![]() |
![]() |
#1 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57912
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Ateş Çiçeği-02
Kar’Üseyin araladı kapıyı Hatçe pusmuş oturur peykesine topak evin Kekikli bir yel kokusu Tüm sesler ölü Ne gök mavi - ne toprak yeşil - ne taş sert Ölene dek saldıracak tutsak bir yaban hayvanı İçinde kaynayan tiksinti - kin Kangal dikenleri gibi Batmaya hazır her yanı Kar’Üseyin’in kurbanı Pusmuş peykesine topak evin Yeryüzünün en kimsesiz insanı Bir çığlık / göğü yırtan bir yıldırım Akkor bir şimşek çakması Eşkıya başının ruhuna çarptı Yeryüzünün en kimsesiz kurbanı İsyan kustu avcısına Kanların altına aksın da yivrim yivrim Asıl ayaklarından ölüm koksun ortalıkta Yağlı kurşunlara gel Hatçe dedi Öyle bağırıp çağırma- şükür eyle Allah’ına Seni bana yazdı da -şu dağların aslanına Ne söylese dinlemedi Çığlık çığlığa inledi Yeşil çimenlerce güzeldi Sarı papatyaların dengi Mor menekşelerin ahengi Ve pembe güllerdi Hatçe Ağlayan güller gibiydi İki gözü iki çeşme Eey insanlar / hatırdan gönülden bilenler Diz çöküp namaz kılanlar / adamdan sayılanlar İleri gelenler- usul duranlar Katiller Hatçe’yi aldı da kaçtı Çiğillipınar’a konan Suvermezliler Dayılar- böleler- emmiler - utlular-utsuzlar Sizin de namusunuz değil miyim ben bire gidi namussuzlar Dağ- taş inledi sesinden Konuştu Kar’ Üseyin Ben de bu dağların hükümdarıyım Ve dahi cümle köylerin Bolvadin’den- Kareser’e Çifteler’den Sivrihisar’a nam yürütmüşüm Hiç bağırma boşuna yakma tatlı canını Gücüme kimseler karşı gelemez Sen benimsin bundan gayrı Var teslim ol bana Gül ol da açıl bağrımda Dünyalar vereyim sana.. Kar’Üseyin adın kara yerlerden gelsin Yeğniciğinden yan da teneşirlere gel Tutul da nuzullara çot olsun elin yüzün Dumansız bacalardan karanlık *******den kurtulma kara köpek Kar’Üseyin çıkıp gitti dışarı Yüzü öfkeden seyriyerek Vardı kardeşi Keloğlan’ın yanına Kel Mustafa düşünceli Ulen Üseyin Elin yumruk kadar öğsüzünü ne edecektin Daylak gibi karın vardı Üseynin yüzü öfke karası Çıktı bayıra yukarı Ve Hatçe’nin bağırtısı geldi peşinden Sonra bir daha vardı Bir daha çıktı Hatçe ha bire bağırdı Yengeler girdi / oturaklı kadınlar Gerisin geri çıktılar Ne bir tas su ne bir çarpım yufka içip yemedi Ağladı- ilendi- sövdü Gelenler kâr etmedi Anasının yarasını sardılar Olur bacım dediler Bir sizden ürüsüm değil Elden ne gelir Gözlerinin yaşını sil Garip yolcular geçer yürüyen ölüler gibi Kimisi ağaç ayaklı kiminin başı sargılı kolu kesilmiş Ölüm haberleri - ağıt çığlıkları Günlük işler arasında Erkekler kırılmış savaşlarda Trablusgarp’ten Balkan’a ne emmi kalmış- ne dayı Ne bir devlet var ortada Ne Allah rızasına hak güdecek bir başkası Aziziye Konağından Geri dönmüş elleri boş - yayan- yapıldak Ağlar Filik Abıla yüreği bir hoş kolları kopuk yaşın yaşın Bu ne hak- bu ne hukuk Kaldı harman yerinde samanı- çeci Olancası bir avuççuk Eller devşirip getirdi Uzun yollardan gelirim dedi Trablusgarp çöllerinden Tobruk’tan- Derne’den Susuzluktan ölenler Kıvıl kıvıl bit içinden Açlık - kum - ve bit harbinden Irak yollardan gelirim Tel örgülerden Kurşun ve hançer kavlinden Ölümü uçurum Balkanlar Ölümü kara Karadağ Tirana’dan - Üsküp’ten Sofya’dan - ve Varna’dan İnsan yüzü görmemiş acılardan Bilinmedik açlıklardan Bir kolum kopuk Bacağım ağaç Susuz- aç Kaybedilmiş ama büyük kavgalardan... Girdi topakeve yol yordam bilen kadınlar Kalaylı sinilerde yayla balı- kaymak- katmer Elden ne gelir dediler Gayrı sen mundar oldun Bir bu eve yakışırsın Yok gidecek başka bir yol Gelir sıkar ümüğünü dediler Var Kar’Üseyin’e teslim ol Alsın kudurmuş kart köpek Sıksın ümüğümü / canımı alsın Ölüp kurtulayım varsın Ona karı olacağıma Gövdemi topraklar sarsın Bir kadın yaklaşmak istedi Sakın daklaşmayın bana Kara Köpeğin itleri Şu al kutnu sayanızdan utanın dulukbastılı feslerinizden Yılan dillerinize kanacak mıyım Çıkın başımdan defolun Kele kız delirmiş dediler Vaa bacım hadi gidelim İvedi çıkıp gittiler Artlarından fıydırılan sininin sesini işittiler Zaman akmaz gibi yavaş Uzaklardan çan sesleri Ve yaylanın yeli kekik esintili Bir kabaltı çınladı Sonra bir hardal çanı Arkasından zil Yanal koyunları aklına düştü Gümüş burum kuzuları Sonra anasının yüzü Acı içinde sefil / saçılmış al kanları Açıldı kilim kapı bin bir rengiyle balkıyarak Girdi Kar’Üseyin Kara kaput yüzü yülenmiş Kancık bir ifade gözlerinde Gayrı barışalım pohur çiçeğim Öyle bağırma konuşak İnsan konuşa konuşa Aşık koklaşa koklaşa Bağırdı- taştı- tutuştu Ak boynunda gök damarlar belirdi Kanadı yarılmış dudakları kar dişleri göründü Kes ulan dedi Kar’Üseyin Yolumu yokuşa vurma Sarpa sardırma gönlümü Kafa tasımı attırma Çıktı gitti ormanlara yukarı Üçüncü gün gelmedi Gün uzadı- devrilmedi Gecenin bir vaktinde usulca girdi kapıdan Beni zora koşma Filiğin Hatçe Bundan böyle avradımsın Namusun benim boynuma Her şey gönüllüce olsun Hatçe kıvrılmış sedire Uyanıp belinledi it oturumuna geldi Bar bar bağırdı yok mu bir can kurtaran Çıktı gitti Kar’Üseyin Dördüncü gün ikindi sularında Kar’Üseyin gene geldi dili ballar tadında Geri gitti umudunun boynu kırık Dört gündür lokma yememiş Aç ölmeğe karar vermiş Bir telaş sarmış herkesi Yalvarmış yenge kadınlar Bir tas su bile içmemiş Beşinci gün düşündü topakevden çıkarken Ulan tut diyor felek / yatır altına bas tokadı / tut elini kolunu kalmamış zaten takatı / bas Baktı Hatçe arkasından Kim alır ahını ölsen Kim acır gebersen acıdan Madem öyle yaşa- diren Yaşamayı fitil fitil getir burnundan Kendin sor hesabını Kar’Üseyin’den Altıncı gün uzanıp tuttu kolundan Tokatı yeyiverdi yüzünün ortasına Hırsla bir tekme savurdu Hatçe’ye kurban yuvarlandı yere Fırlayıp kalktı öfkeyle saldırdı bağırarak Beynine yankılandı yüzüne değen tokat Düştü yeniden / darpadan kalktı Çıkıp gitti Kar’Üseyin Hatçe hüngür hüngür ağladı... Oysa böyle olsun istemiyordu Tadı kekreleşti sevmenin dedi Ertesi gün öğle sonu Keloğlan Girdi topakevin kapısından Hatçe’ye nasihat verdi Ben de istemezdim dedi Gümbür gümbür davulunan Köylüye aş döke döke Al duvaklar içinde murad almak hakkın idi Öyle iken böyle olmuş neyleyim Kar’Üseyin ağamdır ya Aklı ermez yol yordama Olan olmuş / çaresi yok / neyleyek O dedi Hatçe ağladı Sonra da çekilip gitti Vardı Kar’Üseyin’e Herhalde yumşuyor dedi Elbet alışır sonunda Sen de biraz sabır eyle Kayıl olacak bahtına Sekizinci gün gelmedi Kar’Üseyin Gene gitti kel Mustafa nasihat etti İnar-ı fener olmuş acıdan ve açlıktan Gerçi yemeğe başlamış Kadınlar öyle söyledi Ertesi gün Kar’Üseyin geldi oturdu Önce saydı döktü yiğitliğini Sonra ağalığını anlattı Üç bin davarım var dedi Üç bin adamım Gel etme gayri Hatçe Sarplara vurma beni Sen iste dağları yıkayım Sen dile köyleri yakayım Dilerim yalanların boğar seni Dört vatan hayını ne zaman üç bin oldu Zenginlik ağalık sana mı kaldı Dilerim, toprak bile kabullenmez gövdeni Hatçe böyle söyledi Kar’Üseyin çıkıp gitti Bindi atına dörtnala vurdu Yitti ay altında Bir Göğüs Yaylasına vardı Bir Kartal Pınar’ına Doma’dan harmanladı Oluklu’dan dolaştı Belce’de sabaha ulaştı Orda uyudu bir vakit Yeniden bindi atına Tekne Çukuru’na vardı Keçi Gölcüğü’nde at suladı Dolaştı Emirdağ’ın tüm yaylalarını On sekiz yaylaya nal vurdu geçti --
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|