına Kiralık Konak'ın edebiyatımızda bir dönem açtığını ileri sürebiliriz. Yakup Kadri ilk romanında Servet-i Fünun romancılarını aşar. Halit Ziya'nın gerçekçi olma çabası, dil açısından da, ruhsal çözümlemelerde de sürekli tozarmıştır. Tozanlarına ayrılmış bu yapay gerçekçiliği Kiralık Konak'ın bütünlediğini, yapaylıktan kurtardığını belirtmeli... Hele Mehmet Rauf ve benzeri yazarlarla karşılaştırıldığında Yakup Kadri romanının getirdiği zenginlik ortaya çıkar. Kiralık Konak'ta Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküş dönemindeki toplumsal yapısı, çöküşü hazırlayan toplumsal nedenler dile getirilir. Sorunları olayları kişiler çevresinde irdeleyen; dolayısıyla kişisellikten, kişisel serüvenlerden bir türlü kurtulamayan Servet-i Fünun romanı büyük açılımı Yakup Kadri'de bulur. Milli Edebiyat Akımı'nın başarısı da bu olsa gerek. Roman kişilerini tanıtarak düşüncelerini temellendiren İleri Yakup Kadri'nin tutumuna değinir: Yakup Kadri, eskiyen ahlak değerleri karşısında Naim Efendi gibi üzülmez, kaybolmuş bir yaşamın özlemini çekmez. Kuşkuculuğuna karşın, geleceğe yönelik bir dünya görüşünü savunur. Bu ilginç, kendine özgü, zaman zaman ülkücü, zaman zaman maddeci dünya görüşünün ipuçlarına rastlarız Kiralık Konak'ta. ... Yakup Kadri ne eski savunucusudur, ne de köksüz yeniliklerden yanadır. Türk romanında eleştirel gerçekliğin ilk ustaca kullanımıdır Kiralık Konak. ... Yazar acımasız eleştirileriyle toplum yaşamına yön vermeye çalışmış. Gerek Servet-i Fünun dönemi, gerekse öbür Milli Edebiyat Akımı romanları arasında Kiralık Konak apayrı bir odak noktasını oluşturuyor: Acımasız bakış, iyimserlikten kaçınma. Daha sonra Selim İleri, Hakkı Celis'le Mai ve Siyah'in Ahmet Cemil'ini karşılaştırarak Servet-i Fünun kötümserliğinin, aydın umutsuzluğunun aşıldığını belirtir, ikisi arasındaki ayrımın Yakup Kadri'nin bakış açısından doğduğunu vurgulayarak romanın önemi üzerinde durur: Ahmet Cemil'le Hakkı Celis arasındaki farklılaşma, Servet-i Fünun romanıyla Kiralık Konak arasında da sürer gider. Yakup Kadri aydınların ağlatısal yaşamlarına yüz vermemiş. Daha doğrusu aydınların sorumsuzluğunu, bilinçsizliğini, işe yaramazlığı sergilemiş. Savaş, Hakkı Celis'e yaşama olanağı tanımayacaktır. Bu savaş bile simgeleşir Yakup Kadri'de. Türedi-varlıklı zümrelerin Hakkı Celis'i ölüme nasıl sürükledikleri anlatılır. Kiralık Konak'ın büyük başarısı buradadır. Romanın son epizodu olağanüstü güzelliklerle, inceliklerle örülüdür. Hakkı Celis'le Çanakkale savaşı ya da tek başına savaş kavramı kurcalanır. Hakkı Celis'in şehit düştüğü savaş kimlerin yararına sonuçlanmıştır? Savaşların ardında yatan gerçek nedir? Yakup Kadri inanılmaz bir kurguyla, vurucu görüntülerle soruları yanıtlar. ... Kiralık Konak'ın eleştirel gerçekliğinde Hakkı Celis'in geçici yenilgisini, savaşın iç yüzünü, büyük şeker tüccarlarının sürüp gidecek gibi görünen egemenliklerini kavrarız. Çok önsezili, çok ileri görüşlü bir bakıştır bu... Yakup Kadri romanının, örnekse Kiralık Konak'ın niçin eskimediğini anlamak istiyorsak yazarın düşüncelerini irdelemeliyiz. Kavramları enine-boyuna tartmış, ölçüp biçmiş bir romancı Yakup Kadri. Kiralık Konak çağına tanık olmuş bütün yapıtlar gibi günümüzü de ilgilendiren bir roman. Bir başka yazısında Selim heri (Yeni Ufuklar, s. 264) Kiralık Konak'ın çeşitli sorunları içerdiğini belirterek, roman kişilerini irdelemeye girişir ve Yakup Kadri'nin ruhsal çözümlemelerdeki başarısına değinir: Seniha, bir bakıma, Türk romanında ilk bireyselleşme sayılabilir. Halit Ziya'nın kişisel istemleri çerçevesinde, iyiyle kötü arasında gezinirken ve toplumsal olgulardan yararlanmazken, Yakup Kadri, Seniha'yı toplumsal istemin yönetimine terketmiş. Şunu söylemek istiyorum: Aşk-ı Memnu'da Bihter'i var eden, temelde, kişiliğin yönsemeleridir. Kişilikten yola çıkmıştır. Halit Ziya, romanının kurgusunda Bihter kimliğini yaratmaya karar vermiştir. Bihter, romancının kafasında beliren ve yaşamla bağ kurmayan bir kimlik. İntihara sürüklenirken hep zaaflarının tutsağı oluyor. Toplumsal koşullarla belirlenmiyor Bihter. Oysa Seniha'nın iç kargaşasını hazırlayan başlıca etken, içinde yaşadığı topluluk, o topluluğun yaşama biçimi, hayata bakış tarzı. Dolayısıyla Seniha, romancının yaratım dünyasında çizilmiş biri değil. Tersine çizilmek istenen, daha doğrusu ustaca çizilen topluluğun bireylerinden. ... Yakup Kadri'nin insanı şaşırtan ruhsal çözümleme bilgisinden söz etmeli. Seniha'nın konuşması, kısa yoldan gerçeğin soyutlanmış açılımlarını somuta indirger. Bir-iki çizgiyle durumun anatomisine girişilir. (Türk romanında bu soy çabalara pek rastlamıyoruz. Ya eritilmemiş, yapıta yedirilmemiş ruhsal sarsıntılarla karşılaşıyor okur; ya da psikolojiyi, toplumsaldan kaynaklanan ruh dünyasını hiçleyen yazarlarla...). Kiralık Konak'ta Naim Efendi'yi, Hakkı Celis'i ve Seniha'yı olumlulukla olumsuzluk arasında götürüp getiren öge, bu psikolojik çizgi sanımca. Psikolojinin inandırıcı olması da toplumsal görünümden kopmamasıyla açıklanabilir. ... Kiralık Konak üç ayrı insanın gözünden görülmüş bir ortamı çiziyor. Naim Efendi'nin erden Osmanlı dünyasıyla Hakkı Celis'in coşkun duygusallığı ve Seniha'nın bireyselleşme çabası... (Selim İleri, Çağdaşlık Sorunları adlı yapıtında (1978) Kiralık Konak incelemelerini geliştirir.) ... Seniha -Faik -Hakkı Celis üçgeni romanın yapısının iskeletidir. Tedirgin, yerleşememiş bu insanlar topluluğunun ortak ruh hallerine karşılık aradıkları nedenler, buldukları gerekçeler farkldır. Naim Efendiye göre bunun nedeni bütün kurulu düzeni temellerinden sarsan inkılap rüzgarıydı. Seniha'ya göre para ve çevreydi. Hakkı Celis'e göre ruh bayağılıkları. Toplumsal rüzgarların savurduğu bu insanlar birer yaprak gibi uçuşuyorlar, hiç toprağa düşmüyorlar. İçlerinde Hakkı Celis asker olup Çanakkale'ye gidince, ülkesinin siyasal sorunlarına ilgi duymuş, böylece de bireyselden toplumsala giden yolda emeklemeye başlamıştır. Kiralık Konak'taki kahramanların ortak özelliklerinden biri de düşündükleri, hayal ettikleri dünya ile gerçek yaşamları arasındaki bağlantısızlıktır. Onlar için yaşamın her gerçeği birer beklenmeyen darbedir. Naim Efendinin dışında herkes bir kaçışın, bir kurtuluşun ardına düşmüşlerdir. Seniha ne demişti bir gün: Siz zannediyor musunuz ki, ben ömrümün sonuna kadar böyle bir evde kalacağım? Böyle bir memlekette, etrafimda böyle bir halkla? Toplumlarından, çevrelerinden kopan insanın ruh halini yansıtır bu sözler. ... Seniha kaba çizgileriyle paranın ve zevkin ardında tükenen biri gibi görünebilir. Oysa o da arayışların sürüklediği, toplum koşullarının biçimlendirdiği bir insandır. Kiralık Konak, çöken bir imparatorluğun, değişen bir ekonomik düzenin romanını sunarken, unutulmayacak karakterler koymuştur ortaya. Belki de bütün bu çöküşte hepsi de bilinçsiz birer oyuncudurlar. Kiralık Konak, toplumumuzun bir dönemine ayna tutuyor. Kiralık Konak toplumsal bir çözülüşün romanıdır. Değer yargılarının altüst olduğu bir dönemi, kuşaklararası çatışmayı odak alarak anlatır Yakup Kadri. Batı'ya öykünme ve bu öykünmenin yarattığı ikilik, yaşama biçiminin değişmesi, insanlar arası ilişkilerdeki yozlaşma romanın çatısını oluşturur. Roman kişileri bu çatı içinde ve sınıfsal konumlarıyla yansıtır. Konaksa değişen bir yaşama biçiminin, çöken bir sınıfın Naim Efendiyle birlikte somut simgesidir.
__________________
Tanrı'nın bana verdiği hazinede ucuzmuşsun,sahteymişsin.Korkulan duygular mutluluğunda basitmişsin,değmezmişsin |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|
![]() |
||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
22:41 Başbakan, Konak Meydanı'na izdiham nedeniyle güçlükle gidebildi | TiTaN | Eskiler (Arşiv) | 0 | 07-08-2007 10:43 PM |
Kİralik Konak Üzerİne | saphirarya | Eskiler (Arşiv) | 0 | 04-04-2007 02:42 PM |
Türk Edebiyatında İlkler | yuko_can | Eskiler (Arşiv) | 1 | 03-04-2007 01:34 PM |
Kiralık ev | CaKaLBoT | Eskiler (Arşiv) | 7 | 10-10-2006 05:09 AM |
Yakup_Kadri_Karaosmanoglu Yaban - Kiralık Konak | Bostandere | Eskiler (Arşiv) | 1 | 10-09-2006 10:19 PM |