![]() |
![]() |
#1 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57910
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Ateş Çiçeği-03
Toprak düm düz Acı bir boşluk kalmış gidip dönmeyenlerin gittiği yolda Çürüyüp dökülürcesine akan zamanda Gülüşü - düşü tükenmiş insan Tek kolu kopuk yolcu Oturmuş damın duldasında Yaşamın anlamını saklıyor gibi oyulmuş sol gözünün yalağında Trablusgarp’te kum Sinek gibi kırılmış insanlar gördüm Allahu Ekber Dağları’nda kar altında kalanlar Düşmana mermi sıkmadan düşmüş yatanlar Ne yürek kaldı bende ne düş Yüz binlerce öldüm On metre kar altında Sarıkamış Dağları’nda Yan yana- koyun koyuna sarmaşıp da yatmışlar uyurcasına Gözleri açık kalmış bir garip dalmış boşluğa Dört ayağı üstünde donmuş beygirler Varıp üzerine binesin gelir Ve dahi bahar geldi eridi kar Top arabaları çıktı ağaç tepelerinden bir garip kuş gibi tünemiş Dağ taş insan cılkı insan cesedi Yel vurdu- sel taştı Param parça / koka koka aktılar Gün vurdu koktu dağ taş O sulara sindi diye İçmedi hiçbir mahlukat Öyle bir koku ki öte yanın beri gelir Açlıktan- sıtmadan - ölümden beter Ne yürek kaldı bende ne düş Milyonlarca öldüm Acı ki anlatılmaz bir şeydir ancak yaşanır Acı ki mahlûkatlar içinde Ona bir insan dayanır Geri dönen on binler gibi artık asla sevinmemek üzülmemek üzere geri döndüm Ve kalkıp yürüdü Geri dönmeyenlerin gittiği yoldan Kan damlayan bir suskunluk asılı kaldı havada Kar'ağaçtan yontulmuş düğnüğün ortasından sarkan nazarlık Keklik yumurtasına ak dantele işlenmiş Salkım saçak taneleri altın rengi üzerlik Topakevin tavanından ipin ucunda sallanan bir demet sıtara çiçeği... Mazlum- kuzu gözlerinde keder domurladı Sıtara çiçeğinde kendini buldu Hatçe Goncaları yıldız yıldız açılmış büyümüş koptuktan sonra da Kimse bilmez bu nasıl iş Kopunca da ışkın sürer dal verir Hatçe kendisini buldu sıtara çiçeğinde Güzelliğin solsun dedi Serpilip de gelişeme Sana bakanlar kör olsun Gözlerin önüne aksın da be Hatçe bunca namussuzun yüzünü görme Buğulanır yıldızlar yaslı gözlerde Acı kokar yavşan otu gecede Acı kokar cızlağan Ötmesin üğü kuşları dert koyup derde Delme kuzu ayrı düşmüş yanal koyundan Yalnızlığı kurt sağnağı / oluru kesik çözümsüz bin bilmecede Bağrından hançerlenmiş tarihlerdir bu Daha nice cellat eli Hoyrat - harami keser sıtara çiçeğini en yıldız yerinden O dal sürer kesildikten sonra da Açılır oylum oylum Oy sıtara çiçeği Bu onuncu gün Sıtara çiçeği Hatçe İlk kez dosdoğru baktı Kar’Üseyin’e Ve konuştu ok gibi İnsan dedikleri zulm eylemez mazluma Daha murad almadan Ben bir yetim parçasıyım Er kişi dedikleri dünürcü salar Sen beni istettin mi Bire Kar’Üseyin Saltanatın mazlum kanı Ki ben kimsesiz biriyim Yoksul Filiğ’in bir eli Üç yüz atlıyınan basıp kaçtınız Al duvak isterdim dengim birine Bire Kar’Üseyin Dünürcü salardın erkeksen Doğrudan yüzümü görmeden Başka bir kız yok mu idi Sen beni mi kurban seçtin Al gayri işte Al da kara başına çal gayrı işte Kurdun pençesinde emlik kuzular gibi Şimdi var geç ırzıma Zorla çökersen başıma Söz verdim kendi kendime İp atar kıyarım canıma On birinci gün konuştu Hatçe Anamın şemenesiydim Yoksul hanemizin yakışığı Bana ayna tutup- işmar edenler Vatan millet hakkı için Kırım kırım kırıldılar cephede geriye dönmediler Sen ki uğrular uğrusu / uğursuz çapulcu Koca koca kurtlar bile karıncaya el kaldırmaz Gavur bile tevir tevir bazısı mazluma saldırmaz Evlisin alem bilir daylak gibi karın var Çocuğun var hanelerin ışığı Hiç Allah’tan korkmadın mı Bire Kara Üseyin benim suçum ne Şimdi gel çök başıma ben de kıyayım canıma Kar’Üseyin çıkıp bindi atına Artık çatladı çatlayacak Çatlarcasına sürdü kula tayını Koca Belen’e nal vurdu / Tabaklar düzüne indi Eskigömü üzerinden / Holuz’a doğru devrildi Ulan dedi dokuz çatal - otuz boğum oldu dert Otuz tilki dolaştı kafasında kuyrukları birbirine değmeden Hatçe büyütmüş içinde / bir şifasız afat etmiş O afatta kavrulur da savrulur Üryan geçirir gönlünden Aklı çıvası gelir O ne endam- ah o ne o ne meme- ne uyluk Zibetli yaylada buldu kendini Durdu çatlamak üzere kula tay Vay anasına ulan dedi Vay Kar’Üseyin vay! On ikinci günün gece yarısı Bir hışımla açıldı topakevin kapısı Hatçe dirkeden attı darpadan ayağa kalktı Bana bak Hatçe Gelin Bolalsın yerin göğün Babası evine gitti Karımı boşadım bu gün Bin Güllü olsa boşarım Ala demirin bıçağı Gayri burnuma geldim Şimdi başka sözüm yoktur / dök- düşün İki gün hiç uğramadı Kar’Üseyin Hatçe kaçmayı düşündü Dedi- üç adım salmazlar Kendini asmayı düşündü / can baldan tatlı Bir ara acır gibi oldu Kar’Üseyin’e Yiğide hakkını vermeli İkinin biri gelir isterse / birin yarımı Üstüne yok yakışık bahsinde Kaç kız iç geçirir onu görünce Ama bir yol her şeyden iğrenmiş Hatçe Vakit on beşinci gün Yel ince Dağların üzerinden kürtük kürtük bulut ağdı Ay balkıdı - süt döküldü ovaya Dört bir yana - ışık yağdı Korkunç ıssızlıkta karanlık hırsızdan yana Bekleyiş diri diri mezar tadında Gece ki Düğnükte gıcım gıcım yayla yeli Dörtnal bir at güpürtüsü titretti topakevi Kapıdan Kar’Üseyin girdi Durdu / bambaşka biri / taş- demir- tunç Avını gözleyen bir şahindi gözleri Duruşu korkunç / kandil alevinde yalım kesilmiş yüzü Avla avcı göz göze bakıştı bir an Anlattı neyin nasıl olacağını Haykırdı Hatçe Duyulmamış bir canlıya aitti sesi Yetiş kurban olayım anam Avcı saldırdı avına Av çırpındı kollarında Öylesine bir direnç ki şaşırdı avcı çırpındı kurban saldırdı avcı
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|