![]() |
|
Eskiler (Arşiv) Eski konular |
![]() ![]() |
|
Konu Araçları | Görünüm Modları |
![]() |
#1 |
Forum Müdavimi
![]() Üyelik Tarihi: Apr 2007
Konum: Balıkesir
Yaş: 32
Mesajlar: 2,415
Teşekkür Etme: 32 Thanked 56 Times in 49 Posts
Üye No: 39171
İtibar Gücü: 1853
Rep Puanı : 3277
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() 80 kadar subay; söz birliği ettik ve karar verdik. İnönü hükümetini alaşağı edecek ve en kısa bir zamanda seçime giderek kazanana iktidarı teslim edeceğiz' teklifini reddeden kimdi
Ahmet Kekeç'in köşe yazısı İnönü’ye karşı darbeyi Başgil önlemiş.. . Ali Fuat Başgil, 27 Mayıs’la iktidarı sona erdirilen DP taraftarlarının Cumhurbaşkanı adayıydı. MBK üyesi Sıtkı Ulay’ın marifetiyle (ölümle tehdit edilmişti) adaylıktan çekildi. Fakat, ‘27 Mayıs cinayeti’ne ortak olup, ‘hukuksuzluğu’ meşrulaştıran eyyamcı taifesiyle hesaplaşmaktan vazgeçmedi. Bunlardan biri de, darbecilerin duayeni, ordinaryüs Hıfzı Veldet Velidedeoğlu. Hıfzı Veldet’in 27 Mayıs cinayetini savunurken, işi getirip ‘Milletlerin ihtilál hakkı’na dayandırmasına karşılık olarak harika bir cevap veriyor Başgil ve bir de başından geçen ilginç olayı anlatıyor. Bu anektod, hususen, ‘27 Mayıs iyidir, ama 12 Eylül kötü...’ deyip takım tutar gibi darbe tutan, ‘e-muhtıra’dan yeni bir 27 Mayıs süzmeye çalışan adı hukukçu, siyasetçi, aydın ve gazeteciye çıkmış darbe muhiblerinin dikkatine: Sene 1949, Aralık ayı başları. İnönü idaresini şiddetle eleştiriyor, Vatan, Tasvir, Son Posta gazetelerine yazıyorum. Bu sırada, bir gün, pek sevdiğim bir eğitimci dostum beni evimde ziyaret etti. Konuya girdi ve: - Bir kaç yüksek rütbeli subay, sizinle gayet ‘mahrem’ bir görüşme yapmak istiyor ve bir randevu rica ediyor. Beni elçi olarak gönderdiler. Onların tarafından, ben de bu görüşmeyi kabul etmenizi ricaya geldim, dedi. - Neyin nesi olsa gerektir? - Konuyu bilmiyorum. Görüştüğünüz zaman öğreneceksiniz. Randevu bir Çarşamba günü saat 15.30’da, Yıldız civarında bir yerde idi. Çarşamba günü, Beşiktaş durağında tramvaydan indim. Yanıma bir kurmay binbaşı yaklaştı. Beni ‘randevu yeri’ne götürmeye ‘memur’ edilmiş. Beraberce gittik. Randevu yerinde dört yüksek rütbeli kurmay subayla karşılaştım. Bir-iki hoşbeşten sonra, subaylardan en yüksek rütbelisi söze başladı. İnönü’nün şahsı ve idaresi aleyhinde çok ağır ithamlarda bulundu. Neticede, ‘Biz’ dediler, ‘orduda seksen kadar subay; söz birliği ettik ve karar verdik. İnönü hükümetini alaşağı edecek ve en kısa bir zamanda seçimlere giderek kazanacaklara iktidarı teslim edip görevimize döneceğiz. Sizden ricamız, harekete geçildiği zaman, elinizdeki gazetelerle bizi desteklemek ve hareketin sırf memleket hayrına yapıldığını umumî efkára bildirmektir.’ - Siz bu tasavvurunuzu benden ve arkadaşımdan başkasına açtınız mı? - Hayır, ilk size söylüyoruz, fakat açacağız. - Kimlere? - Evelá, Ahmed Emin Yalman’a. (Yalman o sırada İnönü idaresinin baş düşmanları arasında idi ve subaylar onu yalnız yazılarından tanıyorlardı.) - Aman, bu adamdan sakınınız. Kendisine sır verilecek bir insan değildir. Başka? - Bir de Selim Ragıp Emeç’le görüşeceğiz. (Son Posta sahibi de o sırada muhalefetin alemdarlarından idi). - Selim Ragıp beye açabilirsiniz. Namuslu adamdır. Tasavvur hakkında benim ne düşündüğüme gelince: Ben böyle bir hükümet darbesini onaylamam. Tarihimiz meydandadır. Bizde hükümet darbelerinden memlekete asla hayır gelmemiştir. Yeniçeri isyanlarına kadar gitmeye hacet yoktur. Bir Sultan Aziz Vak’asını ve bir Meşrutiyet ihtilalini düşünmek kafidir. Görüyorum ki niyetiniz halis ve samimi, fakat hareketiniz, millete iyilik yerine, zarar ve perişanlık getirir. Memleketini seven insanlar sıfatıyla sizlere yalvarırım. Bu teşebbüs ve hareketten vazgeçiniz ve arkadaşlarınızı da buna ikna ediniz. Bu konuşmadan sonra, ben işi münakaşaya dökmeden kalktım ve toplantıdan ayrıldım. Ertesi gün, merakla Selim Ragıbı, aradım. O da aynı merakla beni aramış, nihayet buluştuk. - Ben de sizin konuştuğunuz gibi konuştum. Hayırlısıyla teşebbüsü önledik, dedi. Bu iş ve bu konuşma olup geçti. Yalnız ben şuna eminim ki, teşebbüs ciddi idi. Ve, eğer ben teşebbüsü ‘teşvik ve tahrik’ yoluna gitseydim 27 Mayıs’ta olanların 1949’da olması çok mümkün ve muhtemel idi. Fakat ben ‘hukukçu’yum. Bu sıfatla üstüme düşeni yaptım. Ve bundan dolayı vicdan rahatı içindeyim. Sizin de, hiç olmazsa hatada ısrarı bırakıp benim gibi vicdan rahatına ermenizi dilerim, dostum...
__________________
![]() ![]() ѕρу_мαѕтєя& [мαℓα¢нι] spy_master™ ©2007 |l|lllll|lll||ll||lll| ²¹°¹³²¹³ °¹²¹³ |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|
![]() |
||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Kartal, İnönü’de güzel | DHeMLy-CHaY | Eskiler (Arşiv) | 0 | 03-03-2007 03:56 PM |
Annelerden çocuk pornosuna karşı ’çığlık’ kampanyası / 4 kasım | M@D_VIPer | Eskiler (Arşiv) | 0 | 11-04-2006 02:58 AM |
Türk tekstilinin Çin’e karşı Avrupa’da ’made in’ savaşı / 19 ekim | M@D_VIPer | Eskiler (Arşiv) | 0 | 10-19-2006 01:55 AM |
AB’nin değerleri varsa Fransa’ya karşı tavır alsın / 10 ekim | M@D_VIPer | Eskiler (Arşiv) | 0 | 10-10-2006 02:10 AM |