![]() |
![]() |
#1 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57911
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Ateş Çiçeği-17
Hava sancılı mavi Poyraz ağudan acı Erkmen Kayalarına duldalanmış Bir grup yoldaş tütün içiyor Hey gidi diyor / hey gidi Bayat Köyünden Amancı Şu ayazın derdine bak Ya o Arap Çölleri Hey gidi Şam günleri Bizim asker esir idi Dört kat telin ötesinde Biz bir avuç Türk Askeri açlıktan ölmek üzere Ben hastayım ağzım - yüzüm bir avuç Elimizden gelse biz de kaçardık Ama kum İngiliz'den daha kafir sam yelinde dalga dalga Böylesine Cehennem çöl Arif Bey dedi ki kahraman arkadaşlar şimdi biz İngiliz askeriyle harp edeceğiz Ya bu telleri deleceğiz Ve yahut öleceğiz Çok işler başardınız Cehennemler yaşadınız dağlandınız bilirim Bilirim kalmadı dermanınız Yalnız tel örgü ardında kalanlar kan bir kardaşlarınız Şimdi gelmek istemeyene Hasta- sökele yok diyecek lafımız Çünkü siz yapacak her yiğitliği yaptınız Gelenler gelsin Şu İngiliz gavuruna ders verek Gönülsüz kavga olmaz bize gönüllü gerek Hastaya- sökele gücü yetmeyene ne diyek dedi İlkin bir sessizlik çöktü Asker birbirini heyikledi Bazısı ayrıldı çekildi bazısı kaldı Ölümün hududu teller Azıcık asker Biliyorduk aşılmazdı Ben ki tanırım Arif Bey'i Öleceğimi bile bile kavgada gitmedim ayrılanların yanına Ardından bize gerek / size ne gerek deyip Aldı gidenlerin silahlarını Sonra da bize dönüp dedi ki Çölün ortasında- kafir elinde Silah arkadaşını esir bırakan zinhar vatan haini Şu ayrılanların katli vaciptir Günahı- vebali benim boynuma paklayın hepsini Yine bir ölümden dönmenin şaşırtan korkusuyla yüreklerimizi yokladı Sonra omuzlayıp utandırmazı ayrılanları pakladık Yüzde yüz öleceğimize inanıp Saldırdık İngilizin üstüne Gün mü geçti- ay mı- yıl mı Kavga bittiğinde kan içindeydik Yerde kafir ölüleri / vakit ne idi unuttum Ve içerden esir asker üstümüze sökün etti Aylarca yıkanmamaktan bitten- uyuzdan kurumuş Dayanılmaz korkulara sarıldılar boynumuza Orda duydum şu insan ne kadar pis kokuyor ki Leşten- boktan milyon beter hey gidi oğlu - hey gidi Hava sancılı mavi / Poyraz ağudan acı Erkmen Kayalıklarında Bir grup Kuva-i Milliyeci bir zamanlar tütün içti hey gidi... ………………………………………………………………………………. Bozkır'ın içinde toplar atıldı Şiddetinden aylar günler tutuldu Arif Bey'i anlatan bir türkünün Geynik Köyünde bulunmuş iki dizesi.. İşgâlci çizmeleri çiğnerken Çobanların kaval kanattığı dağları Başka ordular yürürken kendi şarkılarıyla kuşatıp türküler vatanı bozkırları yeşiline yas üşümüş ovaları Viran hanelerde un uçar- kepek kaçar iken Analar gözyaşı pınarı / gelinler dul Ölüm pusuya düşürmüş iskeleti kalmış çocukları Koca ülke naçar iken Ve öldü sanılan Ağır ağır yerinden kalkar iken Kara sakallarını kana bulayıp Kuduz yobazlar uludu kardeş kanına susamış Din elden gidiyor İşbirliği yapıp Yunanla- İngilizle Cihat eylediler Kuva-i Milliye'ye Ve dağlarda dolaşan asker kaçaklarından toplayıp en azmanlarını Kin şarabı içirdiler kan ile katıp Din- iman renklerine boyandılar / ayaklandılar Karakeçili Milli Alayı neferleri Başlarında Yarbay Arif Bey Konya Yangınına at sür ettiler Namları ulaştı onlardan önce Bir kez daha ateşlerde yürüdüler Alaaddin Camii’nin duvarlarında o zamandan kaldı kurşun izleri Söylenir ki Hürriyet ve İtilaf Fıkra Başkanı sözüm ona din adamı Zeynel Abidin Hoca İngiliz Muhipleri Cemiyeti Başkanı Sait Molla çekerek başı boş güruhun başını Cehenneme çevirdiler Konya'nın - Bozkır'ın sokaklarını Fırtınalı- boralı günlerde Sait Molla İngiliz Ajanı Rahip Frev'e mektuplar gönderip yardım dilendi Sonra çıkıp ortalığa din elden gidiyor- dedi Kürtoğlu Musa Bademli'li Hacı Halil ve Güzel Çavuş Namlarıyla bilinen birkaç çapulcubaşı Yalan ve hiyle ile yallanarak Bin kadar köylüyü ayaklandırarak bastılar Bozkır Askerlik Şubesini cephaneye el koydular Seydişehir üzerinden gelen askeri pusulayıp bozguna uğrattılar Ayaklanmanın başlaması 1919'un 26 Eylül'ü idi Ve bağışlanma sözü alıp 4 Ekim'de hareketten vazgeçildi Gene de ortalık kıvılcım bekleyen barut fıçısı gibiydi Yeni bir ayaklanmaya önlem olarak Sivas’taki Heyet-i Temsiliyeden bazı birlikler Ve Karakeçili Müfrezesi Mahal'e gönderildi Ve telaşa düşen Zeynel Abidin Yeniden ayaklanıp adamlarıyla bastı Bozkır'ı Tarih 20 Ekim 1919 idi Kuva-i Milliyeye meydan okuyup askeri birliklerin çekilmesini istedi İlk birlikler yenildi Zeynel Abidin güçlerine Ve sardı ortalığı Yarbay Arif'in dehşeti İsyanı kanla bastırdı Nice yangınlardan yanmadan geçmiş Karakeçili Müfrezesi Söylenir ki Karınca ocağını çiğnercesine ezerek yürüdüler önlerine geleni Arif Bey açınca zindanın kapısını Korkudan titrer buldu Bozkır Kaymakamı’nı Tevatür yağma yapıldı derler Nerede kasalak köşkler Bordo kapılı ev varsa Altını - ziyneti toplandı... Tellallar bağırtıp sokaklarda isyancı başıların kelleri istendi Bir çuvala sarılı getirip koydular elebaşılarının kellelerini Sonra da kurşun dizildiler ödül beklerken Hep biri bir ölümdü boşalan Arif Bey'in mavzerinden... Derler ki isyancılara zayıf davranan zavallı Kaymakam Cevap veremeyip Yarbay'ın çetrefil sorularına yeyiverdi kurşunu alnı çatına Sokaklarda kan yürüdü sel gibi Bundan yüzyıllar önce buralarda ayaklanan dağlar delisi Süleyman Yeniden dirildi fakat vatanını satanların uşağı olarak Ve kanı kanla yudular Mezbaha gibiydi sokaklar An oldu kesildi kıpırtılar Başı kesilecek gibi ürpererek esti rüzgâr... Arif Beyin adamlarından biri girdi varsıl bir haneden içeri Gördü ki ödü kopmuş bir yaşlı kadın ve tir tir titreyen gelini Yükte hafif pahada ağır Altın- ziynet devşirildi Sonra di içeri girdi Bağırmağa bile korkan gelinin soydu giysilerini / Pervasızca ilişti Derler ki Kocakarı ağlayı ağlayı Arif Bey'in karargâhına geldi Hem ağladı - hem söyledi Arif Bey'in başı düştü önüne Olanları kıpkırmızı kızararak dinledi Sonra azametle kalktı yerinden Topladı askeri - sıraya dizdi Döndü Kocakarıya ebe anlattığın kim ise göster dedi Kadın dolaştı kalabalıkta Irz düşmanını gösterdi Arif Bey atının sırtında sular gibi akardı Sular gibi akar iken tek kurşunla av avlardı Vuracağı adama bir tek kurşun sıkardı Kadının gösterdiği adam ayrıldı Arif Bey elini beline saldı Yalvarıp yakarmağa kalmadan kalbine nişan aldı çekti tetiği Sekti kurşun sol döşünün üstünden Bet - beniz kalmamış adama bir şeycikler olmadı İkinci kurşunu sıkmaz bilerek Yüzünde suçukmuş deli bir ifadeyle gülmeğe başladı Komutanım / yetmemiş vadem dedi Arif Bey alevlendi Çıkar ulan sırtındaki cepkeni Gördüler ki tek kurşun tabakasından sekmişti Çabuk defol aramızdan Anan cumaakşamı gün doğurmuş dedi Mütecaviz yüz adım kadar gidince Arif Bey Çingenoğlu'na işaret etti Yaradana sığındı Çingenoğlu elini beline saldı Denkleyip tetiği çaldı Kurşun bir ölüm kuşu Uçtu malum sesiyle burgulanarak Adamın beynini parçaladı İşte böyle bastırıldı Bozkır Ayaklanması
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|