www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee  

Geri Git   www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee > Forum > Eskiler (Arşiv)

Eskiler (Arşiv) Eski konular

CevaplaCevapla
 
Konu Araçları Görünüm Modları
Old 04-05-2007, 07:55 PM   #1
DAREDEVİL
Banned
 
Üyelik Tarihi: Dec 2006
Yaş: 39
Mesajlar: 1,836
Teşekkür Etme: 60
Thanked 248 Times in 100 Posts
Üye No: 23664
İtibar Gücü: 0
Rep Puanı : 11921
Rep Derecesi : DAREDEVİL has a reputation beyond reputeDAREDEVİL has a reputation beyond reputeDAREDEVİL has a reputation beyond reputeDAREDEVİL has a reputation beyond reputeDAREDEVİL has a reputation beyond reputeDAREDEVİL has a reputation beyond reputeDAREDEVİL has a reputation beyond reputeDAREDEVİL has a reputation beyond reputeDAREDEVİL has a reputation beyond reputeDAREDEVİL has a reputation beyond reputeDAREDEVİL has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan komik Fıkralar17

KURTULUŞ ÇARESİ
Temel, Cemal ve diXğer Karadenizliler açık denizde küçük bir tekne ile fırtınaya tutulmuşlarX dı. Yanlarından büyük bir gemi geçmekteydi.

Temel:

— Uyy, kurtarun pizuuu... İmdattt!. diye haykırıyor-

du.

Geminin güvertesinden birisi de yanıt veriyordu: Biz adam almıyoruz, biz adam almıyoruz. Bunu duyan Temel: — Uyy, haçan piz lazuz, lâz, alun pizu.

HIRSIZLIK AYIP
Bir eşkıya, fakir olduğu için Diyojen'e hakaret etmiş-

ti.

Diyojen hiç kızmadı. Sadece:

— Bir adama fakir olduğu için hakaret edildiğini haX yatımda hiç görmedim. Ama pek çok insanın hırsızlıkX tan ötürü asıldıklarım gördüm, dedi.







İLK KAMÇIYI EN ÇİRKİNİ VURACAK!

Müthiş bir eleştirici olan bir Bektaşi yazar, kadınlar hakXkında öyle bir kitap yazmış ki söylenmedik söz bırakX mamış. Bunun üzerine on- beş kadar kadın biraraya gelerek yazarı dövmeye kaX rar verirler. Bir gün Bektaşi evine giderken yolunu kesip bağırmaya başlarlar:

— Sen bizim hakkımızda bir kitap yapıp aleyhimizX
de türlü türlü şeyler yazmışsın. Biz de seni öldürünceye
kadar dövmeye karar verdik. Birer kamçı alarak buraya
geldik. Cezana hazır ol, diyerek kamçılan göstermişler.

Bektaşi kadınları yatıştırmaya çalışmışsa da başarılı olamadığından dayak yemeğe razı olarak:

— Fakat bir şartla. Birinci kamçıyı içinizden en çirX
kin olanı vuracak, demiş. Kadınlar bu şartı kabul etmişX
ler.

Fakat ilk kamçıyı vurmak için kimse öne çıkmayınX ca, bu dayak faslı da yarım kalmış.

ÖLÜM KÖLE İLE KRALI EŞİT KILAR

Büyük İskender, Diyojen'i, birbiri üstüne yığılmış inX san kemikleri arasında bir şey ararken görmüş ve ne yaptığını sormuştu.

Diyojen:



— Babanızın kemiklerini arıyorum.

Ama hangisinin kölelere, hangisinin babanıza ait olXduğunu kestiremiyorum, cevabını vermişti.

DOMUZ ETİ YEMEYİZ

Şeyh Şamil esir düştüğünde, Ruslar bu kahraman adama büyük saygı göstermiş. Rus çarı kendisini yemeğe davet etmiş. Şeyh Şamil, yemekte, aç gibi iştahla yemiş.

Kahramanlığı kadar yemekteki iştahı karşısında da hayrete düşen çar:

Adama bak, demiş. Beni de yiyecek.
Şeyh Şamil cevap vermiş:
Biz müslümanız. Domuz eti yemeyiz.
ÇALARKEN NEŞELENMEK

Neyzen Tevfik'e bir gün sorarlar:

— Çalarken mi neşelenirsin, yoksa neşeli olduğun
zaman mı çalarsın?

O günlerde Maliye Bakam hakkında yolsuzluk dediX koduları alıp yürümüştür.

Neyzen Tevfik, fırsatım kaçırmaz:

— Maliye Bakanı değilim ki, çalarken neşeleneyim,
cevabını verir.





BEHLÜL'ÜN HAKİM MAKAMINA OTURMASI



Halife Harun Re- şid'in süt kardeşi diX vane Behlül bir gün yoluna devam ederXken pencereden bakXmış ki hakimin yeri boş, hemen geçip o makama oturmuş. Bunu gören vazifeliler:

Vay gidi divane, senin bu makamda ne işin var?
Kalk bakalım, diyerek, sille tokat dışarı atmışlar. Bunu
görenler Behlül'e sormuşlar:
A divane, böyle ne iş yaptın ki seni bu kadar döX
vüyorlar? demişler. O da cevap vermiş:
Ben bilmem, hakimin makamında bir dakika ya
oturdum ya oturmadım, buna rağmen bu kadar dayak
yedim. Hakim ise sabahtan akşama kadar o makamda
oturmaktadır, ne kadar dayak yiyeceğini artık Allah biX
lir...
İSRAFÇI ADAMA DERS
Diyojen, israfçı tutumuyla bilinen bir adamla karşıX lamıştı. Ondan bir lira istedi. İsrafçı adam:

— Niçin başkasından 10 kuruş istiyorsun da, benden bir lira, diye sordu.



Diyojen şu uyarıcı cevabı verdi müsrif adama:

— Çünkü, başkalarından yine istesem, bana verirler. Ama, bu israfın yüzünden, senin bir daha verebileceğinX den şüpheliyim.

[/color]DOĞRU SÖYLEDİĞİN İÇİN
Bektaşinin biri, boynunu bükerek bir zenginin yanınayakXlaşır. Sadaka ister.COLOR=["DimGray"]

Zengin adam:

— Utanmıyor
musun dilenmeğe yaX
hu... Baksana güçlü -
kuvvetli bir adamsın.

Sormayın... bir derdim var ki çalışmama mani
oluyor.
Neymiş o dert?
Ne olacak tembellik!
Bu cevap zenginin hoşuna gider ve cebinin köşesinXdeki kuruşu Bektaşi'ye uzatır:

— Al şu kuruşu bakalım... der. Bu parayı sana acıdıX
ğımdan değil, doğru söylediğin için veriyorum.



BİR GÖZÜN KÖRMÜŞ



Adamın biri evlenmiş. Her akşam, eli kolu dolu olarak evine gidermiş. Bir gün, her nasılsa, eli boş gitmiş. O güne ka- *- dar, hep kocasının eline bakan karısı, elini boş görünce, yüzüne bakmış ve bir çığlık atmış:

— Aaa! Senin bir gözün körmüş.

SON ÜMİT
Nasreddin HocaX nın çok sevdiği eşeği bir gün kaybolmuş. Hoca, eşeği aramak için, kırlara doğru açılmış. Bir taraftan da bir türkü söylemeX ğe başlamış.

Böylece dolaşıp dururken bir tanıdığına rastlar.

Tanıdığı:

— Hoca, böyle türkü çağıra çağıra nereye gidiyorX
sun? diye sorar.

Hoca merhum da eşeğini kaybettiğini, onu aramakta olduğunu söyler.



Ahbabı:

— Bu ne iştir Hoca efendi? Benim bildiğim, insan
eşeğini kaybetti mi, feryat eder, ağlar, dövünür. Sen ise
türkü söylüyorsun!

Hoca, ona önündeki tepeyi gösterir.

— Bir ümidim şu dağın ardında kaldı. Eşeğimi oraX
da da bulamazsam, o zaman siz dinleyin bendeki feryaX
dı!

NİYE KOŞAYLAR?

Cemâl gazetesinden baX şını kaldırıp sorar:

— Haa bu uşaklar ne ko-
şaylar böyle?

Temel cevap verir:

Ula bunlar koşicudur,
başbakanlık kupası için ko-
şaylar.
Ha kupayı çime vereceklerdur?
Birinciye.
Öbürkilere bir şey yok midur?
Yoktur.
Öyleyse onlar niye koşaylar?


YALANCI
Asker, komutanın karşısına çıktı, izin istedi. Komutan seX bep sordu:

Efendim, karım çocuğuX
muzun çok hasta olduğunu
yazmış da...
Yalan söylüyorsun. ÇünX
kü karından gelen mektubu
ben de okudum, hiç öyle bir
şeyden bahsetmiyordu.

Asker selâm verdi, tam kapıdan çıkarken, döndü ve samimiyetle:

— Komutanım, dedi. İkimiz de yalancıyız anlaşılan, çünkü ben evli değilim.

İLK ATIŞTA VURMAK

Temel ile Dursun evlerinin bahçelerinXde otururken bir tane, bir tane daha derken 21 pare top atılır.

Temel merak eder:

Nedir bu ses-

ler?



— Bugün komşu devlet başkam geldi. Onun için top
atılıyor, der Dursun.

Temel sinirli sinirli başını sallar:

— Şu işe bak! Bizim zamanımızda tek atışta vururX
lardı...

DÜNYADA HERŞEY GEÇER
Baba erenler bir gün sokakta gezinirken dehşetli bir yağmura tuX tulmuş.

Bir ağacın altına sığınarak boş bir arabanın geçmesini beklemiş. Bir saatten fazla beklediği halde oradan hiç bir araba geçmeyince kendi kendine mırıldanmış:

— Bir de şu fani dünyada her şey geçer derler. ŞuraX da bir saattir bekliyorum, daha bir araba bile geçmedi.

ALIŞMAK LAZIM
Gazeteci Halil Lütfi ile Peyami Safa, Bebek'e gidiX yorlardı.

Tranvay gelince, Peyami Safa öndeki birinci mevki kompartımanına doğru yürürken Halil Lütfi, Peyami Safa'yı arkadaki 2. mevkie doğru çekti. Buraya bineceX ğiz, dedi.

Peyami Safa:



Senin gazeteci kartın yok mu? diye sordu.
Var, dedi Halil Lütfi.
Peki, neden birinci mevkie binmiyelim öyleyse?
Alışmak için.
Bakalım her zaman kartımız olacak mı?

FARZ EDELİM Kİ...
Temel'in küçük takası, on kişilik tayfasıyla KaradeXniz'in engin sularında yol almaktadır. Temel tayfaX larını yanına çağırır. OnX lara şöyle der:

— Uyy uşaklar, ha purada pi teneke altinumuz olsa idu ne ederduk?

Uşaklar:

— Uyyy paylaşirduk onlari...

Temel öneriyi kabul eder ve altınları paylaştırmaya başlar:

— Uyy... on peş altin bağa, pi altin süze, on peş altın
bağa, pi altin süze...

Tayfalar buna itiraz ederler ve aralarında müthiş bir kavga başlar. Kıyasıya dövüşürler. Neden sonra Rize'ye geldiklerinde durumu mahkemeye intikal ettirirler. Mahkemede yargıç olayı anlattırır. Hem Temel, hem de



tayfaları olduğu gibi olayı anlatırlar. Bunun üzerine yar-

Peki getirin altınları, dediğinde, hepsi bir ağızdan:
Uyy hacim pey, pizum altinumuz falan yok, ola-
cağinu farz edeyduk.
MAYMUN
Din dersi öğretmeni öğrencileX re bütün insanların Adem ve HavXva'dan geldiğini söyledi. Bir öğX renci söz aldı:

Bu doğru değil.
Nasıl yani? dedi öğretmen.
— Babam bize maymundan
geldiğimizi söyledi.

— Sevgili çocuğum, dedi öğretmen, sizin özel aile
tarihiniz bizi hiç ilgilendirmiyor.

ŞİŞEYİ EVDE BIRAKMIŞ

Doktor muayenede hastasına sordu:

Sigara içiyor musunuz?
Hasta:
Elbette, dedi. Ve cebinden
sigara paketini çıkararak ikram


etti. Doktor reddetmedi. İkisi de sigaralarını yaktı. DokX tor muayeneye devam etti:

İçki içiyor musunuz?
Aahh be doktorcuğum! İçerim, ama ne yazık ki şiX
şeyi evde bıraktım.
AKŞAM SERİNLİĞİ
Bir grup turist, kendi aralarında konuşuyorlardı. İngiliz hidrojeni patlatacaklarını, Rusla Amerikalı Ay ve Merih'i fethedeceklerini söylüyorlardı. Sıra bizim Temel'e gelince:

— Şu yakında, ha biz da cüneşe ci- deceğuz, dedi.

Böyle bir tasarıdan hiç birisinin haberi yoktu. Hayretle sordular:

Nasıl olur, henüz yıldızların keşfedilmediği bir
evrende, güneşe gidebilmek, olacak şey değil!
Peki o kadar sıcağa nasıl karşı koyabileceksiniz?
Hesabı sıkı yapılmıştır. Akşam serunluğunda ci-
deceğuz da... der bizim Karadenizli.


LİSTE

Adamın birini kuduz köX pek ısırmış. Ama adam çok vurdumduymaz olduğu için, bugün iğne olurum, yarın iğX ne olurum derken iş işten geçmiş. Doktora başvurup da kuduz olduğu gerçeğini anlayınca hemen bir kağıt kalem isteyip uzun uzun bir şeyler karalamaya başlamış.

Doktor uzun süre beklemiş, bir ara dayanamayıp hayretle sormuş."

Vasiyetnameniz bu kadar uzun mu?
Vasiyetname hazırladığımı söyleyen kim doktor?
Ben ısıracağım siyasilerin listesini yapıyorum! demiş.
İPE UN SERMEK
Nasreddin Hoca, münasebetsiz komX şusunun hemen her gün olur olmaz şeyler istemesinden bıkmış.

Komşu bir gün çamaşır ipi isteyince:

Veremem, demiş. İpe un serdim.
Aman Hoca, ipe un serilir mi?
Adamın vermeye niyeti olmazsa
ipe un serer...


AYNI YERDE
Temel uzun zamandır görX mediği arkadaşı Cemal'le İstanbul'da karşılaşır:

Uşak nasilsun pakayum?
İyiyum...
Çocuklarun nasuldur?
Onlar da çok iyidur...
— Ha karin nasuldur?

Temel böyle sorunca Cemal'in birden yüzü değiX şir... Temel arkadaşının karısının geçen yıl öldüğünü haX tırlayıp hemen şöyle der:

— Yani aynı mezarda mi yatayii?[/color]ARHAVİLİ
Gün: 12 Ekim 1492... Kristof Kolomb, batı yönüne giderek Hindistan'ı bulacağına inanıyor ya! Gitmiş, gitX miş... Amerika sahillerine yanaşmış... Sabah hava yeni aydınlanıyor. Kolomb, "Santa Maria" gemisinde büyük üniformasını giymiş. Zabitler ve tayfalar güverteye sıraX lanmış...

Kıyıda da Kızılderililer sıralanmış. Başlarında Koca Reis var. Gemi yaklaşmış, yaklaşmış... Ses mesafesine girmiş...

Bu sırada gemidekilerden biri iki elini ağzına yanaş-



tırıp bağırıyor: "Ha orada bir Rize'li var midur?"

Kızılderili saflarından da birisi bağırmış: "Ha Rize'li yoktur, ama Arhavi'li vardır daa..."

DESENE OCAĞIM SÖNDÜ
Gurbette çalışan iki KaradeX nizliden biri izinden dönmüş, hemşerisine memleketten haberX ler veriyordu:

— Memlekette kar yağdı,
kurtlar çakallar köye kadar indi,
dedi. Bunun üzerine arkadaşı:

Bir zarar verdiler mi?
Sizin çilli horozu çakal kaptı.
Peçi Karabaş nerede imuş?
Eşek Karabaşa tekme atarak öldirmuş.
Eşek değirmenda değul miydu?
Değirmenden babanın tabutunu cetirmişdu.
Uy, babam öldi mu?
Öldü ya. Ananın ölümüne dayanamadu da..
Ah anam ah! O da mu öldi?
Eviniz yanarken kurtaramaduk.
-Uyy desene ocağum söndü...


ÇENESİ DÜŞÜK
Fikret ilk karnesini almıştı. Notları çok iyiydi, fakat bir not düşülmüştü:

— Çok konuşuyor.

Babası karneyi imzaladı ve ekledi:

— Siz bir de annesini görseniz.



Aynı Karadenizli birkaç gün sonra bir bakkala gitti. "Bana bir mim verin..." dedi.

Bakkal anlayamadı, birkaç kez tekrar ettirdi, sonra eliyle göstermesini istedi. Karadenizlinin işaretine baX kınca:

Yooo, o mim değil mumdur, dedi.
Olsun, mim demek, dayak yemekten iyidir, dedi
Karadenizli.






DAYAK YEMEKTEN IYI
Karadenizli vapur acentasına gitti:

— Biz vapuru kaçirduk, başka
vapur bulur misunuz?, dedi.

Kaç kişisiniz?
Yediyuz.
Acenta yetkilisi bu kadar müşX
teriyi kaçırmamak için hemen yeni
bir vapur istedi. Vapur geldiğinde Karadenizli ve arkaXdaşları rıhtımda toplanmışlardı. Ama nedense fazla kaXlabalık değillerdi. Görevli sordu:

Hani yedi yüz kişiydiniz?
Doğridur, işte pir, içi, üç, dört, beş, altı, yedu.
Toplam yediyuz da..., dedi Karadenizli.
Kafası attı acenta yetkilisinin. Karadenizliyi bir güX zel dövdü ve:

— Eğer, bir daha (i) yerine (u) dersen; canına okuX
rum... dedi.



HESAP
İki sarhoş kıyasıya kavga etmiş, birbirlerinin kafasını gözünü yarmışlardı. Polis kavgacı sarX hoşları hastahaneye getirdi. Doktor, yaralarını pansuman yapmak için hemşireye seslendi:

— Hemşire hanım, alkol getirin çabuk!..

Sarhoş:

— Alkol istemem artık... Hesap getirin!., diye bağırdı.

HADDİNİ BİLMEK
Genç bir Amerikalı kız, Beethoven'in yaşadığı evi ziX yaret etmiş, bu büyük sanatkârın piyanosu başına geçeX rek onun "mehtap Sonatı"m gururla çalmaya başlamışX tı.







Bitirdikten sonra, kendisine sert gözlerle bakan bekX çiye:

Tahmin ederim, çok sayıda büyük insan burayı
ziyaret etmiştir, dedi.
Evet, dedi bekçi. Ünlü müzisyen Pederewski, geX
çen hafta burada idi.
Kız sordu:

Ve Beethoven'in piyanosunda çaldı değil mi?
Hayır çalmadı, cevabını verdi yaşlı bekçi ve sözX
lerine şu cümleyi ekledi:
Çünkü kendisini Beethoven'in piyanosunda çalX
maya lâyık görmedi.
CİNSİNE GÖRE
Belediye otobüslerinin ne kadar kalabalık olXduğu malûm. İşte böyX le bir otobüste yolcuXluk eden Temel'in ayaX ğına iri yarı bir adam basar... Nasırı acıyan Temel, adamın yanına yaklaşır ve sorar:

— Ula uşak, sen nerelisun?

Adam, Temel'e bakar, nereli olduğunu söyler ve arX dından sorar:



Niye sordun?
Hiç, bu cins ayular hangi memlekette yetişur diye
merak ettum daa... der Temel.
YEMEKTEN SONRA MI?
Doktor hastasını muayene ettikX ten sonra saptadığı perhiz programıX nı yazıyormuş:

— Sabahları bir dilim ekmekle
yüz gram beyaz peynir. Öğleyin biX
raz salata ve haşlama et. Akşamları
bir dilim ekmek, yağsız süt ve bol
meyve yiyeceksiniz...

Hasta:

— Peki doktor bey, bu yazdırdıklarınızı yemekten
sonra mı yiyeceğim yoksa yemekten önce mi?

NİÇİN HAPSEDİLMİŞLER?

Bir komünist Sovyet cezaevinde, 3 mahkûm aralaX rında konuşuyorlardı: Birinci mahkûm üzüntülü bir sesX le:

— Ben işime geç geldiğim için hapsedildim, dedi.
İkinci mahkûm hapis gerekçesine şöyle açıkladı:

— Ben ise, işime erken geldiğim için hapsedildim.
Bir kapitalist casusu ancak işine erken gelir, dediler.



Üçüncü mahkum da şöyle konuştu.

— Ben de işime tam vaktinde geldiğim için hapseX dildim.

Beni de, bir kapitalist saati taşımakla suçladılar.
DAREDEVİL çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
CevaplaCevapla


Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir)
 

Yayınlama Kuralları
Yeni konu açamazsınız
Cevap gönderemezsiniz
Eklenti ekleyemezsiniz
Mesajlarınızı düzenleyemezsiniz

Kodlama is Açık
Smilies are Açık
[IMG] code is Açık
HTML code is Kapalı


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Komik Fıkralar17 DAREDEVİL Eskiler (Arşiv) 0 05-12-2007 10:48 AM
Komik Fıkralar17 DAREDEVİL Eskiler (Arşiv) 0 04-21-2007 03:31 PM
Komik Fıkralar17 DAREDEVİL Eskiler (Arşiv) 2 04-18-2007 06:26 PM
Komik Yazılar Komik Olaylar Serisi !!! TooCooL Eskiler (Arşiv) 2 12-25-2005 02:41 AM
Komik Sözler,Komik Mesajlar Misyoner Eskiler (Arşiv) 0 09-23-2005 06:47 PM

Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 04:31 PM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.