![]() |
![]() |
#1 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57909
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Ateş Çiçeği-04
Şalvarının uçkurunu koparttı yırttı çıkarttı Yırttı çıkarttı güllü fistanını al köyneğini Kaydı kurtuldu Hatçe / devrildi çırılçıplak İçinde ne varsa korkulara dayanan bütün setleri yıkıldı Ay aylası bir dişilik fışkırdı yuvarlanan kalçalarından korkunç yakıcı bir pembelik Avcının azgınlığı zaptolmaz bir delilikte Ve diri memeleri yuvarlandı kurbanın aklını aldı avcının Kösnü çıldırtan çığlıklar aklını başında zay etti Kar’Üseyin çıktı insan olmaktan Baştan başa şaha kalkmış bir erkeklik kesildi Yakaladı avını / elini ayağını bağladı dört yanına topakevin Hatçe’yi sımsıkı gerdi Çığlıklar bir kamçı gibi Soyundu bir solukta giysilerini Ve yanaştı avına Bütün hışmıyla diz gelip Bütün hışmıyla yekindi Geceyi bir sancı gibi yırttı kurbanın sesi Bin renkli kilimin üstüne bir de kan rengi eklendi Soldu sıtara çiçeği... Bütün arılıkları dünyanın çıkartmaz kötülüğün kirini İspirto rengiydi gece Bedeninin altında bacakları köpek kesildi Hatçe’nin ruhunu dalayacak yaşadıkça Bir ölü soykası gibi taşıyacak destan güzelliğini bundan sonra Peri kızı Skylla bozkırlar ortasında Filik kızı Hatçe oldu o gece Kim bilir kaçıncı kez Dirildi acının yazılmayan tarihinde Bozkırda bir yerlerde... İşte o gün ağladı Hatçe Çiğillipınar’ca coştu Yağdı kırkikindilerce Yaşanmamış ergenliği içinde setlerini yıktı taştı Daha memeleri çıkmamış Kızım deyi- er yüzüne bakmamış Başına da al duvaklar vurunmadan Eline de al kınalar yakınamadan Kollarına gümüş cebe Kulağına altın küpe Duluğuna dulukbastı takınamadan Çalgılar çaldıramadan Okuntu saldıramadan Yüreği mılcımış canı ezilmiş Soyka çıkmış güzelliği Gayrı kendi eti kendine düşman Isırır Kar’Üseyin’in etine değen yerler dalar tüm gövdesini Kırılmış gökçegülün goncası Allı turna yaralanmış uçamaz Böyle görse aklını yer anası Oturmuş bir utanç gibi Ağlar da ağlar olmuş Hatçe Kız ırmağı kurumuş turaç gibi Babasız büyümüş omuzu düşük Doyamamış kokusuna anacığının Ha yaşamış- ha ölmüş hiç mühimi yok Ağlar da ağlar olmuş Hatçe Kız Bir amanı yerde bir amanı gökte Aklına olmadık bir şeyler düşer Pencerenin deliğinde ıtır çiçeği Gayrı susuzluktan kurumuş mudur Tentenesi garip kalmış sandıkta Acep mor fistanını kimler giyecek Ağlar da ağlar olmuş Hatçe Kız Avazı yayılır yayla yelinde Duyanın içini oyar da oyar Ağlaya ağlaya uyur Hatçe Kız Uyanır ağlaya ağlaya Gecenin bir yarısı Alaçığın duldasında Kıpırtısız dört beş insan Yıldızlar cohcohlu parlıyor Suskunluk utanca boğulmuş Birisi konuştu ansızdan Sesi yarısı yanmış ağalar gibi Çok eski bir yarayı sır diye saklar gibi sesi Dedi ki Arap cephesinde kum ve ateş cehenneminde Balkanlarda kan içinde Allahuekber tipisinde Çanakkale içinde bomba selinde Hasılı tüm cephelerde savaştık At bokunda arpa devşirmenin Ve her ne sebeple olursa yenilmenin öğünecek bir yanı yok Kimisi kum altında kimi kar Yeri yurdu belirsiz kaldı kalanlar... Dünyada bozulmuş ordudan berbat Ne bir hayvan- ne bir nebat... Aylarca aç Ve bilmediği ellerde gidecek yersiz asker Akıl almaz derecede korkak Ama on adamı boğabilir tek başına Hasılı çöl harbinde bozulduk Döküldük yollara yayan yapıldak Kimi sayrı- yaralanmış kimisi Kimi su geçerken kimi donarak Sinekler gibi öldük Kalanlar ayak yalın- baş kabak Hayvan gibi otları avurtlayarak Bir deri- bir kemik Adana’ya döküldük... Adana İstasyonu’ nda tren Say ki bir kara umut Üstü üste-alt alta yığıldık vagonlara Kaçıp gitmiş makinistler Arayıp-sürecek adamlar bulduk Gördük ki kömür yok yola çıkacak Baktık ki istasyonun dört bir yanı baraka Söktük tahtaları kaydık kömür kazanına dehledik İkinci istasyonda sonra da üçüncüde Cümle uğrak yerlerinde ne kadar baraka varsa yağmaladık da yaktık dehledik Tüm memleketi dolaştık Asker bindi - asker indi Kimisi dağlara sindi Kimisi sevk oldu başka cepheye Nasıl dile dökülür onca acılar Nasıl unutulur memlekette melûl- mahzun kalanlar Kar altında- kum altında ölenler Nasıl anlatılır mecalsiz- silahsız asker... Ölsem de çıkmaz aklımdan Tüm bunların hiç birisi Gayrı bir de kuzular gibi meleyen şu fukara kızın sesi Adam usulca sustu Orman usulca sustu Ay usulca sustu Hatçe susmuştu... Çiğillipınar yaylasında alaçıklar Bir fısıltı kesilmiş Hatçe Düşmüş yellerin önüne Önce Karacalar’a iner Oradan ulaşır kendi köyüne Derler ki Kar’ Üseyin Zorla ilişmiş Hatçe’ye İp atıp ölmeyi denemiş becerememiş İlkin topakeve bağlamış Bir gece- bir gündüz başına çökmüş O çökmüş Hatçe bağırmış Kar’ Üseyin dediğin eşkıya başı Tutuvermiş kolundan kaldırmış dağa Gece sekiz gündüz dokuz yıkmış altına... Filik kadın hükümete şikayet etmiş Aptil Ağa sulhçu gitmiş Kel Mustafa olmaz demiş Hatçe bizim gelinimiz Hatçe’yi her yıktığı çalı dibine Kar’ Üseyin üç taş dikmiş ...itmiş ...ditmiş ...şitmiş ...litmiş ...itmiş ...imiş ...mişmiş ...niş şşşşşşş... Bir fısıltı oldu Hatçe Hüseyinin yanında dolaştı dağdan dağa... Kayanın kuytusunda uyurken Tam da kuşluk zamanı Hatçe uyanıp da kaçmış O sırada Hatun gelin yün yıkarmış su başında Hatçe birden çıkıvermiş Kar’ Üseyin peşimdedir sakın beni deme demiş Dulukbastısından bir altın yolmuş Hatun’a Anahor vermiş Az sonra Kar’ Üseyin sorunca Hatun başıma çöker sanıp söyleyivermiş Ormanın içinde bir kovuğa sinmiş Üseyin şirpeden bulmuş Geçerken Hatun’un yanından Altınımı geri ver kız zilli -demiş Hatçe oturumu üstüne gelemeyince Kar’ Üseyin dağdan inmiş ...itmiş ...ditmiş ...şitmiş ...litmiş ...itmiş ...imiş ...mişmiş ...niş şşşşşşş... Kel Mustafa usul usul konuştu İnadından vaz geç Hatçe Neylesek olanlar oldu Sen de namlı bir atanın kızıydın Allah bir gelinimizsin Sen dile düğünler kuralım Erkek seldir- kadın büvek Azıcık da sen uyar ol Abılalık düşer sana Dile kutnu kumaş dile al duvak Dananın oynaması kazıktan Bu çetecilik de canıma yetti Gir aklına Üseyin’in Belayı kadayı savak Cayıp bu işlerden varıp gidelim Kurtulak kargıştan- yazıktan Başka diyarlarda vatan çatalım Paraysa para bizde / malsa mal gani Kar’ Üseyin gecenin geç yarısı Açıp girdi kapıyı lambayı yaktı Dışardan Hatçe’nin çığlıkları duyuldu... Ertesi gün konuştu Kel Mustafa Haklısın dünyanın bütün dağları kadar Çiğillipınar’ın akmasından çok Sıtara çiçeğinin açması kadar Gayri ne fayda Gece yarısı girdi Kar’ Üseyin İçerden çığlıklar duyuldu Hatçe bir fısıltı oldu Düştü yellerin önüne Kel Mustafa konuştu Memlekette büyük savaş olmakta Her yanda kan yürümüş meşe selleri gibi Dünyanın dört bucağında askerler kırılmakta Bizim asker yenilmez aslında Açlık sürüleri- bit orduları Açtırmıyor gözünü ki vuruşsun koçlar gibi Kar’ Üseyin ağam bu gün cepheye asker sevketti Kar’ Üseyinin atlıları Toz bulutlarından bellidir Kimisi Çifteler’de kimisi Dişliköy’de Daydallı’da- Çaykışla’da- Honam’da Bazan birkaç kişi bazan ellidir Varır dayanırlar varlının kapısına Kar’ Üseyin adına vergi toplarlar Kelep kelep altın gelir yığılır ortalığa Mecidiye- reşadiye altınlar dökülür Gelin’in ayağına Ve yoksul hanelerde un uçar- kepek kaçar Tarlalar tohumsuz ocaklar odunsuz kalmış Gülüşler bile sap sarı Bakışlarda geri dönmez yolcuların kanayışları Ülkenin dört yanından kan çığlıkları Ve başka bir karabasan düşman postalları....
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|