![]() |
![]() |
#1 |
Forum Aşığı
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2005
Mesajlar: 4,764
Teşekkür Etme: 111 Thanked 1,308 Times in 803 Posts
Üye No: 4863
İtibar Gücü: 3041
Rep Puanı : 65437
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet :
|
![]() Kütahya taraflarında bir çoban , koyunlarını otlattıktan sonra, köyüne doğru yol almaya başlar..Akşam karanlığı bastırınca etrafta sığınmak için yer bakmaya başlar.Biraz ileride köy vardır ama köyde koyunları bırakacak iyi yer yoktur diye köye girmez..Köyün hemen üst tarafında bulunan köy mezarlığını gözüne kestirir ve koyunları henüz mezar olmamış bölüme yerleştirir ve bembeyaz kepeneğini * üzerine çekerek uykuya dalar..
Aradan 1 - 2 saat geçer...Gece karanlığında oradan geçen bir köylü gelenek olduğu üzere mezarlığa döner ve " Selamun Aleyküm " diye seslenir..Bu sırada orada yatmakta olan çobanda gayri ihtiyari doğrularak "Ve Aleykümselam " diye seslenir.. Yoldan geçen köylü paniğe kapılır ve kaçmaya başlar..Çoban ise adam kaçmaya başlayınca yaptığının farkına varır ve adamın arkasından hemşerim dur yanlış anladın diye koşmaya başlar..Ama adam bundan daha da korkar çünkü bir ölünün kendisini kopvaladığını zanneder..Ertesi gün köy kahvesinde başından geçenleri anlatır..Ama bu beyaz hayalet'e kimse inanmaz ta ki çoban köye gelip gerçekleri anlatana kadar..Ama bu korkudan sonra adam çok yaşamaz ve 2 -3 ay sonra vefat eder. ++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++ Falcı Olay 1999 yazında gerçekleşmişti. Ben bu tarihte Erdek'te bir otelin barında çalışıyordum. Bu nedenle geceleri geç yattığım için öğlen kalkıyordum. Yine böyle gece geç saatlere kadar çalıştığım bir günün ertesi;öğlen saat 4 gibi kalktım ve her zaman yemek yediğim yer olan otelin karşısındaki büfeye gittim. Orada otelin güvenliklerinden biriyle karşılaştım ve beraberce bir masaya oturduk. Yemeğimizi yerken yanımıza benim arkamdan biri yanaştı ve aynen şu cümleyi söyledi: -"falına bakmamı ister misin?" Ben bu lafın bana söylenmediğini düşünerek tostumu yemeğe devam ederken.Sesinden kadın olduğunu anladığım o şahıs aynı soruyu tekrarladı: -"falına bakmamı ister misin?" Bunun üzerine dayanamayıp arkamı döndüm. Ben de herkes gibi, döndüğümde o tipik falcı kılığındaki birini göreceğimi sandığımdan hızlı ve sinirli bir dönüş yaptım ki bunun bir diğer nedeni o güne kadar fala inanmıyor olmamdı. Kadınla göz göze geldik ve kadın az önce sorduğu soruyu benim ona herhangi bir şey söylememe fırsat vermeden yineledi: -"falına bakmamı ister misin?" Ben de üzerimde neden olduğunu bilmediğim o bir anlık şaşkınlığı atarak hızlı bir şekilde “hayır” diyerek arkamı döndüm .Bunun üzerine yanımdaki güvenlik arkadaşımın kadına "benim falıma bak" dediğini duydum. “Duydum” diyorum çünkü o 3-5 saniye arası sanki yaşanmamış gibi geliyordu. Arkadaşım kolumu tutarak benim de baktırmamı parasını kendisinin vereceğini söyledi. Ben de gayri ihtiyari sanki bunu yapınca rahatlayacakmışım gibi kafamı olur anlamında salladım. İşte tam bu sırada falcı kadın arkadaşıma onun falına bakmayacağını söyledi ve benim yanıma gelerek sanki bir “Rıdvan”(cennetin bekçisi) gibi tepemde dikildi. Bunun üzerine ben de ne istediğini istediğinin para mı olduğunu sordum. Falcı kadın aynen şunları söyledi: -falına bakıcam! Ben de sanki bu bir oyunmuşçasına; "-niye"dedim. Kadın buz gibi donuk sesiyle “-çünkü az önce istediğini söyledin” dedi. Az önce kaynağını bilmediğim o -irkilme sebebim- gibi görünen kadın bana bir anda çekici gelmeye başladı. Ve aklımdan ““neden olmasın ki ne kaybedersin ki zaten”” denen o en tehlikeli düşünce geçti ve falcı kadına “TAMAM” dedim. Kadın hiç duraksamadan yanıma oturdu ve kafasını yere doğru eğerek bana sağ elimi uzatmamı söyledi. Ben de biraz yaramazlık olsun diye aklımdan sol elimi uzatmak geliyordu ki falcı kadının ağzından beynimdeki tüm kanı donduran şu sözler döküldü. “Sakın ha yanlış elini uzatmak gibi haylazca bir şey yapma.” İşte o an kendimi felç olmuş gibi hissettim. Oradan gitmek istiyordum ama mümkün değildi. Ayaklarım sanki yere mıhlanmış gibiydi. Ben bu korkuyla karışık durumda sağ elimi kadına uzattım. Kadın parmaklarımın arasına bir bezden sıktığı sıvıyı sürdü ve sağ elimi sol elimle kapattı. Ve sonra sanki bana acırmışçasına baktı. Ardından elimi açtı ve bir şeyler mırıldanmaya başladı. Bi an sustu ve bana kelimelerine hiç aralık vermeden şunları söyledi: “Bir kağıt alacaksın ve bu seni büyük bir topluluğun içine sokak, 3 gün içerisinde çok sevdiğin iki insanı kaybedeceksin. Şu an sıkıntıların var ama yarın bunların hepsi sona erecek. Annen çok uzaklardan bir haber alacak. Ve en son söylediği söz ise şuydu 2 abinden büyük olanı küçük olanından daha uzak bir yere gidip sizden ayrılacak. Olayın hikaye kısmını geçerek size o hafta olan olaylardan bahsedeyim.2 gün sonra üniversite sınav sonuç kağıdım geldi ve ben artık bir kalabalığın içinde olmaya hak kazanmıştım. Bundan bir gün sonra kuzenim intahar ettiği haberini aldık ve aynı gün dayım kalp krizinden öldü. Ortanca abim aniden askere gitmeye karar verdi ve diğer abim de üniversite için Avusturalya’ya gitti. Ben bu olayın üzerinden yaklaşık 3 yada 4 ay sonra tesadüfen tekrar Erdek'e gittim. Aklıma bu kadın geldi ve aramaya karar verdim. ancak tüm aramalarım boşa çıkmıştı ki. Son bir kez uğradığım benzin istasyonundakilere sorarken birisi bana o kadını tanıdığını ancak o kadının yaklaşık 3 sene önce öldüğünü söyledi. Benim o anki halini tarif edemiyeceğim için bu tarifi size bırakıyorum. Daha sonra adama olayı anlattım .Adamın bana inanmamış olduğunu anlasam da kadının yaşadığı yeri bilip bilmediğini sordum. Bana kadının evini tarif edebileceğini söyledi. Ben tarif doğrultusunda eve gittim. Ancak gittim yer bir ev değil harabeydi. Yanmış yıkık dökük içinde şarap içenlerin olduğu yıkıntı bir yerdi. Ben evin içine girdim biraz dolaştım içerde şarap içen insanlara böyle birini görüp görmediklerini sordum. Kimse görmediğini söyledi ben de ümidimi kesmiş evden tam ayrılacağım sırada az önce çıktığım merdivenlerin üstünde kadının benim elimin üstüne sıktığı bezi gördüm. Diyeceksiniz ki aynı bez olduğunu nerden biliyorsun. ÇÜNKÜ O GÜNDEN SONRA SAĞ ELİMDEKİ KOKU HİÇ ÇIKMADI... ++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++ +++++ 14-15 yaslarindaki bi kizda durup dururken hamilelik belirtileri baslamis: Karni hafiften siskinlesmis, kusma nöbetleri geliyomus, sabahlari yataktan hasta gibi kalkiyomus... Fakat kiz annesine israrla böyle bi seyin mümkün olamayacagini, çünkü hiç bi erkekle bu sonucu doguracak kadar yakin temasta bulunmadigini iddia ediyomus. Fakat zaman geçtikçe hem karni büyümeye devam etmis, hem de diger belirtilerde degisiklik olmamis. Annesi, "Bu yasta... Allahim Allahim, kepazelik bu" dese de kiz hala hamile olmadigini söylüyomus. Sonunda anne küçük bi kasabada yasiyor olmalarina ragmen çikacak söylentileri göze alarak kizini hastaneye götürmüs. Ancak çekilen ultrasondan sonra kizin inkarlarinda samimi oldugu anlasilmis. Çünkü karninda son derece büyük boyutlara ulasmis bi tümör tesbit edilince siskinligin ve diger belirtilerin asil sebebi ortaya çikmis. Vakit kaybetmeden, apar topar ameliyata alinmis taabi. Doktorlar rutin kabul edilen bu operasyon sirasinda karni açmislar ve iste o an gördükleri manzara karsisinda sok olmuslar. Megerse tümör sandiklari sey kocaman bi ahtapotmus. Üstelik kipir kipirmis da hayvan, yani canliymis. Olayin asli sonradan anlasilmis. Kiz üç-dört ay önce ailesiyle birlikte okyanus kenarindaki bi kasabada tatil yapmis. Ahtapot yumurtalari da mikroskobik boyutlarda olurmus ve bunlardan dogal olarak okyanus sularinda milyarlarca varmis. Kiz muhtemelen yüzerken yuttugu sularla beraber bu yumurtalardan da indirmis mideye. iste bunlardan biri de, milyonda bir görülecek biçimde de olsa, kizin vücudunun içinde yasamayi, hatta büyüyüp gelismeyi basarmis. ++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++ +++ Ben öldüm galiba! Mezbahadan et taşıyan bir tırın sabahın erken saatlerinde yüklenip bir an önce yola çıkması gerekiyormuş. Işe sabahın kör vakti gelen işçiler, tırı yüklemeye başlamışlar. Alelacele işi bitirmişler. Tırın şoförü arkadaki soğuk hava deposunun kapısı kapatılır kapatılmaz yola çıkmış. Ancak son eti çengele takmaya uğraşan işçinin içeride kaldığını kimse farketmemiş. Uyku sersemi olan işçi de başına gelen korkunç şeyi, ancak tır hareket edince farkedebilmiş. Tır hiç durmadan 8 saat yol alacağindan, arkadaşları kaybolduğunu farketmezlerse donarak öleceği kesinmis. Bir süre duvarları yumruklamış ama sesini duyuramayacağını biliyormuş. Bir süre sonra üşümeye başladığından hareketleri yavaşlamış ve bir kenara çöküp ölümü beklemeye başlamış. Oturup kaçınılmaz sonunu beklemeye başlamış ve cebinden çıkardığı kağıt kaleme yazmaya başlamış. 1. saat: çok üşüyorum; 2. saat: her yerim uyuşuyor; 3. saat: ayaklarımı hissetmiyorum; 4. saat: donarak ölmek istemiyorum, kalemi tutucak gücüm kalmadı, ellerim dondu... Tır etleri teslim edeceği yere geldiğinde şöförü dondurucunun kapısını açınca içerisinin soğuk olmadığını farketmiş. Sabah yola çıkarken aceleden dondurucuyu çalıştırmadığını hatırlayan şoför, lanetler okurken köşede büzülmüş yatan işçiyi görmüş. Adamın uyuyakaldığını sanan şoför, işçiyi sarstığı halde uyandıramamış. Polis olaya el koymuş, şoför tutuklanmış. Bir müddet sonra adli tabip raporunda işçinin ölüm nedeni vücut ısısının hızla düşüşü olduğu açıklanınca temize çıkmış. Meğerse talihsiz işçi psikolojikman ölmüşmüş +++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
__________________
|
![]() |
![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|
![]() |
||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Dini Hikayeler | styla45 | İslamiyet | 206 | 05-01-2010 07:24 PM |
Efsane Hikayeler! | ÇaKıR- | Eskiler (Arşiv) | 1 | 02-22-2008 11:06 PM |
Komik Hikayeler | BB_Kaulitz | Eskiler (Arşiv) | 122 | 02-18-2008 06:19 PM |
Eski bir çakal net'çiden yeni çakal net e bakış....! | flywalker | Eskiler (Arşiv) | 11 | 06-30-2007 04:28 PM |
yaşanmış gerçek hikayeler... | bluekeys™ | Eskiler (Arşiv) | 1 | 02-03-2006 11:43 AM |